O kadar çok kendimi tekrarlamaya başladım ki sevmediğim insanlara benzedim. Zaten kendimi pek sevdiğimi söyleyemeceğim de bu artık psikolog psikiyatristlerin konusu. Sorun şu ki vaktim yok. İstanbul'un en batısından, Beylikdüzü değil canım, orası İstanbul değil; en doğusuna, Pendik-Tuzla değil canım, orası İstanbul değil; taşınma derdini içeren bir ev alma durumu bir yandan ailemin kiraya taşınması diğer yandan, delirten sektörüne kafa attığım iş yoğunluğum bambaşka bir yandan.. Hızlıca özet geçeyim. Gormenghast 40-50'lerde yazılmış gotik bir üçleme. Bir şato ve onların himayesindeki fakir köy arka mekan. Gotik tanımı bir bakıma basite kaçma aslında. Kafka'yı hatırlatmak da başlı başına yanıltıcı. Charles Dickens da hakeza öyle.Dili kitabı klasik romanlar arasına katacak kalitede, tasvirlerdeki edebiyat yapma kaygısı biraz fazla göze batıyor, tek eleştirim bu. Fakat olay örgüsü, yan hikayeler, karakter tahlili daha doğrusu inşası tek kelimeyle mükemmel. Uşak Flay adamım, bir sürü badire atlatıp hayatta kalmayı başarıyor. Yazarı bu yüzden sevdim. Oportünist azmettirici genç Steerpike'ın gebermesini boşa bekledim. Yazarı bu yüzden sevmedim. Rahat rahat buraya spoiler yazıyorum çünkü kitabın başında Antony Burgess'in yazdığı önsöz de bayağı bayağı hikayeyi patlatıyor. Böyle şeyleri en sona atsak ne güzel olur değil mi editör arkadaşlar. Detay yani spoilerın hası ise şu şekilde. Notum ise bi sekiz eder bu yafu hatta sekiz buçuk.
Bir şato var, karanlık, ıssız bucaksız felan. Melankolik Lord Sepulcrave tarafından yönetiliyor. Bütün lordların yaptıkları tarih içinde kanunlaşmış ve Sourdost ismindeki doksanlarında bir ihtiyar görevli tarafından sıkı sıkıya takip ediliyor. Bu adamın peşinde lord, her gün saatlerini saçma ve de sapan ayinlere vessair harcıyor. Karısı ise iri yarı Gertrude bi garip hatun. Kuşların ve kedilerin dilini biliyor, gün boyu yatıyor. Etrafında ya kuş sürüsü var ya da bembeyaz bir kedi ordusu. Kızları Fuchsia ise pek bi hayalperest, yeniyetme çağlarında ailesinin şefkatini özlüyor ve yaşlı cep boyutundaki dadısı Nannie Slagg ile vakit geçirdiği de oluyor. Lord'un kapısında yatan Flay ise ömrünü şatoya ve Groan sülalesine adamış. Kısa sürede tombalak ahçıbaşı Swelter ile kanlı bıçaklı oluyorlar. Kitabın sonlarındaki uzun düelloda olduğu gibi satırlı kılıçlı mı desem acaba. Lord'un ikiz geri zekalı yine kırklarında felan vardır her halde kızkardeşleri bulunuyor: Cora ve Clarice. Şatonun doktoru matrak ve geveze Prunesquallor, hanımefendi pozlarındaki eline erkek değmemişliğin gerilimini taşıyan kızkardeşi ile yaşıyor. Gözü yükseklerde olan genç Steerpike'ın psiko Swelter'in elinden kaçıp şato içinde dolanmaya başladığı vakitler lordun sonunda genç bir oğlunun dünyaya geldiği vakitleredenk düşer. Çocuğun ismi Titus olur. Steerpike zekasıyla önce doktorun yamağı olur, şatoyu ve sülaleyi çözdükçe ikizlerin salaklıklarından faydalanıp onların kütüphanede bir yangın çıkarmalarına ikna edilmesini içeren bir planı yürütür. O sırada bir toplantı için orada bulunan şato ahalisini kütüphaneden kurtarıp kahraman olma ve yükselme peşindedir. Hakikaten de öyle olur ama geleneklerin efendisi Sourdost hayatını kaybeder. Titus'a sütannelik için köyden çağırılan yeni dul Keda kendi kaderini izlemek için bir süre sonra şatoyu terkeder. Bu hazin kaderi ona aşık iki gencin düelloda birbirlerini öldürmesi gibi şeyler içerir. Onlardan birinden hamile kalıp sonradan doğurduğu kız bebeği ise kitabın sonlarında Titus'un lord olma törenindeki geleneği yok edeceğinin işaretini gösteren kehanet dolu anların parçası olacaktır. Titus niye mi lord oluyor? Çünkü babası öldü. Kitaplarına fazlasıyla bağımlı adam bu acıya katlanamayıp delirir bir baykuşadama dönüşür ve bir kulede Swelter'in ölüsüyle kendini kuşlara yem eder. Swelter'i kim öldürdü? Flay adamım. Lordun karısı Flay'ı değerli kedilerinden birini canlı canlı Steerpike'ın suratına attığını görünce şatodan kovar. Flay Sterpike'ın dalaverelerini anlamıştır. Ki doktor da lordun karısı da Steerpike'dan şüphelenir. Ama Flay yine de gizli gizli şatoya girer. Biliyordur ki uzun süredir birbirlerini aşağıladıkları Swelter ile olan düşmanlığı artık suikast raddesine varmıştır. Swelter'ın o kocca bünyesiyle sessiz yürüme egzersizleri yaptığını, durmadan satırını bileylediğini defalarca görmüştür. Ölen Sourdost'un görevini üstlenen aksi topal Barquentine'ın yardımcılığına yükselen Steerpike gözüne lordun kızına da kestirmiştir. Bakalım devamında ne olacak?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder