Büyüleyici sesi, flamenko tınlayan akustik gitarı ve drone-vari yaylıları ile Matt Elliott diskografisine yeni bir çentik daha atmış bulunuyor. Acaba, tanıma fırsatına eriştiğim bir önceki albüm kadar etkileyici mi? Çok bekletmeden hayır olarak cevabımı vereceğim. Aslında farklar minimal ama etkisi büyyük. Besteleri o kadar güçlü değil. Şarkılardaki tekrar eden melodiler üzerinden ifade edilen minimalizm benim için büyük bir engele dönüşüyor. Bununla birlikte öyküleme dayalı şiirsel sözlerin zenginliği melodilerle anlam patlaması yaşatıyor olabilir. Öyle anlaşılıyor ki ağbimiz sesini koruduğu sürece karanlık tonlarda yalın bestelerini böyle böyle sergiledikçe onu dinlemeye devam edeceğiz. Derler ki ilk dönemleri daha depresif imiş, bar köşelerinde gün ışığı görmemiş şarkılar seslendiriyormuş. Bir sonbahar dönemine denk mi getirsek, ne yapsak?
7,25/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder