Klasik müziği geçen yüzyılda, ne geçeni 2 yüzyıl önce, bırakanlara inat bu türde çok önemli besteciler ve eserler 1900lerde de yapılageldi. Bugün durum biraz daha karışık, post-rock ve elektronik öğeler klasik müzik ile içiçe geçebiliyor, standart kalıplar sallanıyor felan. Yine de Leh bestecinin 3 nolu senfonisi klasik formata yakın bir havayı solumamıza imkan veriyor. Tam da diğer adlandırmasıyla kastettiği gibi dinleyici ağır tonajda hüzne boğan bir atmosfere tabi tutuyor. Arabesk soslu acıların çocuğu modundan ziyade sanki Halic'in Boğazla kesiştiği noktada bulutlu ve hafif soğuk bir havada İstanbul'u izlerken ve hayatı, kendinizden dışlayarak, değerlendirdiğiniz anda bünyeye sızan bir hüzne benziyor. İsyan etmeyi karakteristiğine dönüştürmüş bir çocukluğun yerine kabullenilmiş bir olgunluk ürünü bu hüzün. Kesinlikle yıkıcılıktan uzak nötr bir tavır sergiliyor. Belki besteci başka şeyler düşünerek yazdı eserini. Ama bende oluşan resim bu. Senfoninin 27 dakika süren ilk harekatı ilk başta sıkıcı gibi görünse de 16. dakikadan sonra, alışılmışın dışında ve kulak tırmalamayan kafa sesiyle, thank you Hadise, bayan vokalin katkısı göz ardı edilemez, boğaz düğümleyen bir ana varıyor. Bu birikme süreci kendini farkettirmeden gizlice saklıca bir doğrultu takip etmesiyle kendine hayran bıraktırıyor. Aslında klasik müzikte beni bazen afallatan karmaşa ve detaycılığı burada bulmak zor. Beste yalın bir seyir izliyor. Bulutların gölgesini, karaltısını taşıyan bir su gibi akıyor. İnişlere çıkışlara zorlama patlamalara pek rastlamayacağınız bu çalışma modern dönemin en iyi bestelerinden biri olarak biliniyor.
Kayıt eşantiyon tarzda 3 adet kısa parça da içeriyor. Değerlendirmesini daha uzman kulaklara bırakıyorum.
8.0/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder