Yine aykırı adam rolüne bürünüp çok sevilen Attack on Titan anime dizisi hakkında bir kaç eleştirel kelam edeceğim. Farklı olmasına farklı, nefes nefese izletmesini de biliyor. Lakin rahatsız edici ufak tefek şeyler var ki birikince karın ağrısı yapıyor. Hülasa abartılmış bir dizi bana göre. Yine de insan doğasına hitap eden bir açlığı dindirmekte de o kadar başarılı. Kan gövdeyi götürür bir şiddet ve yavaş yavaş belki de gereğinden fazla yavaş açımlanan gizem öyküsü. İzleyeli beri uzun zaman geçtiği için aklımda kalanları sıralarken unuttuğum şeyler illaki olacaktır. Bir, kendilerinin tek insan ulusu kaldığını zanneden ve 3 seri dış duvarla çevrili bir ülke (evet başlarda anlamıyorsunuz ama Almanya kadar büyük bir ülke olduğunu düşünün). Dışarıda akılsız , dürtüyle hareket eden dev sürüsü dolanıyor. Katır kutur insan yiyor bu devler. Bir demiştim, inanılmaz kanlı görüntüler. Canlı canlı annesinin bir dev tarafından yenmesini izleyen Eren namındaki çocuğu aklınıza getirirseniz bu şiddet duygusallıkla birleşip bilinçaltına iz bırakmayı amaçlıyor. Çok hoş değil. İki: hikaye yavaş yavaş açılıyor, pek çok şey daha sonra anlamına kavuşuyor. Bir savaş 4-5 bölüm sürüyor. Sonuçta internette bu devler nereden çıkıyor, bu arkadaki komplo hikayesi nedir diye kendinizi araştırıyor buluyorsunuz. Üç: Eren, her ne kadar özel gücü sebebiyle baş karakter görünse de kızkardeşi paniğe kapılmayan akılcı soğukkanlılığı ve iyi dövüş teknikleri sebebiyle sahneyi ondan kolayca çalıyor. Eren'in iki lafından biri bağırmalı ağlak sinir krizleri şeklinde cereyan ediyor. Savaş sahnelerinde dakikalarca donup kalan, travma geçiren, şoka giren diğer karakterler de bir noktadan sonra off, bitse de gitsek, yeter tepkisi uyandırıyor. Dört: Çizimler elle yapılmış etkisi verilmeye çalışılsa da dijital. Belli yerlerde göze batıyor, doyurmuyor. Ben eski okul Hayao Miyazaki hayranıyım. Beş: Şimdi gelmedi aklıma amma illaki vardır eklenecek bir şeyler.
Black Mirror, hala yüreğimi sıkmaya devam ediyor. Bölümlerin arasına haftalar katıp izleyebiliyorum. Bu sezonda önceki sezonlarda incelenen olgulara benzer tekrarlar olduğu gibi daha deneysel ve şaibeli konular da işlenmiş. Buna bağlı olarak başkalarının pek sevmediği bölümler bu sezonda karşımıza çıksa da ben farklı yönelimleri genel olarak beğendim. Oyunculuklar da ben İngilizim diye bağırıyor, müthiş. 1. bölüm konusu insanların birbirini sosyal uygulamadan puanlayıp statü yükseltmeye çalıştığı bu yüzden de sahte bir şekilciliğin kol gezdiği bir ortamda geçiyor. Utandırıcı rezillikte anları olsa da sonu gülümsetiyor, umutlandırıyor. 2. bölüm Inception içinde Inception. Gerilim had safhada. Nefesinizi tutacak ve tepkisiz kalamayacaksınız. 3. bölüm: Görünmeyen bir el internet ve telefon gibi aletlerde yaramazlık yapan insanlara şantaj yaparak acayip bir kurgunun içine sokuyor. Adaletin gizli ve kanun dışında biri tarafından sağlanması ana konu olsa da karanlık sırlara sa
hip olan ve bölümde acımasızca cezalandırılan kişilere, özellikle o çocuk, empati hissedilmesi amaçlanmış. Şok edici, düşündürücü bir hikaye. "Altı üstü bir resim" deyip geçemiyorsunuz. 4. bölüm: Ölümcül hasta kişiler her hafta sanal uygulama ile istedikleri dönem, seksenler, doksanlar temalı San Junipero adındaki bir kasabada eğlenmeye bakıyorlar. Bir nevi içine girip hissedebileceğiniz bir SimCity. Ve iki kadın birbirine aşık oluyor. Ama unutmayın gerçek dünyada yaş ve görüntünüz çok farklı olabilir. Hatta sanal bir bellekte sonsuz yaşama ne dersiniz? Bu bölüm ağır ilerlemesi, aykırı bir aşk hikayesi ve teknolojinin sadece gölgesinin bulunması gibi sebeplerle bizim izleyiciden tepki çekse de ben çok beğendim. 5. bölüm biraz zayıf kalıyor. Acemi askerimiz dünyayı istila eden insanımsı yaratıklarla savaşta gerçekleri görmeye başlıyor. 6. ve son bölüm tam bir sinema filmi tadında. Twitterda en çok nefret girdisi alan kişi esrarengiz şekilde ölmeye başlıyor. Psikopat birisi böyle bir yarışma başlatmış. Polis arkadaşlar olayı çözmeye ve durdurmaya çalışıyorlar.
Uzay Yolu'nun Next Generation alt başlığını taşıyan serisi izlediğim 6 ve 7. sezonlarla sona eriyor. O kadar çok izlemeye alışmışım ki artık ailedenmişler gibi hissediyorum. Picard dedem misal bakınız solda. Sezonu sonlandıracağız diye son bölümlerde şu çocuğun fiziki dünyamız kurallarını çiğnemesi, Klingon Betazoid yakınlaşması gibi enteresan fikirlerle bağlamalar yapmaya çalışmışlar. Yine de bayağı bayağı hoş bölümler var. Özellikle bir bölümde de olsa düşük rütbeli subayların hayatına odaklanması güzel bir fikir. Zaman yolculuğunu konsept olarak sevmesem de bu dizide güzel kotarıyorlar. Neyse, güncel bilimkurgu dizilerine bakıp arkasından tekrar Uzay Yolu kervanını yürüteceğiz bakalım hayırlısıyla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder