Sonradan Seinfield'in çekildiği o ünlü kafeden ilham alınarak yazılmış Tom's Dinner ve çocuklara yapılan eviçi şiddeti konu alan ama hiç de öyle kulağa gelmeyen Luca gibi popüler şarkıların yer aldığı albümde buğulu sis sesli ablamız vokal tarzını da biraz değiştirerek daha doğrusu ilerleterek folklorik köklerden bir nebze uzaklaşmıştır. Vokaldeki değişiklik melodikleşmeyi getirmiş ve Solitude Standing gibi albümün en iyi parçasında somutlaşmıştır. Albümün diğer güçlü tarafı ise sözlerdeki derinliğin anlaşılmaz sözcükler içinde boğulmayacak basitlikte dinleyiciye sunulması. Albüme ismini veren bu şarkıda yalnızlık bir kadına benzetiliyor, uzattığı eli çatlamış, çiçekli ve alevli. Bu haliyle ikinci yeni şairleri hatırlatması şaşırtmasın. In the Eye isimli şarkısında göreceğiniz gibi en basit yalınlıkla on fantom kuvvetinde kroşelerle dinleyiciyi sarsabiliyor. Soluk benizli şarkıcımız,
eğer şimdi burada beni öldürseydin yine de gözlerinin içine bakardım. yaşadığın sürece kendimi hafızana kazırdım. senin içinde yaşardım ve beni bir yara gibi taşımanı sağlardım
diyor.
7,25+/10
the clouds so low the morning so slow
as the wires cut through the sky
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder