Samurai serisini Doğan Kardeş'in sayfalarında tanıma fırsatı bulmuştum. Altyapı olarak Japonya kültüründen beslenmekte ortaklaştığı Okko kadar çizimleri ve konusu fantastik (derecede güzel) mecralara varmasa da oldukça ilgi çekiciydi. Zaten maalesef derginin yayımı durdurmasının ardından böyle karton kapaklı kaygan sahifeli güzel bir cildi de Yapı Kredi'den yayınlandı, arayan hala bulabilir. Ancak bütün hikayeyi kapsıyormuydu bu basılan cilt, hatırlamıyorum, yanlış yönlendirme olmasın sonra. Hikaye kısaca hayatını kurtarmak için abisiyle çocukluğunda sığındığı manastırdan sonradan oradan ayrılmış bulunan abisini bulmak ve ailesinin geçmişini araştımak için yolculuğa çıkan genç bir silah ustası etrafında gelişiyor. Her kahramanın zıt karakterde hatta fizyolojide kanat adamı olduğu gibi arkadaşa şişman sakar bir rahip çömezi eşlik ediyor. Shiro, ama ben Çiko diyorum. Yolları imparatora kafa tutan bir klan reisinin üstlendiği köyde göçmen Korelilerle kesişiyor. Bu ailenin veletlerinden biri çözmesi normalde imkansız bir zabazingo bulmacayı (halka içinden halka çıkartma aslında) çözünce başları derde giriyor. Çünkü mezarı gizlice bulunmuş olan acumasuz katül 13. Peygamberi uyandıracak saf kana sahip kişi bulunmuş oluyor böylece. İmparatora kafa tutmak için bu peygamberin müridi ölümsüze yakın güçlere sahip hatun savaşçıların da yardımıyla planlarını işleten Klan reisi de sonunda peşlerine düşer, diğer yandan da ordusunu toparlar, başkent kuşatılır. Kahramanlarımız da ele geçmiştir artık. 13. paygamberin uyanış ayininde aslında yanlış kızın kanını aktıldığı ortaya çıkınca beklenmedik bir şekilde ve basitlikte hızlandırılan son sayesinde bu cancağız canlanamaz, yerin dibini boylar. Tam imparatoru öldürecekken klan reisinin gücü zayıflar ve korku ile idare ettiği kendi askerleri tarafından parça pinçik edilir. Samuray ise köklerini bulmak için yola çıktığı macerasına devam eder. Arkadan ben yalnız bir kovboyum, bu örnekte samurayım, türküsü çığrılır. Genel olarak gayet keyifli bir çalışma. Çizim ve renkler göz dolduruyor. Ama incelikler konusu, hikayecilikte özelikle, biraz daha gözönünde bulundurulmalı.
A God Somewhere ise Samurai'in tersine tek bir cilt olarak piyasaya sürülen kalınca bir çalışma. Pek bir de beğenilen bu grafik roman konu olarak da günümüz amerikasında geçiyor. Sıradan bir amerikalının birdenbire kendini süperkahraman güçlere sahip olarak bulması üzerinden hikaye bu durumla normal bir insanın nasıl başaçıkamayacağına odaklanıyor. Kendini tanrı yerine koyarak toplumun ahlaki değerlerinden soyutlaması ve işlediği cinayetler/katliamlar hiç de romanın sayfalarında naletlenerek yerini bulmuyor, tam tersine çizim olarak da korkunç bir vahşet mertebesine ulaşan bu delilik hali doğal bir sonuç olarak sunuluyor. Ana karakterin yavaş yavaş kendi sosyal çevresinden, ağbisi ve kankası, uzaklaşması ve yabancılaşması bu nötr anlatım diliyle birleşince izleyeni derece derece rahatsızlıklara sevkeden Nuri Bilge Ceylan filmlerini hatırlatıyor. Sonunda her fani gibi ölümü tadıyor ama üzerinden bir ayağıyla sosyal bir yanıyla da medya eleştirisinin (daha doğrusu grotesk bir görsel tespit/dışavurum) yapıldığı metni besliyor. Bu kadar övdüm övmesine de modern grafik ve renklendirmelerden (gözleri boncuk boncuk olan abartma şaşıran yüzler misal) çok da memnun olduğumu söyleyemem. Ahan da vahşet ahan da katliam görüntüleri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder