3 Temmuz 2011 Pazar

Barış Müstecaplıoğlu - Perg Efsaneleri IV: Tanrıların Alfabesi


Serinin sonuna geliyoruz. Baştan spoiler:
Kahramanlarımız bir vasıta ile kendilerinin geleceği müjdelenen Dernat isimli diyara ayak basar. Aslında Dernat Öte Diyarların bir başka köşesidir. Dev bir büyü kalkanı altında korunan bir kalede Zeron ve Yueken isimli tılsım efendisi tarafından karşılanırlar. Yani kadim tanrılardan kalma tılsımları vücutlarında taşıyan ve sadece bu tılsımın gücünü kullanabilen büyücüler Merderan'ın zamanında dünyaya yayılmış tılsımları öte diyara getirip orada onları korumakla yükümlüdürler. Ve en büyük tılsım ise kahramanımız Guorin'in eline işlenendir. Grubumuzun yanında getirdikleri ağır yaralı burfen tılsımların biriyle bir güvercine dönüştürülür. Aslında içlerinde onları temsilen ne tür bir yaratık varsa onlara dönüşebiliyor bu ağır yaralılar. Örneğin hunsıb diye ortalarda gezinen küçük yaratıklar ise çocukların metamorfozu. Durumu ağır olmayanlar ise sağlıklarına kavuşuyorlar ve bedel karşılığı tılsım efendilerini korumak için gönüllü öte diyarlarda kalıyorlar. Bu yüzden ayda bir burfenlerden yaralı kişileri teslim alıyorlar. Peki bu kamptan kimden korkuyorlar? Yıllardır kampı kuşatıp suikastler yapan yamyam hurg kavminden. Aslında tanrıların savaşından beri hapis kaldıkları öte diyarlardan Perg'e geri dönme sözü karşılığında Geryan isimli bir büyücü tarafından yönlendirildikleri gerçeği mevcut. Yazar hurgların da dünyasına, düşüncelerine, fedakarlıkları ve kahramanlıklarına kapı açarak farklı bir perspektif sunuyor. Bununla birlikte hala ağır didaktik tarz, iyi-kötü klişesinden kurtulurken iyi-(ama sebebi var) kötü klişesi yaratması gibi faktörlerin eşliğinde tatmin etmeyen sonu da unutmamak lazım. Konuya dönersek: Geryan ismini ilk kitaptaki büyücünün ismi olarak hatırlarız. Aslında kahramanlarımız onu öldü diye biliyordu ve daha önemlisi iyi biri olarak. Tılsım efendileri ise onun tılsımları elegeçirmek ve Perg ile öte diyarın efendisi olabilmek uğruna planlarını yürütebileceği kaotik ortamın zeminini hazırlayabilmek için Savaş Tanrısını uyandırıp Perg'in başına saldığını öğreniyorlar. Tabi büyük bir şaşkınlık O.o Neyse, büyülü kalkan zayıflamaktadır. Prom Nume kendi ırkdaşlarından bir ordu bulmuştur ve kaleyi korumak için ordunun başına geçer. Süvarilerin başında ise süper kadın savaşçı Ferian bulunmaktadır. Bir mucitle birlikte buzlu bir ovanın ortasına Geryan'ın kulesine Leofold ile sevgi tomurcukları Nela ile Guorin sefere çıkar. Bu aşamada iki hatta üç hat boyunca hikayeyi izleriz. Hurglar, Prom-insan ordusu ve kule. Kule gerçekte erdem tanrısına ait olup Geryan tanrıyı öldürecek kadar güçlenerek el koymuş. Bizim grup en sonunda kulenin en tepesine büyük yüzleşme için varırlar. Kalede ise promun planı işe yaramıştır. Hurg ordusunun bel kemiğini oluşturan 10 dev ki aslında kendilerini bir kaç gün yaşayabilen bu yaratıklara gönüllü şekilde dönüştürerek büyük fedakarlık gösteren savaşçı hurglardır, kazılan büyük çukurlarla ekarde edilir. Tabi öncesinde sihirli kalkan dağılmış ve ordular meydan muharebesi için dizilmişlerdir. Devler aradan çekilince süvariler hurglara saldırıya girişir. Ancak oklarla telef olmaları kaçınılmazken sihirli kalkan süvariler üzerine yerleştirilir ve hurg okçuları dağıtılır. Tabi bu kalkanı oluşturan tılsım efendisi son gücünü harcadığı için hayata gözlerini sımsıkı yumar. Neyse sonuçta huglar dağılır. Ama Nume sağ kalanların esir alınmasını ve kaçanların peşine düşülmemesini sağlar. Kulede ise grubumuz sonuna büyücü ile karşı karşıya gelir. Büyücü bunların kafasını çelmeye çalışır, sonunda keskin sarmaşıklara dolar, öte diyarlarda zaten büyü gücünü kaybetmiş Nela hariç. Nela'ya sulanmaya başlar edepsiz. Ama öncesinde her romanda olduğu gibi kendi hikayesini anlatır. Kendisi aslında ilk kitapta Geryan diye bildiğimiz büyücünün çırağıdır. İkisi birlikte öte diyarlara gelmiştir başka bir büyücüyü durdurmak için. Orada bir canavar karşısında ustası onu öte diyarda bırakıp kaçar ve yıllar boyunca bu canavarın elinde eziyet çeker. Ağır yaralanır, iyileştirilir ve tekrar işkence görür döngü şeklinde. O an tüm insanlığa kin besler ve güçlü olmaya karar verir. Hatta ilk işi onu kurtaran tılsım büyücüsünü öldürmek olur. Anlaşılır ki ilk kitaptaki büyücü pişmanlığını Geryan'ın ismini alarak ve hayatını iyiliğe adayarak hafifletmeye çalışmış. Bizimkiler biz de acı çektik, hiç bir şey insanın kötü olması için haklı sebep olamaz ilkesini nafile benimsetmeye çalışır. Tatmin etmeyen son gelir. Geryan karşısındakine acı hissettiren büyüyü Nela'ya yapar. Bu büyünün yan etkisi acının az bir kısmının kendine de yansımasıdır. Ama kızımız acıların çocuğudur, kendisi bitap düşer ama acının yan etkisinden yamulan Geryan'ın da yanına sokulabilir, kılıç saplayacak kadar yakınına. Sonra Nela ile Guorin ölür, Merderan gelir Leofold'dan aga herşey bir sınav sayenizde kadim güçler Perg'i yoketmekten vazgeçti, insanlık o kadar da kötü değilmiş he mi ? der, Guorin ile Nela geri döner yaşama. Kamptaki hanım kızımız Ferian'ın ise Leofold'un yıllardır aradığı yavuklusu olduğu ortaya çıkar. Tabiki bu arada Leofold dünya yakışıklısı bir adama dönüşmüştür. Yazar belki bir gün seriye geri dönerim düşüncesiyle Perg'de federasyon ve dağılmış avcılar arasındaki gerilim üzerinden kitapların son cümlelerini bitiriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder