Her dilin günümüz küreselleşme çağında yara almasına rağmen kendi tarihinde şekillenen bir ruh taşıdığına inanırım. Aslında tarihin başından beri topluluklar birbiriyle irtibat halinde olmuşlar. Küreselleşme mefhumunun geçmişi çok eskilerde yani. Örneğin Hintçe'den İngilizce'ye değişik dillere evrilen Hint-Avrupa dil ailesinin köklerinin de vakti zamanında bazı kabilelerin kendi aralarında geliştirdikleri ortak anlaşma dilinden türediği güçlü savlardan biri. Misal Türkçe, hiç bilmeyenler bile duyduklarında Kore, Fin ya da Macar dilleriyle karşılaştırabiliyor. Çünkü bu dillerin ruhunda bozkır var, stepler var. Disiplinin, sert çeliğin dili de Almanca. Bir Rammstein'e yakışıyor. İrili ufaklı black metal ve endüstriyel gruplar var. Gotik? Yakışır abime. Pek bulaşmadım ama punk camiası da kendi dilini kullanır bildiğim kadarıyla. Akustik gitar ve vokal bazlı ve yer yer keman, viyolonsel, trampet, trompet ve akordeon destekli bir neofolk çalışmasına bu haşin dilin bu kadar başarıyla cuk diye oturtulabileceğine inanamazdım doğrusu. Zamanın ruhuna yenik düşmüş toplumsal histerinin kurbanı genç bir nazi çocuğun albüm kapağına konması türe çok da yabancı olmayan ideolojinin en büyük belirteci. Dolayısıyla sözler de 2. dünya savaşı etrafında şekilleniyormuş. Neyse ne. Özellikle Wintermarshen, albümde en sevilen, youtube da en çok ilgi alaka gören parçası grubun. Ancak dinledikçe geri kalan her şarkının, bırakın bu şarkının gölgesinde kalmasını, daha bile öne çıktığını görebiliyorsunuz. İdeolojik kusuru bir kenara bırakırsak en büyük handikap orta hızdaki temponun hemen hemen hiç değişmemesi. Bu da vokal performansındaki en küçük değişimi, enstrümantal katkılardaki farklılıkları daha bir değerli yapıyor.
Kısacası böyle bir albüm daha bulayım yine dinlerim, yine yaparım.
8,50/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder