yalnızlık umut dolu bir direniştir.
İçimden hiç bir şey gelmiyor şu andan sonra. Yas için sanal alemi karalara boyamak neye yarar, kendi vicdanını sahte bir avuntuya emanet etmek dışında? Hiç bir şey olmamış gibi davranmak ya neyi çözer, düzen savunucularının korkusunu dindirmek dışında? Herkes suçlu, herkes günahkar, ama unutmayalım bazıları daha suçlu, daha da günahkar.
Bir kaç kelam edip çekilelim: Usta şair'in hayatını ve daha çok eserlerini çeşitli başlıklar altında inceleyen aslı bir doktora tezine dayalı bu eser bazı çözümlemelerle ufuk açıcı önermelerde bulunabiliyor. Başlıkların bir kaçına değinelim: Şiirlerin tema ve yapı bakımından incelenmesi altında Umut (o da alt başlıklara ayrılıyor; Direniş,Karşı Koyuş ile Hüzün ve Sıkıntı) ve Yabancılaşma (Umutsuzluk) (ki bu öğenin altı da İsteyememe, Kayıtsızlık yahut Umutsuzluk, Değrlerden Yalıtılmışlık ve Yalnızlık, Tarihselliğini Yitirmek, İsyan/Aşma isimli bölümlerle dolduruluyor) konuları işleniyor. Diğer bir bölümde Dil ve Üsluba değiniliyor. Bu şekilde yapılan kategorizasyon, aynı şiirlerin farklı başlıklar altında çözümlenmesi gibi ilginç bir hacim arttırıcı sonuca varıyor. Zaten bir noktadan sonra aşırıya kaçma tanımının bu eser için kullanılabileceğini düşünüyorsunuz. Kalp ağrısıyla doğan, hayatla meseleleri olan sanatçıların eserleri çözümlenirken yapılan tespitlerdeki siyah-beyaz keskinliği, şüpheye yer vermeyen TİP dönemiyle ilgili acaba dedirten indirgemecilik, ideolojik mekanikleştirme gibi yöntemler, kendini tekrar etme ile de birleşince ister istemez sayfaları çevirip çevirip geçtiğiniz anlar oluyor. Hatırlatayım; bu eser 650 sayfayı buluyor. Diğer bir deyişle bu hacmin yarısı bana göre fazlalık. Cansever'in şiirlerine farklı gözle bakmamızı sağlayan tespitlerin varlığı elbette yadsınamaz. Yabancılaşma, uyumsuzluk, umut gibi temalara yapılan vurgu haricinde diyalektik ve dramatik yöntem, antagonistik yani hayata ve sisteme karşı uzlaşmaz tavır, kısa ve uzun şiirleri arasındaki fark, Cansever okurken hissetmeden geçemeyeceğiniz kuru ve soğuk anlatımın ardındaki kasıt gibi tespitler bunlar. Diğer yandan bazı şiirlerde benim gibi imalardan pek anlamayan düz okuyucunun zihninde tamamlanmışlığın sesiyle klik etmeyen bazı karanlık kuytu yerleri aydınlatmasıyla iyi bir rehber olduğu da söylenebilir. Misal Ben Ruhi Bey ya da Bezik Oynayan Kadınlar'daki Seniha bölümünün sonu gibi. Yedi diyelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder