10 Ekim 2013 Perşembe
Murray Bookchin - Üçüncü Devrim 1 : Devrimci Halk Hareketleri Tarihi - Köylü İsyanlarından Fransız Devrimine
Dört cilde sığdırılan bu çalışma ortaçağdan günümüze devrinler tarihine farklı bir bakış açısı getiriyor. Geri addedilen devrik iktidar ile genelde ilerici olarak kabul edilen devrimci hareketler arasında 3. bir alternatifin sadece teoride değil bizzatihi ayaklanmalarla dışavuran bir dinamizmle bugüne kadar temsil olunduğu savı atılıyor ortaya. Öncelikle Bookchin, kendisine getirilen Avrupa merkezci suçlamalara cevap veriyor. Gerçek devrimci merkezin Rusya dahil Avrupa ve Amerika olduğunu, diğer ülkelerin devrimci ideolojilerinin de batı coğrafyasında doğan fikirler tarafından yönlendirildiğini belirtiyor. Siyasi partilerin ne görüşte olursa olsun ulus devletin ürünü olarak radikal demokrasi önünde engel teşkil ettiği saptamasını yapıyor. Üçüncü devrim olarak adlandırdığı kavramın içini bazı terimlerle dolduruyor. Merkezileşmiş hiyerarşik yapıya karşı doğrudan yüzyüze demokrasiye dayanan ve devrimci kurumlar vasıtasıyla yaşatılan bir özyönetim, diyerek bu terimleri içeren bir cümleyi bir çırpıda kurabiliyoruz. Ortaçağın sonlarında feodalleşmenin rayından çıktığı dönemlerde İngiltere ve sonrasında Almanya'yı kasıp savuran köylü isyanları ile kitabın çerçevesi çizilmeye başlanıyor. İngiltere'de kurulmasında dini çekişmelerin başat rol oynadığı Cromwell döneminde kralı alaşağı etmekle beraber Cromwell'in askerler arasındaki eşitlikçi talepleri nasıl etkisiz hale getirdiğinin altı çiziliyor. Ardından Düzleyicilerin liderlerinin idamı ya da komploların boşa çıkarılması neticesinde rejim yine eski haline geri dönüyor. Bugün sol hareketin belki de bilerek inkar noktasına düştüğü Abd'nin kuruluş dönemi devrim olarak nitelendiriliyor. Monarşik Britanyaya karşı o dönemin koşullarında en ileri yönetim şeklinin kurulduğu Amerika'da eyaletlerin kısa bir süre içinde konfederal bir yapı yerine federal bir merkezileşme neticesinde doğrudan demokrasiye en yakın yönetim şekillerini kaybettiğini hatta bazı eyaletlerdeki evrensel oy hakkının da mal mülk sahipleri lehine daraltıldığı bir döneme tanık oluyoruz. Fakat İngiltere'ye karşı isyanın ısrarcı bir çabayla tabandan yükselen devrimci komiteler önderliğinde yürütülmesi ve bu örgütlenmelerin ordu ile diyalektik ilişkisi pozitif örnekler olarak sunuluyor. Neticede 3. devrimin başarısızlığının çok daha rahat gözlemlenebileceği Fransız 1789 devrimine detaylı bir bakış okuyucu açısında öğretici oluyor. Monarşik demokrasiden cumhuriyete zoraki geçiş ardından önce kralcıların sonra da ılımlı cumhuriyetçi Jirondinlerin iktidardan düşürülerek gücün Jakobenlerin eline geçmesiyle sonlanan bir kaç senelik hızlı gelişip sönümlenen bir süreç bu. Fakat mahalle örgütlenmeleri olarak adlandırılabilecek ve öfkeliler hareketi ile baldırıçıplakların gücüne yaslanan seksiyonların tabandan baskısıyla radikalleşen Jakobenler aslında hiç bir zaman kapitalizm karşıtı bir tutuma sahip değiller. Hatta hizipler arası çatışmalarda halkın da desteğini alabilmek için göz boyamaya yönelik taktikleri bugün bile sol hareketin kafasını karıştırabiliyor diyor Bookchin. Çünkü Paris'de tek önemli güç haline gelen Robespierre kendi ahlaki tutumunu ideolojik bir yönelimle zorla halka dayatmaya çalıştığı ve binlerce kişinin öldürüldüğü bu dönemde önce bu politikalarını eleştiren diğer bir Jakoben Danton ve grubunu sonradan da yine aynı grupta olup seksiyonları manipüle eden ama daha radikal bir yerde duran Hebert'in grubunu yok etmekten geri durmuyor. Yazarın öne çıkardığı Varlet ile Roux gibi öfkeli hareketin sözcüleri ise politik taktikleri yönetemenin acısını daha öncesinde Jakobenlerin hareketi içinde çözünerek veya dağılarak ödüyorlar. Nihayetinde yalnız kalan Robespierre ve çevresi meclis kendilerine darbe yaparak onları da giyotine gönderdiğinde toplumsal desteğin hiç de arkalarında olmadığını acı bir şekilde öğrenmiş oluyorlar. Burada ilgimi çeken iki husus var: Özellikle köylülerin hızlı radikalleşme dönemlerinde gelenekciliğe tutunup önemli bir muhalefete dönüşmesi, diğeri de: ezilenlerin fakir fukaranın hak arayışının lümpenleşme ile ilişkisi ve lümpenleşmenin negatif etkilerinin gözardı edilmesi.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder