1 Mart 2014 Cumartesi

Caladan Brood - Echoes of Battle (2013)

Tablo kapaklı albümler bildiğiniz üzere atmosferik black metal ile özdeşleşti gibi bir şey bugünlerde. Söz konusu albüm de bizi şaşırtmıyor. Türün epik versiyonunda akla gelen ilk grup olmasa da takdir ve teşekkür plaketlerini iç eden grup diye sorulunca Summoning'i hatırlıyoruz. Tıpkı bu albümü dinlerken olduğu gibi. Aslında bir nevi Aşil'in topuğu, Demokles'in kılıcı, Tayyibin kriptolu telefonu gibi bir şey bu. Summoning'e yaklaştıkları, benzedikleri ölçüde şarkılar parlıyor. Echoes of Battle diyorum yeri gelmişken. Kendilerine ait bir çizgide yürümeye çalıştıkları anda yine hem olumlu hem olumsuz faktörlerle karşılaşıyoruz. Wild Autumn Wind'e bakalım. Başlangıcıyla aslında slow bir şarkı olacağı taahhüdünde bulunuyor açık açık. Kısa süre içinde de 5. dakikaya doğru yaşanan bir kıpırdanma hariç hafızada yer etmeyip unutulacak bir sıkıcılıkta devam ediyor. 8. dakikadan sonra birden kafanızı sallar buluyorsunuz kendinizi. Hala aynı şarkıyı dinliyor olduğunuzun idrakına varamamışken sessiz bir fırtına toplama anı pörfekto gitar solosu ile birleşiyor. Afallamanın getirdiği memnuniyet destansı nakaratların tekrarı ile şarkının bitimine kadar sürüyor. Aslında benzer formülün diğer parçalarda da izlendiğini görüyoruz. 90'ları hatırlatan gitar solosunun keyboard nağmelerine bağlanarak yine nakaratın destansı bir vurguyla tekrarlanması neticesinde sonlandırılması  A Voice of Born of Stone and Dust'da da öne çıkıyor. Üç aşağı beş yukarı benzer seyre diğer şarkılarda da tanık olunabilir elbette. Yani uzun parçaların alt-bölümleri arasındaki geçişler kadife pürüzsüzlüğünde yapılıyor. Türü avantgardlaştırmaktan uzak progresif dokunuşlar bu manada artı keyif katıyor. Peki sorun nerde? Şahsi zevklerde. Bana göre sık sık sıkıcılığa düşecek gelgitlerde ilerleyen yavaş, yavaş oğlu yavaş şarkıların hakimiyeti metalik derecelendirmede de hafif bir sound ile üstüste geldiği ölçüde Summoning'in pek de altına inmediği o sınır çizgisini grubun geçmekte zorlandığı yönünde çok da rahat bir değerlendirmede bulunabilirim. İster istemez metalik camia dışında hatta indieci müzisyenlere kadar uzanabilecek bir marjinallikte, kalan müzisyenlerin pitchfork ahalisinin de pek bir beğendiği sanatsal kaygıların öne çıktığı bir yapıt mıdır kendileri merak etmekteyim. Çünkü işin teknik, teorik ve şu sıkıcı dengesizliği hariç tutarsak pratik yönüyle harika bir yapıtla karşı karşıyayız. Yalnız işin ruh kısmından şüpheliyim. Summoning dinlerken müziğin içine girip bir ork eri, bir elf prensi kılığında orta dünya manzarasını soluyorken, bu albümde aynı manzaranın muhteşem bir tablosunu dışarıdan izliyor durumunda buluyorum kendi kendimi. Tam da bu esnada black metalin tersine klasik heavy metal sularında benzer yavaşlıkta bir epik sound inşa eden Atlantean Kodex grubu geliyor aklıma. Bunu seven onu da sever, onu seven bunu da, gülü seven dikenine katlanır. Dolayısıyla grup elemanlarına Manowar, Amon Amarth, Iron Maiden gibi grupların albümlerine eğilmelerini rica etmekten başka bir çare gelmiyor aklıma.

7,75/10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder