7 Mart 2016 Pazartesi

Uzay Yolu (sezon 1) , Dark Matter (sezon 1), Falling Skies (sezon 1-2-3)



Kayıt düşmek amacıyla bunları bunları ve bunları yazmam gerekliydi. Boş durmayıp biraz dizi izlemişim son bir senedir. Tesadüfe bakın ki hepsi de bilim kurgu. İlkin artık efsaneleşmiş Uzay Yolu'ndan diğer bir deyişle Star Trek'den bahsedeceğim. The Original Series olarak da bilinen en eski çevrimin ilk sezonu 1966-67 'ye dek geri gidiyor. Yanlış duymadınız elli yıl öncesi. Kaptan Kirk sarışın bir anglo saxon tanrısı gibi mürettebatına liderlik etse de, o yıllarda ırkçılığa karşı ilerici bir yerde konumlanmış bir kadro sunumu dikkat çekiyor. Uhura, Sulu ve ne idüğü belirsiz üstad Spock ekranları şenlendiriyor. Fakat kadınlara bakış açısı hala klişelere dayanan bir maçoizm örneği. Bayağı kıkırdamaktan kendimi alıkoyamıyorum. Bugünün bilim kurgu yapıtlarının tersine teknik imkansızlıklar kah kartondan kayalarla, kah plastik kostümlü yaratıklarla karşımıza çıkıyor.


Özellikle ilk bölümlerde biraz daha sosyolojik öğeleri irdeleyen konulara eğilinmesi, bu yetersizliği telafi ediyor. Sonraları ise ki ilk sezon ulaştığı 29 bölüm sayısıyla günümüzün standartlarından daha uzun, macera ruhu ağırlık kazanıyor. Çekimlerde ise karakterlerin yüzlerine odaklanan yakın çekime takılmalar, (kameraman bir kaç dakika çekim yaptığını unutup uyuya kalıyor yada tuvalet arasına felan gidiyor herhalde) nedense özellikle güzel bayanların yüzleri ışıltılı bir hale ile kaplı oluyor ve tabi ki kaptanımızın imalı gülümsemesi de karanlıkta kalmamalı, yerli dizilerimizin elli yıldır bir kalem yol almadığını kanıtlıyor. Kore dramaları da ama öyle, haksızlık olmasın. Uzay Yolu, başımızın tacı, ufak tefek kusurlara rağmen büyük bir zevkle bu klasik diziyi izlemeye devam edeceğim. Çünkü bağımlılık yapıyor. Ve evet Star Wars'a tercih ederim.



Dark Matter da bütçesiyle bir miktar amatör kalan bir dizi. Buna rağmen ilginç ve sürükleyici konusuyla dikkat çekiyor. Bir uzay gemisinde biri android olmak üzere 7 şahıs, derin uykudan çıktıklarında ne birbirlerini ne de uyandıkları gemiyi hatırladıklarının farkına varırlar. Hem kendilerini 'bulmaya' çalışırlar hem de ne maksatla uyutulduklarını. Dizinin ilginç bir özelliği ise savaş teknolojisinin hala mermiye, torpidoya felan dayanması. Konu aslında daha da çatallaşıp budaklanıyor. Kim olduklarını öğrendiklerinde, her şeye baştan başlayıp iyilik yoluna mı adım atacaklar? Yani bu insanlar demek ki kötüler. Senaryo biraz daha cilalansa gayet şık acayip bir şey olabilirmiş. Çünkü bir şeyleri gizemde bırakarak merak duygusuna hitap etmesini iyi biliyorlar. Fakkat bütün güzellikler buraya kadar. Diziyi izleyebilmek için o fevkalade kötü oyunculukları, oturmamış ve dengesiz karakterizasyonu gözardı etmeniz lazım. Favori karakterim 0 olarak yandaki resimde görünen android. Hem diğerlerinden daha temiz hem de ifadesiz suratıyla katlanmak daha kolay. Heyecanlı yerde bittiği için ikinci sezon için bir şans daha vereceğim.

Falling Skies bilmem kaç sezondur devam eden oldukça da beğenilen bir dizi. Konu ve çekimler fazlasıyla başka yapıtları andırıyor. Walking Dead başta olmak üzere. Uzaylılar gelmiş insanları toplayıp tepelerine nükleer bombaları fırlatmış, kalanların genç ve körpe olanları parazit bir yaratıkla köleleştirmiş durumda. Üç sezondur hala tam anlamıyla açığa kavuşmayan bir büyük planı takip ediyorlar. Kalan bir avuç direnişçi arasından öne çıkan tarih öğretmeni Tom ve ailesinin hikayesini izliyoruz. Bu aile işleri, uyuz küçük oğlan vessair ilk sezonu bayağı bir sakatlasa da hikaye ikinci sezonda kabak çiçeği gibi açılıyor. Birbirine düşman uzaylılar, uzaylı isyanı felan var yahu. Üçüncü sezonla birlikte artık dizinin kendini tekrar ettiğini ve sezon geçişleri arasındaki kopuşların hayalkırıklığı yaratmaya başladığını fark etmemizle bir duralıyoruz. Hep Tom amca kaçırılıyor, kurtuluyor, ailesine en iyi o bakıyor, günü kurtarıyor, kahraman oluyor, ağlarsa en iyi o ağlıyor, gülerse en iyi o gülüyor felan. İki oğlu çok yakışıklı, kızlar güzel, kocamış erkekler karizmatik, post-nükleer radyasyon izinden bahseden yok, yani gerçekçiliğini kaybettiği anlar oldukça fazla. Bilim kurguda ne gerçekçiliği diye sormayın Allah aşkına. 4. sezona da başladım ama cidden gitmiyor. Uzaylı insan melezi kızın tarikatı biraz bir ilgimi çekti ama, hadi bakalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder