5 Kasım 2009 Perşembe

Thy Catafalque - Róka Hasa Rádió (2009)


Avant-garde metal tabiriyle sınıflandırılan Macar grubunun son albümü ile kısıtlı bir çevrede de olsa belli bir ses getirdiğini söyleyebiliriz. Avant-garde metal nedir diye sormayın , bir Arcturus ismini duymuşluğum var o kadar. Amma anladığım kadarıyla progresif metal'in bir üst aşaması, çeşitli janrların, türlerin deneysellikte buluşan bir birleşimi diyebilirim sanırım, dedim bile. Prog metalin genelde yüzü şimdiye ve geçmişe dönükken bu bahsettiğim tür geleceğe yönelmiş durumda.
İlk iki şarkının toplam süresi yarım saat, son 7 parçanın ise yaklaşık 40 dakika. Yani ayrı bir değerlendirmeye tabi tutmak lazım. İlk şarkı sakin bir girizgahın ardından endüstriyel metal mecrasına sürükleniyor, sonra uçuk bir elektronik folk melodiyle birleşip tekrar sert özüne geri dönüyor. Bu esnada efektlerin synthin arkadan sürekli bir müdahalesi bulunuyor. Ayrıca hafiften 70'ler kokusu ile birlikte black metal riflerin varlığı da yadsınamaz. 2. şarkı Molekularis Gepezetek atmosferik black girişi takiben clean vokallerle erken dönem İskandinav gruplarını hatırlatıyor. Aynı anda yavaş yavaş nüfuz eden endüstriyel beatler uzayımsı efektlerle melodilerle tekrar ilk haline dönüp sonrada bolca tekrar eden depresif black riflerle buluşuyor. Ani bir kesintiyle , aslında black melodisi çarpıtılarak bir geçiş kısmı yaratılmış ama çok hafif, elektronik müziğin drum'n bass alt türüne geçiyoruz, 70'lerin orgu ve folklorik saykedelik bir ezgi eşliğinde birkaç dakika boyunca farklı bir evrene giriyoruz. Nihayet Macar halk musikisine güzel bir bayyan vokalin de katılması ile üzerinde durduğumuz toprak parçası biraz daha somutlaşıyor. Arada keman mı diyeyim, klarnet mi diyeyim hepsi var. Ve evet hala 2. parçadayız. Çünki bu parça 19 dakika. Ani bir dönüşle parça tekrar sertleşiyor bitiminden üç dakika kadar önce. Konuşma sampleları tekrar yoğunluk kazanıyor. Sonra da böyle progresif sert bişiyler işte. İki birden iyidir ve albümün en iyi ikincisidir. Bu kısmın genel değerlendirmesini ise şöyle yapayım: Değişik türleri karmaşa içinde sentezlemek yerine genelde uzun parçaları bu türlerin ağırlık kazandığı kısımlara bölümlendirmeyi tercih eden ama aradaki bağlantıyı ince bir melodi enstrüman efekt vessair aracılığıyla yaparak ve hiç de işleri aceleye getirmeden , alıştırarak gerçekleştiren bir yaklaşımın ürünü bu ilk kısım. 3. şarkı Köd Utanam ise albümün en sevdiğim parçası oldu, 5 dakika sürmesine rağmen folk-metal gazı heyecanı coşkusuyla sarmalanan bu parça eminim yüzlerce viking metal grubuna pabucunu tersten giydirecek kuvvette. Parçanın sonları ise karanlık bir ambiance şeklinde geçiştirilmiş. Sonraki parçaları tek tek anlatacak değilim. Zira ilk kısma kıyasla daha zayıf kaldığını söyleyebilirim. Parçalara egemen olan hava daha çok folk-prog rock ekseninde ilk başlarda. İlk kısımdaki sert bölümlerin vasat birer gölgesinden öteye geçemeyen parçalar da mevcut, black-gotik metale göz kırpan da. Ama bir kere ağzınıza ballı kaşık değdirilmiş küp şekerin tadına varamazsınız.
İlk üç ve en son şarkı hatırına insiyatif hakkımı kullanıyorum.

8,25-/10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder