Stoner rock türünün önde gelen isimlerinden Om, 70'lere göndermeler taşıyan bu ilk albümüyle türün her türlü öğesini eksiksiz içeren bir yapıt ortaya koymuş durumda. Tek bir rifle 45 dakika yekünü süren 3 şarkı yazmak gerçekten de başarı olduğu için türün önde koşanları arasında olmalı diye tahminde bulunuyorum. Hipnotik atmosferik olsunda bol tekrar olsun kardeşim diye düşünen beni bile altettiler. Bu haliyle normal ve yahut azcık anormal ki ben oluyorum kafalara değil, bayağı bayağı dumanlı kafaların beğenisine hitap ediyor. Olumsuz konuşsam da cızır cızır gitar tonu ya da vokalin kelime bitimlerinde son hecelerde duraklaması gibi bazı hoş sebepler bulabilirsiniz irdeledikçe. Polyanayım galiba.
6,25/10
31 Ocak 2013 Perşembe
29 Ocak 2013 Salı
Dmitri Shostakovich - Jazz Suites Nos. 1 and 2; The Bolt (Ballet Suite); Tahiti Trot ("Tea for Two") (Russian State Symphony Orchestra/Dmitry Yablonsky,2002)
Şostakoviç'in o ünlü senfonilerine uğramamakta direniyorum. Onun yerine hayli iddialı çalışmaların olduğu erken dönem bir eserine kulak vermeye karar verdim. İddia caz ile klasik müziğin harmanlanması. İçinde 2 adet Jazz Suites, Bolt isminde kendi yazdığı baleden seçmeler ve Tahiti Trot isminde aslında amerikalı bir bestecinin parçasına farklı bir yorum barındıran çalışma 1 saat kadar sürüyor. Bu sonuncu parça lafı gelmişken, hayli Bir Zamanlar Amerika'da soundtrackinden alınmışçasına tınlıyor. Caz konusuna gelince, daha çok baskın olan sound erken dönem caz/salon müziği. Dolayısıyla eğlence faktörü, 20. yy başına göre düşünelim gangnam style değil sonuçta, yüksek, hatta biraz çizgi filmlerin seslendirmesinde kullanılan kayıtlara benziyor. Ancak altyapı tastamam klasik müzik. Yani Jazz Suite diyecek kadar bir jaz/klasik müzik sentezi yakalandığına inanmak hayal kırıklığı yaratacaktır. Üstelik ksilofon da biraz sinir yapıyor, ne diyeyim.
The Bolt, tarihi bir film müziği gibi başlıyor. 3. parçası da sinematek etkiler taşıyor. Aslında bu rastlantı değil. Zira besteci gençliğinde sessiz sinemalarda piyano ile canlı müzik yaparak geçimini sağlıyormuş. O dönemler böyle bir işkolu varmış yani. Diğer yandan 2 nolu Suit'e ki aslında 2 nolu caz suiti kaybolduğundan bu versiyon Suite for Stage Varety Orchestra namıyla da biliniyor, hakim olan hava daha karnavalımsı ve valtz kıvraklığında aheste dans ritimleri sunuyor. Bu cihette 14. ve özellikle 10. parçalar ruh besleyen bir nitelik gösteriyor. Besteci popüler sahne ve film sanatından etkilendiği kadar sinemayı da bu valtzlardan birini Eyes Wide Shot filmine ödünç verecek kadar etkilemiş.
7,75/10
The Bolt, tarihi bir film müziği gibi başlıyor. 3. parçası da sinematek etkiler taşıyor. Aslında bu rastlantı değil. Zira besteci gençliğinde sessiz sinemalarda piyano ile canlı müzik yaparak geçimini sağlıyormuş. O dönemler böyle bir işkolu varmış yani. Diğer yandan 2 nolu Suit'e ki aslında 2 nolu caz suiti kaybolduğundan bu versiyon Suite for Stage Varety Orchestra namıyla da biliniyor, hakim olan hava daha karnavalımsı ve valtz kıvraklığında aheste dans ritimleri sunuyor. Bu cihette 14. ve özellikle 10. parçalar ruh besleyen bir nitelik gösteriyor. Besteci popüler sahne ve film sanatından etkilendiği kadar sinemayı da bu valtzlardan birini Eyes Wide Shot filmine ödünç verecek kadar etkilemiş.
7,75/10
27 Ocak 2013 Pazar
Foo Fighters - Greatest Hits (2009)
Nirvana'dan tanıdığımız Dave Grohl'un grubu Foo Fighters bu derleme ile gayet uzun bir çalışmayı beğenimize sunuyor. Tam 16 şarkı bir saat kadar bir süre tutuyor. Dolayasıyla bu kadar uzun bir derleme illaki içinde müthiş fevkalade parçalar içerdiği gibi vasat parçalar da içerecek. Tabi kiminin vasatı diğerinin kralı. Ama genel olarak dağılımı bu şekilde düşünebiliriz. Fanlarına garajlarında mini konserler düzenleyerek süpriz yapacak kadar değer veren ya da internette bedava şarkılar yayımlayan Dave abimizi bu yönüyle takdir ediyoruz. Allah var yukarıda, bugüne kadar ters bir hareketini de görmedim. Ha, paraya da para demiyodur, o ayrı. Yani seviyoruz bu adamı. Söylemek istedim sadece. Şimdi geçelim fantastik şarkılara: All My Life, favorim gruvi ve ritmik ve bittabi olabildiğince sert, Everlong (ama akustik versiyonu mükemmel ki bu albümde bonus olarak yer alıyor, ne güzel ne güzel. Bu arada tam da akustik bir albüm ne güzel yakışır abilere diyenlere, var öyle bir şey yafu, bi bakın etrafa), Best of You, birilerinin suratına baka baka çığırmak istediğim The Pretender, tatlu liseli parçası Big Me, punky This is Call ve yine akustikseverlerin beğeneceğini düşündüğüm Skin and Bones.
Son dönem popüler rock bayrağını gururla dalgalandıran abilere bi kulak verelim lütfen.
8,0/10
Son dönem popüler rock bayrağını gururla dalgalandıran abilere bi kulak verelim lütfen.
8,0/10
26 Ocak 2013 Cumartesi
RETRO: Marduk - Obedience (2000) EP
Açılış parçası Panzer'deki düz ve atılgan fikri ödünç alıp daha önceki sound ile birleştiriyor. Albüm kapağında da görünebilen sado mazo hikayeyi işliyor. Takip eden Funeral Bitch ise grubun en baslı halini ifade ediyor. Tempo yavaşlamışken melodisi ile bi miktar Kazuklu şarkılarını hatırlatıyor. En güzeli bu kısa albümün. Son şarkı Into the Crypts of Ray'in orjinali ise Celtic Frost'a ait. Bathory'nin ilk dönemlerinde olduğu gibithrashy ve punk (düzlüğü sebebiyle) işlenmemiş bir black metal eseri bu. Aslını dinleyemediğim için yorum hakkında pek bir şey söyleyemeyeceğim. Ama duyabildiğim kadarıyla pek de bir şey eklemişler gibi durmuyor yani.
Kısa ve dağınık bir çalışma olmuş neticede. Ne gereği var demekten alıkoyamıyorum mevcut süresini de değerlendirdikten sonra.
6,50-/10
Kısa ve dağınık bir çalışma olmuş neticede. Ne gereği var demekten alıkoyamıyorum mevcut süresini de değerlendirdikten sonra.
6,50-/10
25 Ocak 2013 Cuma
RETRO: Gamma Ray - Sigh No More (1991)
İlk albümdeki Helloween etkisini üzerlerinden bir nebze atmayı başardıkları bu ikinci uzunçalarlarıyla aynı zamanda daha modern bir sound ile de buluşmuşlar. Müziğin bazı anlar gelenekselin tersine sertleştiğini bile söyleyebilirim. Vokal işinde yetkin, ilerleme göze çarpıyor. Şarkılar arasındaki farklılık da sağlanmış. Müthiş şeyler değil mi? Evet ve hayır. Sonuçta zamanla yaptığı güreşte yenilen bir albüm. Belki de biraz öznel sebepler, yani Helloween ardından Gamma Ray dinlemeye bağlı olarak pofuduk metale katlanma katsayımın artık yerlerde sürüklenmesi... Albüm o kadar melodiyle dolu, ama hiçbiri akılda kendine yer tutamıyor. Bize de geldiğin gibi git güzel güzel demek düşüyor.
Bi de ne bi ilerizeka ürünü bir albüm kapağı bu yafu.
7,0/10
Bi de ne bi ilerizeka ürünü bir albüm kapağı bu yafu.
7,0/10
23 Ocak 2013 Çarşamba
The Gathering - Mandylion (1995)
Bir melek şakıyor ya Rab! Gotik metalin en ortodoks hali, büyüleyici vokalle iyi has gidiyor da sözlere hiç baktınız mı? O etkileyici Strange Machines'in sözleri gerçekten de garip, garipsi bir basitlik bu. Ve burada olumlu bir cümle kullanmıyorum. Diğer şarkılar da hiç eksik kalmıyor doğrusu. Ancak dediğim gibi vokal ve türe biraz progresif bir bakış alıp götürüyor dinleyeni o ayrı. Tolkien sample'ı bile var. Strange Machines'in yanısıra, sözsüz Mandylion ki Master Musicians of Jajouka'dan esinlenmiş gibi bir durum mevcut, In Motion diyez 1, Fear the Sea öne çıkan eserler. The Gathering candır canandır doğrusu.
8,25/10
8,25/10
22 Ocak 2013 Salı
Neurosis - Honor Found in Decay (2012)
Şarkı aralarında Kamboçya pop müziği dinliyorum ki düştüğüm kuyulardan çıkayım. Ağır ritimler, tribale göz kırpma, ambiyansa arkasını yaslanan hipnotik bir akıcılık, aklıma gelen tarifler. Zayıflığı ise genelde parçaların benzer bir formülasyon ile yazılması ve hala nedense korumak istedikleri sludge tarzının en bi yoğunlaştığı vokal düzenlemelerinin görece yavaşlığı ve bunun neticesinde sıkıcılığa varması. Deneyin, sözleri internetten bulun ve birlikte seslendirmeye çalışın vokalle. Hak vereceksiniz. Geneli itibariyle eskiden beri sevenler bu post-rock/metal yönelişine zaten karşılar. Şimdi de sık sık kendilerini tekrar etmekle suçlanıyorlar. Açıkçası bir önceki albümünden daha fazla sevdim. Böyle tekrara can kurban diyorum.
8,75/10
8,75/10
20 Ocak 2013 Pazar
Pinhani - Zaman Beklemez (2008)
Çıkış albümünü takiben hala çekiciliğinin bir kısmını koruyan, daha karamsar bir bakış açısıyla samimi, kişisel ve küçük müziklerinin damgasını vurduğu o çekicilik halini birebir devam ettiremeyen bir yapıtla karşı karşıyayız. Melodilerin o umutkar hüznü bir nebze dağıtıp hareketlendiğini görüyoruz. Bu doğrultuda sözlerin kalitesinde de bir miktar azalma. Sırası Değil, Ağlama ve Dursana Dünya gibi hala göz doldurabilen çalışmalar bir yana görece zayıf parçaların Akın Eldes'in dumanı üstünde gitar sollarıyla güçlendirildiğine de tanık oluyoruz. Açıkcası, Akın Eldes ile grubun kimyasının yüzde yüz tuttuğuna inanmamakla birlikte katkı oldukça bir somut halde gözlemlenebiliyor. Bu noktada kafam biraz karışık. O buğulu vokal ile, bizden hikayeler ile sevdiğimiz Pinhani nereye kadar gider sorusu uzak bir soru değil. Geçen sene piyasaya sürdüleri 3. albüme bakarak bir neticeye varılabilir.
8,0-/10
8,0-/10
18 Ocak 2013 Cuma
Rustie - Glass Swords (2011)
Purple Sound, Wonky
Purple Sound emerged in Bristol in late 2008 out of the splintering Dubstep scene and took inspiration fromWonky, which it is sometimes considered a part of. It incorporates Synth Funk from the 1980s and G-Funkproduction from the '90s into Dubstep, while also introducing many aspects of Grime and Chiptune (several prominent Purple Sound artists cite video game music as a large influence). Usually includes synths as a main component and avoids the bass 'wobble' and 2-step common in Dubstep. The majority of tracks are instrumental, and currently MCs are uncommon.
Wonky is the name given to a fusion of Dubstep and Hip Hop (particularly Glitch Hop) which first developed in the mid-to-late 2000s. Along with those main elements it also has secondary influences such as IDM and its namesake, Wonky Techno. It is defined by its off-kilter and unstable, wonky (hence the name) mid-range, with unquantised and offbeat hip-hop rhythms at dubstep tempos; this sound was at least partially influenced by and is often linked to ketamine use, as it reflects how the drug affects users and their ability to dance.
It first developed when hip-hop producers influenced by J Dilla and Madlib (such as Flying Lotus and Dabrye) began experimenting with dubstep & IDM elements, and around the same time dubstep producers (notably those on Hyperdub and those associated with the Purple Sound) began adding said hip-hop influences to their own productions. These two loose strands of early wonky would fuse together, resulting in the development of a fully-fledged genre during 2009.
One of the biggest and most notable wonky scenes is in Glasgow, centered around the LuckyMe collective and the Numbers club night and label; some of the genre's most notable producers, such as Hudson Mohawke and Rustie, come from this scene. Across the Atlantic, the big names are Flying Lotus and Starkey, who coined the genre's American synonym, street bass. The Scandinavian genre of Skweee is also quite similar in sound, but has seperate roots.
Rate Your Music böyle diyor. Cidden de bu alt-türlerin sound olarak nasıl ifade olunduğuna dair bir fikriniz varsa, onları cımbızla ayıklar gibi altyapıda seçebilmeniz mümkün bu albümde. İlginç ve pozitif olduğu kesin. Cry Flames ve All Nite tatlu parçalar. Esenlikler efendim.
6,25+/10
17 Ocak 2013 Perşembe
Skrillex & Damien Marley - Make It Bun Dem (2012) Single
Skrillex namlı elektronik tarzıyla haşır neşir sanatçı, bildiğimiz Bob Marley'in oğulu ile süper bir işbirliği içerisinde voltranı oluşturmuşlar. Voltran için iki kişi yetmiş doğrusu. Yalnız sadece şarkı değil klibi de etkileyici sıfatını hakediyor. Bir de Farcry 3 diye bir bilgisayar oyununda mı ne varmış. O kadar bilmiyorum artık. Son yıllarda Fallout 3 ile Modern Warfare bilmemkaç oynamışlığım bulunmakta o kadar. Neyse reggae, elektronik aşıyla birlikte canlanmış, ayaktaydı zaten, zıplar hale gelmiş. Vokal güzel, ruh güzel, kafa güzel, hal ve tavır da pek güzel.
8,0-/10
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)