20 Mart 2016 Pazar

Frederick Copleston - Felsefe Tarihi Cilt 4 Çağdaş Felsefe: Kıta Ussalcılığı

Avrupalı felsefecilerden Pascal, Malebranche,Spinoza ve Leibniz'in konu edildiği bu kitap çöp kutusuna atılmayı haketmiyor. Dili zor, TDK'da bile olmayan öztürkçe kelimeler var. Ama İdea Yayınevi sitelerine bir sözlük ekleyerek gayet de yardımcı olmaya çalışmış.
http://www.ideayayinevi.com/2014/sozlukler/sozluk_copleston.php
Yalnız gereksinimimiz İngilizce-Türkçe değil de bilakis aynı dil arasında tercüme yapmaya dayanıyorsa, benim de bir yardımım dokunacak:

özdeksel:materyalist
belit:aksiyom, kendiliğinden apaçık olan ve diğer önermelerin temel dayanağı olan temel önerme
yetke:otorite
görgül:ampirik gözleme dayalı
tanıtlama:ispatlama
tansık:mucize
türe:töre,gelenek
tüze:hukuk,adalet
örgen:organ
ınak:dogma
ıra:karakter
an:zihin
anlık:anlama gücü
pekin:kesin
uslamlamak:akıl yürütmek,muhakeme,tümevarım
devim:devinim,hareket,ruh durumları arası geçiş
iveğen:çabuk,aceleci
sağın:doğruluk
sakınım:tedbir,ihtiyat
bengi:sonsuz,ebedi
ki belgitlenecekti:gösterilmek istenen şey de buydu
törebilim:etik
sayıltı:varsayım
saltık:mutlak
etker: etki üretme gücü/potansiyeli taşıyan
monad: teklik,bütünlük,töz

Pascal demiş ki: Tanrının varoluşunun felsefi tanıtları yalnızca katılaşmış tanrıtanımazcıyı inandırmak için yetersiz olmakla kalmayacak, ama erişilecek bilginin İsa olmaksızın Tanrı olması ölçüsünde ayrıca yararsız ve kısır da olacaktır. Deizm olacaktır ve deizm Hristiyanlık değildir. Mutluluk ne içimizde ne dışımızdadır, Tanrıdadır. Bu yüzden filozofların kendi içinize çekilin, iyiliği orada bulacaksınız demeleri yararsızdır. Felsefi düşünce yoluyla gerçek türenin ne olduğunu açıkça biliyor olsak bile tanrısal kayra olmaksızın onu yerine getiremeyiz. Filozof insanları sadece inançlı olmaya değil Hristiyan olmaya ikna etmeyi hedeflerken felsefe ve din arasında da bir çizgi çekiyor.
Malebranche demiş ki:örneğin kolumuzu devindirme istencimiz ile kolun devimi arasında hiçbir zorunlu bağıntı yoktur. Biz istediğimiz zaman devindiği ve böylece kolumuzun deviminin doğal nedeni olduğumuz doğrudur. Ama doğal nedenler hiç de gerçek nedenler değil ama yalnızca vesile nedenlerdir ki bunlar yalnızca Tanrının istencinin gücü ve etkerliği ile işler. Bu yüzden Tanrının kolumu benim kolun devinmesini istemem vesilesi üzerine devindirdiği vargısını çıkarmamız gereklidir. Tanrı öyleyse tek ve biricik gerçek nedendir. Tanrı kendi görkemini birincil ereği olarak ister ve yaratıkların sakınımını salt kendi görkemi için ister.
Spinoza ise Tanrı'yı dünyadan ayrı görmeyerek savunduğu panteizmin işaretlerini verir. Tanrı'yı doğa ile özdeşleştirir. Sonsuz töz sonsuz sayıda yükleme iye olmalıdır. Bir şey ne denli olgusallığa ya da varlığa iye ise, iye olacağı yüklemler de o denli çok olacaktır. Sonsuz bir varlık öyleyse iyi bir yüklemler sonsuzluğuna iye olmalıdır. Ve sonsuz yüklemleri ile sonsuz bu töz Spinoza tarafından Tanrı olarak adlandırılmaktadır. 'Tanrıyı saltık olarak sonsuz bir varlık, her biri bengi ve sonsuz özü anlatan sonsuz yüklemlerden oluşan bir töz anlıyorum' Eğer Tanrı doğadan ayrı olsaydı ve eğer Tanrı'dan başka tözler olsaydı, Tanrı sonsuz olmayacaktı. Evrik olarak eğer Tanrı sonsuz ise başka tözler olamaz. Varolan her şey Tanrıdadır ve hiç bir şey Tanrı olmaksızın varolamaz yada kavranılamaz. Sonsuz kiplerdeki sonsuz şeyler zorunlu olarak tanrısal doğanın zorunluğundan çıkmalıdırlar.
Spinoza'nın diğer bir önermesi ise anlar ve bedenler dizgesinin ayrılığını reddetmesidir. Bizim tarafımızdan iki yolda kavranabilse de aslında salt bir düzen vardır. İnsan an ve bedenden oluşur; ama insan bedeni uzam yüklemi altındaki bir kip olarak düşünülen insandır, ve insan anı düşünce yüklemi altındaki bir kip olarak düşünülen insandır. Bunlar öyleyse tek bir şeyin iki yanıdırlar. Dolayısyla ruh ve beden arasındaki etkileşimi araştırmak anlamsızdır. İlintili şekilde anın ölümden sonra ayrı bir kendilik olarak sonsuz bir süre sürmesi de olanaksızdır. Ayrıca Spinoza, yaratımda Tanrının bir amacının aranmasını da doğru bulmaz. Spinoza, dünyayı insanın rahatlığı için yapılmış olarak düşünmemiz için de bir neden bulmuyordu. Çünkü insanların eksiklikler ve kötülükler dedikleri şeyler ancak insan bakış açısından böyledir, der.
Her şey kendini korumaya ve güç ve etkinliğini arttırmaya eğilimlidir. Daha büyük bir eksiksizlik durumuna geçişin bilinçteki yansıması haz (laetitia) olarak adlandırılırken, daha alt bir eksiksizlik durumuna geçişin bilinçteki yansıması acı (tristitia) adını alır. Spinoza, iyi dendiğinde her tür hazzı doyuran ve isteklerimizi gerçek kılan şeyleri, kötü ile de acıyı ve isteklerimizi boşa çıkaran şeyleri algıladığını belirtir. Dolayısıyla bu yargı herkesin kendi öz duygusuna göre varolur. Ayrıca tüm duygular temel istek, haz ve acı tutkularından türemektedir. Bununla birlikte Spinoza anlağı tutkuların köleliğinden özgürlüğe giden yol olarak tanımlar. Anın en yüksek iyiliği ve erdemi olarak Tanrıyı bilmesini öne koyar. Örneğin acının nedenleri anladıkça, o bir tutku olmaya yani acı olmaya son verir, yani acının nedeni olarak Tanrı'nın görülmesi ölçüsünde sevince ulaşılır. Gerçekte Tanrının insanlar için sevgisi ve anın Tanrıya doğru anlıksal sevgisi bir ve aynı şeydir. Burada hatırlanması gereken şey ise Tanrı'nın ayrı bir varlıktan çok yine doğa ile özdeşleştirildiğidir.
Doğal hak, ancak istek ve güç ile sınırlıdır. Diğer bir deyişle doğa ancak elde etmeyi yada yapmayı istemediğimizi ve elde etmeye yada yapmaya gücümüzün yetmediğini yasaklar. Politik sahada ise filozof insanların karşılıklı yardımlaşma yoluyla zorunlu bir sözleşmeye varmaları gerektiğine kanaat getirmiştir.
Leibniz ise görüşleri ile Hristiyanlığı birleştirme çabasına girmiş bir filozof. Gerçeklik üzerine detaylı çalışmalarında us ve olgu gerçeklikleri olarak ayrıma giderek çeşitli ilkeleri tanımlamaya çalışmış. Karşıtlıkları olanaksız zorunlu olanlar us gerçeklikleri, olumsallığa dayanan ve karşıtlıkları olanaklı olanları ise olgu gerçeklikleri olarak tanımlar. Us gerçeklikleri varoluşsal yargılar olmamakla beraber tek istisnası Tanrı vardır önermesine sahiptir. Çünkü Tanrının olanaklı olduğunu bildirmek Tanrının var olduğunu bildirmektir. Tanrı, yaratmak için olanaklı dünyalar arasında özgür bir seçim yaparak bizim dünyamızı seçmiştir. Burada eksiksizlik ilkesi devreye girer. Tanrı insanı öyle bir yolda yaratmıştır ki insan kendi için ona en iyi görüneni seçmektedir. Yaratılış zorunlu değildir ama eğer Tanrı yaratıyorsa pekinlikle ama gene de özgürce olanaklı en iyi dünyayı yaratmıştır.
Görgül şeylerin kendilerinden oluştuğu yalın tözleri Leibniz, monad olarak tanımlar. Bir nevi doğanın gerçek atomları, şeylerin öğeleridirler. Metafizik karakterdedirler.
Leibniz'e göre Tanrı evrenin uyumunu şeylerin başlangıcından önce saptamıştır ki ondan sonra doğa fenomenlerinde her şey ruhların ve cisimlerin yasalarına göre kendi yolunda gitmektedir.
Kötülük metafiziksel, fiziksel ve ahlaksal olarak üç alt başlıkta tanımlar. Metafiziksel olan insanların yaratılmış varlık olarak eksikliğinden kaynaklıdır.
8

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder