Efsane grup Nagelfar'ın has davulcusu Alexander von Meilenwald tek başına grubunu kuruyor ve şanını şöhretini bundan sonra The Ruins of Beverast namıyla yürütüyor. Bir süreden beri. Zira bu üçüncü albümü. Kayıttan tut her tür enstümana her bi şeyi tek başına götüren bu adamı önce bir takdir edelim. Çünki yaptığı düz tremololara dayalı klasik anamızın black metali değil. Bir de üstelik üzerine kafa yorulduğu belli bir iş üretiyor ağbimiz. Bir kere albüm projeye benziyor. Endüstriyel tınılarda, içinde çok şık ve sert tonlarda sludgevari rifler barındıran genelde ağır ve orta tempoda gayette doomy şarkılarla karşılaşıyoruz. Her bir şarkı 10 dakika, 12 dakika, 15 dakika... Ufak ufak geçişlerde var. Etti mi 80 küsür dakika! Bestelerin güzel bir tarafı da koro kayıdın yer yer kilise atmosferi taşıyan gregoryan tarzda yer yer bildiğin clean ve hatta operet vokalle şenlenmesi. Tek kişinin eseri olduğu için istediği gibi at koşturabiliyor ağbimiz. Örneğin Mount Sinai Moloch ekip işiyle bu şekilde kotarılabilir miydi, aynı olabilir miydi, tartışılır. Şarkı bir yandan yankılanan ritimle bir yandan karanlık rifiyle ve çarpıtılmış şeytani guruldanmalarla gayet tırstırıcı bir çalışma. Albümün ilk dakikaları biraz daha kafa yapıcı bir atmosferde ilerliyor. Doom yan ağır bastığı durumlarda sıkılmaya da başlayabiliyorsunuz. Bu manada Kain's Countenance Fall oldukça dengesiz bir çalışma. Blood Vaults'un başlangıcındaki kahkaha biraz sinir bozucu. İşte böyle bir kaç ufak tefek pürüz bu güzelim progresif çalışmayı lekeleyen şeyler oluyor. Yoksa ferfecir bakan şu gemi hala açık denizde.
8,25+/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder