Dizüstüne alışamayan biriyim, teknolojiyi bir noktaya kadar takip ediyordum ki bir baktım hiç durulup dinleneceği yok. Nereye kadar dedim, bıraktım. Eskilere sarıldım. Şu aralar power supply'dan olsa gerek bir çalışıp bir çalışmayan masaüstü bilgisayarım gibi. Üflüyorum püflüyorum bir tarafı her daim açık kasanın içerisini temizliyorum fişleri takıp çıkartıyorum bir yandan RAM'i okşuyor diğer yandan fanları seviyorum. Kısacası ne yaptığımı hiç bilmiyorum. Yine de faydası yok değil, ara ara çalışıyor meret. Çalıştığı anlarda da Heretoir gibi Alcest taklidi bir grubu yorumlamaya çalışıyorum. Depresif minvalde black metal kısımları daha yoğun. Depresif minvalde shoegaze kısımları daha bir solgun. Yani albümün bir yere gittiği yok. Boğuntularda döne döneee dönüyoruz. Tek heyecan yaratan anları Weltschmerz esnasında sergileniyor. Azimle duvara gümleyen bateri sayesinde bir uyanıp kendimize geliyoruz. Bu parça da zaten grubun en ayrıksı en Heretoir olmayan parçası. Zaten biz de Ankara'nın en çok İstanbul'a gelişini seviyoruz.
5,25+/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder