Dilin ve kurgunun sınırlarıyla karanlık nemli soğuk odalarda (neşeliçocuk sesleriyleçınlayan bir parkta yazıldığını hayal bile edemem bu metnin) oynayan Hüseyin Kıran'ın bu ikinci romanı kendine Gecedegiden diye bir isim veren ve 14 yaşında doğduğunu iddia eden sosyopat psikopat (evet basitleştiriyorum) bir gencin kekeme, aksak düşüncüleri üzerinden inşa edilmiş. Bir bakıma topluma, hayata ve kendisine dair düşünceleri ve yargıları dışarıdan görüldüğü gibi olmayabilir. İşlerine ve cinsel ihtiyaçlarına istinaden yarattığı golem aslında büyük ihtimalle, anladığım kadarıyla çocuk yurdundan kaçırdığı bir kız çocuğu, belki de kızkardeşi. Bütün cinayetler belki aklında tasavvur ettiği bir tür savunma mekanizması. Gerçek olan şey şu ki başkarakterin gerçeklikle ilgili sorunları var. Eleştirdiğim tek nokta karakterin kültürüne baktığımızda, verili olduğu kadarıyla, boynunu aşan felsefi çözümlemeler ve kelimeler kullanması. Yazar ve karakterin arasındaki sınırın muğlaklığına dalalet ediyor bu da. Velhasıl sevgiliye hediye edilecek bir kitap değil, tabi kafanıza fırlatılmasını istemiyorsanız eğer. Neyse ki kalın ve ağır da değil. Demir leblebi diyorlar ya. Benzer tarzda yazan yerli bir yazar varsa tavsiyeler beklenir, efendim.
Boşlukta kalınca içi boşalıyor insanın, kurtarılmayı bekliyor. Oysa bizi hiç kimse hiçbir yerden kurtaramaz.
Etrafımda sürüp giden itiş kakışa hayret ve özlemle baktım. Meğer neler kaçırmışım. Meğer dünya kaynıyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder