Romanın konusu ikinci ciltten yaklaşık 10 senelik bir süre sonrasında, 1930'da geçmektedir. Cumhuriyet kurulmakla kalmamış Halk Fırkası'nın halktan uzak bürokratik düzeni iyice egemen hale gelmiştir. Atatürk emriyle Serbest Fırka'nın kurulması büyük sosyal hareketlere sebebiyet vermiştir. Kamil Bey'in hayatına ise sadece kendisini öldü bilen kızına kavuşması çabasında dolaylı olarak konuk oluyoruz. Kuvayı Milliyecilerin bir çoğu yönetime çöreklenen ve pek çoğu da dönek karakterli siyasetçiler karşısında şaşkındır. Roman bir yanıyla Serbest Fırka'nın kuruluşuna önayak olan teşkilatçılarına bir yandan da zıt yerde konumlanan samimi eski Kuvayı Millicilere odaklanırken kıt kanaat edebiyat dergisi çıkaran bir grup gencin hayatlarının dağılmasını kronolojik olarak gözler önüne sermektedir. Biri aşkı, biri çıkarcı evliliği ve diğeri ise fakirlik içinde yediği iftiralar sonrasında ölümü bulur. Ama romanın en şaşırtıcı yanı Atatürk'ü de konuşturması. Hatta Gazi Paşa ismini bugünkü cumhurureisimizin adıyla yer değiştirip bu romanı bastırın, büyük ihtimal yerinizi Silivri'de değil İmralı'nın karanlık bir zindanında ömrünüzün geri kalan süresi boyunca ayırtmış olursunuz. En azından benim zannım bu. Çok da ciddiye alınmaya . Tabi İmralı'ya giden vapur yolculuğundan sağ salim çıktığınız varsayımıyla.
Nihayetinde bence serinin en ilginç ve sansasyonel ama edebi açıdan bir miktar zayıf kalan parçasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder