Uzay Yolu orjinal serinin ikinci sezonunda farklılıklar dikkati çekiyor. Bir kere kısıtlı bütçenin yaratıcılığı etkilemesinden dolayı Atılgan tayfası durmadan birebir dünyanın paralel evrendeki değişik safhalarına nedense farklı gezegenlerde rastlıyor. Modern çağ Roması, ilkelleşmiş Amerikalılar ve komünistler, Chicago mafyası ve hatta Nazi imparatorluğu örnek verilebilir. Güncele, tabi güncel dediğim 60 sonları dokundurmadan geçmiyorlar. İlk sezondaki temalara da uğramamazlık etmiyorlar. Neyse ki farklı bakış açıları işlenmiş. Diğer yandan kemik kadronun yanına güvenlikten ne zaman adam yamansa onların da başına sonu ölüme varan türlü türlü musibet geliyor. Bu sezonun göze çarpan en önemli farkı ise espri dozajı olsa gerek. Başta Spock ile olan atışmaları izlemek keyif katsa da manyak bir yapay zekanın patır patır federasyon mürettebatını öldürdüğü bölümün sonuna da gevrek gevrek şakalaşmalar eklenmesi pek hoş olmamış. Biz Kaptan Kirk'ü böyle bilmez idik. Dizilere puan verip vermediğimi hatırlamıyorum. İlk sezon dokuz buçuk ise bu sezon sekiz buçuğu hak ediyor.
Falling Skies, dördüncü sezonda gelgitli bir hal alıyor. Kendisini bir müddet daha izletebiliyor. Senaryonun sündürülmesi sonucu son sezonunda ise izleyici de Tom Mason gibi acıdan acıya savruluyor. Mason milislerinin yine yeniden Amerikan askerlerine rastlayıp izleyiciye demokrasi dersi vermesi, Tom Mason'ın defaatle uzaylılarca kaçırılması ve hep hayatta kalabilmesi, yeni karısından ölümün esirgenmesi, nereden niye nasıl geldiği belli olmayan ruhani uzaylı desteği, Espheni'yi yok edecek kıyamet silahı, denizden uzanan ahtapot dokungaçları, Tom Mason'un ailesinin her türlü musibetten kurtulması (kızları sayılmaz), senaryoda adamımız Pope'a yapılan işkenceler, Pope'un bir mutlu anı olmaması, hainlikte level atlatılması, godzilla benzeri bir beklenti yaratan kraliçenin tırt çıkması, kraliçenin İngilizce diyaloglara açık olması, Espheni'nin dünyadaki amacının sadece basit bir intikama dayanması, ayyy yazmaktan yoruldum... elden ne gelir bitirdik çok şükür. 4. sezon yediyse yok yok altı buçuk 5. sezon ne bileyim beşten az dört olur üç olur.
Yazarı neyki diziyi izleyesin. Terry Brooks çok da yüksek profile sahip olmasa da yüksek rakımlı fantastik kurguda adı sanı duyulmuş bir yazar. Shannara üçlemesi Yüzüklerin Efenisi'nin birebir kopyası olarak en azından fantastik kurgunun Tolkien'den günümüze taşınmasında bir halka bir zincir görevini görnüştü. Ardından zilyon tane Shannara kitabı geldi. Bir iki tanesini daha okudum diye hatırlıyorum ki bu gençlik dizisinin ilham aldığı Elfstones da onlardan biriydi. Bunlardan birisi de iyiydi diye hatırımda kalmış ama zihnimin karanlık labirentlerinde kayıp, büyük ihtimal bizzatihi bu. Temposu hoşuma gitmişti. Gel gelelim diziye. Sadece jeneriği güzel. O kadar. Oyunculuk kötü, Z kuşağına yönelik uyarlamalar yetişkinlere pöf getirtebiliyor, mantık desen hiç yok, elf sarayı mı parasız turistler için Olimpos ağaç ev pansiyonu mu anlamadım, elfler çok güçsüz, diyaloglar kötü, senaryo kopuk, insan evladı kız (sağdaki), prensese (sol) aşık ama sarışın çocukla (orta kaldı değil mi?) gönül eğlendiriyor ki çocuk da prensese aşık (ya kitapta böyle şeyler yoktu sanki). Neyse altı bölüm sabredebildim. Daha fazla kendimi yormak istemiyorum. Otur evladım, bir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder