2010 yılındaki bilimkurgu roman ödüllerini silip süpüren amma ve de lakin tercümesinin yeterince reklamının yapılmadığını düşündüğüm bu kitap güme gitmesin. Aslında kolay bir okuma sunmadığını hemen eklemem lazım. Uzun ve başlarda hiç de akmayan hikaye örgüsü, karakterlerin hiç de ısınılacak tipler olmaması, şiddet ve seksüel olayların ağırlığında yetişkinlere yönelmesi, gri ve çıkarlarına göre hareket eden karakterler vessair. Yine de disütopik tasavvurun güncelden kopmadan bu kadar elle tutulur bir şekilde somutlandırılması ve nihayetinde aceleye gelse bile çok da iyi, gerçekçilik ve duygusallık arasındaki diyalektiğin senteziyle harmanlanan bir sona sahip olması kitabın öne çıkan başarılı özelliklerini teşkil ediyor. Böyle de bir cümle kurarım hani.
Gelecekteyiz. Dünya bir katastrof ardından bitki ve hayvan türlerini kaybetmiş durumda. Batıdaki kalori şirketleri olarak adlandırılan besin genetiğinde uzman tekelleri bu türleri yeniden yaratıyor. Bu sefer de labaratuarlardan salgın hastalıklar yayılıyor. Tarihin cilvesi Tayland sınırlarını kapayıp kapalı bir toplum şeklinde kalarak ve Gibson ismindeki firari bir genetikçinin yardımıyla ve tohum bankacılığı sayesinde bu süreci daha hafif atlatıyor. Sağlık bakanlığının beyaz gömleklileri sıkı tedbirler alıyor. Salgın görülen köyler yakılıyor, besi hayvanları hemen itlaf ediliyor. Petrolün tükendiği ve enerjnin yaylı burgular ve algler vasıtasıyla zar zor elde edildiği bu dönemde (niye güneş enerjisine gönderme yok, bana sormayın) her şey sıkı bir kontrol altında. Yalnız beyaz gömleklerin rüşvet alarak yozlaşmanın çamurunda olmaları toplumun tepkisini çekiyor. Tıpkı yabancılarla işbirliğini arttırmak isteyen ticaret bakanlığı gibi. Ticaret Bakanı üstelik, çocuk kraliçenin naibinin de desteğini almış durumda, saray da arkasında yani. İşte böyle bir ortamda şu karakterlerle hikaye ilerliyor. Anderson yaylı burgu fabrikası paravanı altında aslında batılı kalori şirketinin bir temsilcisi olarak Tayland'ın gen teknolojisini ele geçirmeye çalışıyor. Fabrika müdürü ise sarı kartlı bir Çinli. Malezya'daki İslamcıların soykırımından kaçarak ülkeye sığınıp yarı yıkık gökdelenlerde sefalet içinde yaşayan sarı kartlıların arasından sıyrılan bu yaşlı adam eski günlerin hülyası içinde bir ticari gemi almayı planlıyor. Bir yandan fabrikanın paralarını tırtıklarken diğer yandan kasadan yaylı burgu teknolojisini çalıp mafyaya satmayı düşünüyor. Beyaz gömleklilerin halk tarafından da sevilen şeflerinden Caydi, hiç bir kirli işe bulaşmamışken, kanunların uygulanmasında gözüpek tavırlarıyla ticaret bakanlığının zehirli oklarını üstüne çekiyor. Güvendiği yardımıcısı Kanya ise aslında çift taraflı çalışıyor. Sonunda kurma kızımıza geliyoruz. Japon teknolojisinin son ürünlerinden olan bu kız geyşa misali hem yatak odasında hem de sekreterlik ve tercümanlık gibi işlerde çalışmak üzere geliştirilmiş yapay bir insan. Sadakatı köpek genlerinden alınarak oluşturulmuş Emiko, kesik kesik hareketleri ile kurmalığı farkedilsin diye yaratılan bir genetik mucize. Japon elçisi ülkesine geri dönerken, yenisini almak eskisini ülkeye götürme maliyetinden daha düşük diye Tayland'da bıraktığı kız, gece kulüplerinde seks kölesi olarak çalışıyor. Şöyle bir şey var ki sadece mevcudiyeti bile aslında öldürülüp gübre yığınına dönüştürülmesi için bir sebep. Üstelik Anderson ile tanıştığında özgür kurmaların kuzeydeki köylerinin varlığını öğrendiğinde yaşama arzusuna da kavuşmuş durumda. Bütün bu karakterler kendi amaçları için uğraşırken düğümlenen iç siyaset Emiko'nun tetiklemesi ile bir kılıç darbesi almışcasına çözülmeye başlıyor. Anderson sınır kapılarının açılması ve tohum bankasına giriş için anlaştığı kraliçe naibini kurma kızın zevklerini tatması için kulübe yönlendirir. Emiko kendini kaybettiğinde naip dahil yarım düzine kadar ölü bırakır arkasında. Ticaret bakanı Anderson ile ilişkisini bildiği için hepsini bir komplunun parçası olmakla suçlasa da kısa sürede olayların bir tesadüf olduğu ortaya çıkar. Ancak bakan bunu beyaz gömleklere karşı kullanmaktan çekinmez. Darbe başlar ve şehir ordu, en azından çoğu, ile sağlık bakanlığı ve yandaşları arasında savaş alanına döner. Caydi'nın ticaret bakanlığınca vahşice öldürülmesinden dolayı şehri neredeyse bir sıkıyönetim havasında yöneten beyaz gömlekler yine de böyle bir şiddet beklemiyordur. Nihayetinde sağlık bakanlığının en rütbeli ismi Caydi'nin hayaletiyle de uğraşarak özeleştiri sürecine giren Kanya ile teslim olma anlaşması imzalanır. Limanlar hemen kalori firmalarının gemileriyle dolar. Bu süreçte Çinli, kasayı patlatamamıştır ama zafer atmosferini fabrikadan yayılan hastalığa yakalanması sebebiyle layıkıyla yaşayamayan Anderson'ın yardımcısı konumuna yükselmiştir. Tohum bankası olarak gizlenen mabede bu temsilcileri götüren Caydi ve ekibi rahiplere de danışarak kendiliğinden gelişen bir planı yürürlüğe sokar. Şehri yükselen okyanus seviyesinden koruyan bentler sabotajla delinir. Çinli, tüm bencilliğinden kurtularak o süreçte yakınlaştığı Taylandlı bir kız çocuğunu kurtarmayı seçer. Ticaret Bakanı kenti koruyamamanın utancıyla rahip olur. Anderson Emiko'nun kollarında hastalığın sonucunda can verir. Suların dolmasıyla halkın terkettiği kentte tek başına yaşamaya başlar. Ta ki Gibson ve onun shemale refakatçisi onu bulana kadar. Gerçeküstü bir sıcaklıkla dolu ilginç bir son.
Ayrıca kitabın burada anlatılanlaran çok daha fazla karakter ve yan hikaye içerdiğini eklemeden geçemeyeceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder