Georges Perec adını hiç duymadım. Bu sayıdaki yazılardan anladığım tek şey eserlerinden çok da hoşlanmayacağım oldu. İsmail Sertaç Yılmaz, İlayda Zengin,Recep Karaman, Mehmet Oktay Buğa, Uğur Demirkol, Ezgi Şimşek, M. Onur Kocabıyık, Nilüfer Altunkaya dosya harici şiirlerini ödünç veren isimler. Öykülerde ise Sonat Yurtçu'nun, Furkan Yücel'in, Önder Şit'in, Emirhan Burak Aydın'ın, Emre Varışlı'nın, Caner Almaz'ın imzalarını görüyoruz. Üç ay ara vermeleri iyidir, geri dönüşleri de iyi olacaktır inşallah.
UP'nin Kasım sayısında kapağı Tom Waits süslüyor. Yıllar yıllar öncesinden henüz ilk albümlerini yayınladığı dönemde yapılan röportaj pek bir keyifli, aç karnına leziz doyurucu. Seda Garzanlı yine tercümede yükü sırtlamış durumda. Kostüm tasarımcısı Barbara Baum, yeni tür rüzgar türbinleri, dikey bahçeler (yazılanın aksine eve börtü böcek doluşur, apartmanın kenarına tutunan asmadan eve fare girmişliği vardır, bilirim), Hırvat komünist/modern mimarisi (kabul edelim, çirkinler) bu sayıda el attığı yazıların konuları. Söyleşiler The Restars ile devam ediyor. Oz Büyücüsü'nün alegorisi üzerine ilginç bir bilgi notu, A.D. Winans ve Wolf Vostell şiirleri, Deleuze ve Guattari, popüler anarşi diğer öne çıkan yazılar oluyor. İyiymiş bu geçmiş sayı.
Aktüel Arkeoloji dergisi şiddet başlığını taşıyan bir dosyayı içerir sayı ile okuyucuyu karşılıyor. Tarih öncesi çağlardan günümüze insanlar arasında çatışmaların izlerini taşıyan çarpıcı örnekler ile sayı başlıyor. Kurban olgusu üzerinden Hitit ritüelleri, Asur'da sistematik politik şiddet, tarih boyunca kadına yönelik şiddet, Antik Yunan'da sportif şiddet, gladyatörler gayet detaylı irdelenen başlıkları meydana getiriyor. Uzun soluklu olması ile oldukça takdir ettiğim dergideki makalelerin dilinin yazarların kimliğine bağlı olarak olması gerekenden bir miktar fazla akademik kaçtığını gözlemliyorum. Bir de Anadolu ve Ortadoğu'nun ötesine de ufku genişletirlerse her şey tastamam olacak.
Hürriyet Gösteri son sayısında yine birbirinden farklı konulara değinirken diğer yandan Şairin Niyeti-Okurun Niyeti , çalışma masası ve sinemada yönetmen müzisyen birlikteliği gibi köşeleri devam ettiriyor. Ayzenştayn ve Rus besteci Prokofyev işbirliği sonrakinin nesnesi iken Gökçenur Ç'nin güzel bir şiiri (hemen altta yer verdim) ilk serinin incelemesine dahil ediliyor. 'her ne kadar uzun yıllar bir kadın şair sayılmış olsam, kimi eleştirmenlerce şiirime kadın duyarlılığı (ne demekse) yakıştırılmış olsa da..' Gülümsedim içimden..Şiirimizde dişil dil,Oktay Rifat'ın Perçemli Sokak'ını çözümleme/yorumlama denemesi, Roman uzamında mesnevi okumaları oylumlu etine dolgun makalelerin başlıkları. Tiyatroda Genco Erkal'ın Bir Delinin Hatıra Defteri'ni tekrar sahnelere döndürmesine ve Küheylan ismindeki oyuna, plastik sanatlarda Tülin Kaynak ve Mübin Orhon'un kompozisyonlarındaki renk karmaşasına, müzik alanında da Arvo Part, Boulez ve David Bowie'ye değinilmiş. Söyleşilerde konuk alınan isimler ise Tahir Abacı, Yücel Kayıran ve Cengiz T. Asiltürk. Ceyhun Atuf Kansu'nun ünlü şiiri Dünyanın Bütün Şiirleri'nin yazılmasına vesile olan trajik olayın hikayesi de bu sayıda kendine yer bulmuş.
Yaz Sayısı (aşka sözü bulaştırmakla suçladılar bizi, deniz,
kumun günlüğünü temize çekiyor)
İşte yine buradayım, otların büyümeye acele etmediği bu yerde
Burada yazmak, rüzgârın dört sözcüklü diline çalışmak
aşınan taşlara bakmak, deniz kabuğu toplamak
bir yarayı kaşımak, bölünmeyi önlemek,
sandalı hazır tutmak, uyumak, uyumak…
Burada, iyi şiirler yazdım bir zamanlar
iyi şiirler ki ıslak otların arasında eşinen atlar,
rüzgârla çarpan bir kapı, duru yaz göğü, bir çekiç
bir çaydanlık, yağmurda ıslanan koyunlarla dolu bir vagon
ve her şey gibidir
Sabahları uzun yürüyüşlere çıktım,
balıkçılarla takıldım, yeni sözcükler
öğrendim ister istemez, havaya bakıp
bozacak dedim, bu nasıl yazsa
sonumuz hayrolsun, akşamları
balkonda yıldız rakısı yaptım,
bir şeyin dönüşmesi, bir alışkanlığa
istemeden…
Kötü şiirler de yazdım ve öğrendim
kötü şiirler ırmağın daraldığı yerde bir ağaç
rüzgârla çarpan bir kapı, duru yaz göğü, bir avuç çivi
bir konserve açacağı, dağın gölgesinde bir ağıl
ve iyi şiirler gibidir
Burada yazmak, kendini alışkanlıkların akışına bırakmak
zamanın imzasız bir mektup olduğunu varsaymak
Uyarı: Yağmur diye uzun bir şiire başlamak
temiz çarşaflara uzanmak, yastığına sarılmak
ve içerden gelen daktilo sesinin
tıkırtılı ırmağına gömülerek uyumak
Güneş yarın başka sözcüklerin ardından doğacak
Seni Gevran Caddesi'nde Bekledim / Ali Taş
seni gevran caddesi'nde bekledim
saatler bu kadar geri alınmamıştır
yürür gibi yürüyorsun farkında mısın
adımlarında bekleyene gitmek yok
uzak duruşlarda bilinçli gecikmek
sözcükler üstüne düşünen bir kızsın
"seni" diyorum ve sevmeler yarım kalıyor
ağzıma bıraktın sevgi zehrini
aşk söylemek böyle yamalak olmamıştır
cenaze bir kalabalığı sürüklüyor koşu yolu'nda
onlara katılır gibi gidiyorsun üzülür gibi
düşünen insanlar kurşunla ölçülüyor artık
gevran caddesi'ni daha sesin vurmadı ayakların
gelmelisin gelir gibi
Gerçeklerle arası iyi olmayan fanzin Marşandiz'in bu son sayıya ait kapağını zombiler basmış. Kaşıkadası zombileri özel sayısı damgasını taşıyor bu sayı. Zombilerle aram pek iyi değil, üstelik göndermeleri de anlamadım. Çoktan kült statüsüne erişmiş olan yerli yapım zombi filmine selam mı var, onu da izlemedim ki. O yüzden hele şiirler tam uçuk. Onur Akkiriş'in çizimleri keyifli. Yeri gelmişken Yabani isminde başka bir çizgi edebiyat fanzinin tanıtım sayısına rastladım internette. Basılı nüshasına kavuşmak için can attım doğrusu. Peyniraltının son sayısında da rastladığımız sonu iyi bağlanamamış yine de ilgi çeken fantastik hikayeler burada elbet özel sayı olma icabıyla pek çok bir yer tutuyor. Zombi = fantastik. Esaslı Bir Beyin Ölümü ve Bir Cikletin Tanrısı favorilerim oldu kusurları içre kaydıyla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder