18 Kasım 2009 Çarşamba

Gebedöngünün çocukları bu toprakta ölür, diğerinde doğar

Nefes

ölüm mermileri yağıyordu kuş düşlerine
tenekeye bağlı kedi kuyruğu tıngırdıyordu hoyrat
zehrine saklı merhamet yokluğuyla horoz şekerleri
kırmızı
kan kırmızı
.
gebedöngünün çocukları bu toprakta ölür
diğerinde doğar

Sinematik açıdan kusurlar taşımakla birlikte insanı balyoz misali çarpmasını dahi anlamayacak insanların olması ne acı

Yetenekli Mr. Ripley

İlgi çekici bir konu ihtiva etmekle birlikte sonunu getirebilmek için bayağı bir zorlandım. Öldürdüğü adamın kılığına geçen birinin hala neden aynı çevrede kaldığını sadece sevgiyi aramasıyla açıklayabilir miyiz ki?

Six Days Seven Nights

Başrolünü Harrison Ford babanın üstlendiği şeker tatlı romantik film bunun ötesine geçemese de hoş bir seyirlik.

Polis Akademisi (1)

Serinin tek izlediğim filmi. Güzel güzel. 80'ler..

Transformers

İlk yarısında taşıdığı gerilimle beni şaşırtan sonrasında ise türünün alışıldık bayağılığına dönen efsanevi çizgi diziden uyarlama bilim kurgu filmini ilk yarısı ile hatırlamak istiyorum. Neticede bu tarz super hero filmlerinin ortalamasına göre biraz daha iyi

Howl's Moving Castle



Animenin mühim yönetmeni , tevazuyu bırakalım tanrısı diyelim, Hayao Miyazaki'nin bu filmini beğenmemek mümkün değil. Başyapıtı da sayılmaz. Howl adındaki büyücüye aşık olunca onu kıskanan bir cadı tarafından neneye dönüştürülen kızcağız Howl'un yürüyen kalesinde temizlikçi olarak çalışmaya başlar. Büyünün gereği lanet hakkında konuşamamaktadır. Diğer yandan acımasız bir savaş sürmektedir. Ve bu tarz filmlerde olduğu gibi herkes kendi problemlerini çözme yolunda sadece dışsal değil içsel bir maceraya atılır. Kaleye hapsedilen ateş iblisi, Howl'ın çırağı gibi müthiş yan karakterlerle tam bir seyirlik.

Bir Zamanlar Meksika'da

Bu filmi de TV'de izledim. Tarantino stiline oldukça yakın. Meksika'da Barillo uyuşturucu karteli sayesinde bir general öncülüğünde darbe planlanmaktadır. Johnny Depp'in CIA ajanı rolünde bu darbenin has planlayıcısı olarak görüyoruz. Antonio Banderas'da intikam uğruna bu komploya bulaşır. Ama darbenin aktörleri yönlendirildikleri bu plana sadık kalmayacak ve işler arap açına dönecek. Güzel bu da güzel.

2012

Gittik gördük pişman olduk. Felaket filmlerini takip eden biri olarak tüm klişelerin bayana kadar kullanıldığı ve üstüne üstlük 3 saate yakın süresiyle baymanın ötesine geçtiği filmde ufak farklılıkları da mevcut tabi. 2012'de dünyanın magma tabakası genişler ve tüm kıtalar harekete geçer. Hükümetler, zengin olanları tabi, dev gemiler yapaak bazı kişileri kurtarma planını yürürlüğe sokar. Bu sefer bilimadamı değil ama sıradan bir vatandaş, sadece doğru zamanda doğru yerde olan bir vatandaş, boşandığı eşi ve çocuklarını kurtarmaya çalışır. Yan karakterdeki tipler filmin başında ölmez tam tersine yararları dokunur, işte en büyük farklılık bu. Onun dışında aynı sevgi yumacıkları ve fedakarlık öyküsü, soluk soluğa saniyelerle yarışılan bir macera. Filme giderken yanınıza su , tatlı yiyecek, kalemtraş, yedek kalem felan almayı unutmayın. Zira uzun demiştim. Ama bence sokakta bulduğunuz bir taşı önünüze koyun ve üç saat boyunca izleyin. Daha fazla zevk alırsınız.
Evet çok aşırıya kaçtım. Çünkü felaket filmlerini pek izlemeyen ve efekt hastası genç kardeşler gayet memnun kalacaktır. Beni en çok üzen de Nataşa'nın ölmesi oldu, kimse de ardından üzülmedi :-(

A Beautiful Secret

Arjantin mi Meksika mı hatırlamadığım Latin Amerika filmi. Bir çocukcağız bir konakta yaşayan yaşlı bir kadınla tanışır. Bu kadın Picasso'yu, binbir sanatçıyı tanıyan ve o çevrenin ikiyüzlülüğünden sıkılarak münzevi bir hayatı seçmiştir. Çocuğa asıl kimliğini açıklamaz. Ve her insanoğlu insankızı gibi ölür. Ölmeden önce çocuğa bilmem kaç sene sonra açması şartıyla bir sanduka verir. Çocuk büyür, evlenir, hayat meşgulesi içindedir. Adam, artık, TV'de bu kadının ölüm yıldönümü ile ilgili habere rastlar. Bu kadın çok mööhim bir yazardır. Son kayıp kitabından bahsetmektedir proğram. Çocuk sandığı bir açar, o kitabın metni. Bunlar fasa fiso tabi. Filmin asıl konusu insanların iş güç için kendi karakterlerini değiştirmesi hakkındadır, film kravatlı ceketli yaşam formuna dönmesini eleştirir. Yavaş olmasına rağmen hoş bir filmdi vallahi.

Corto Maltese - La Maison Doree de Samarkand

Fransız canlandırma sineması. Kötü, çok kötü. Abdlilerin fransızlar hakkında küçümseme ve alay dolu tavırlarını yıllardır eleştiregeldim. İtiraf edeyim galiba haklılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder