Eric Benedict Kumbırmumbır'ın başrolünde oldukça iddialı bir Netflix mini dizisi. İzlemesi keyifli olsa da liberal ve açık fikirli kişilere hitap ediyor. Yönetiminde de sıkıntılar var. Daha iyi olabilirdi yağni. Benedict baba, susam sokağı gibi yaratıcısı olduğu bir kukla şovunu yönetiyor. Ama kafası biraz git gelli, karısıyla kavga ediyor sürekli. Sonunda da dengesiz ve agresif tavırları bu memnuniyetiz ortamla birleşince oğlu evden kaçıyor. Bir yandan gay ve siyah bir polis ki sevgilisi AIDS'in son safhalarında, çocuğu arama görevini yönetirken, örneğin siyah ve gay başka bir kayıp çocuk ile çok ilgilenmediği için çocuğun annesi tarafından suçlanıyor. Bunu vicdan yapıp iki dosyayı takip etmeye çalışırken amiri dahil diğer polislerin önüne engel çıkardığını fark ediyor. Benedict iyice alkol bataklığına düşüyor, şizofrenliği hortluyor, oğlunun planlarını yaptığı devasa kukla Eric'i canlı görmeye başlıyor. TV kanalı yöneticileri ile takışıyor ve kendi programından kovuluyor. Oğlunun yaptığı resimlerden oğlunun evsiz bir adamı izleyip kanalizasyon ve metro tünellerinde onlarla gönüllü kaldığı yere kadar izleri sürüyor. Karısı ise çocuğu arıyorum görüntüsünde ama aslında bir ilişkisi var. Ve çok ilginç, dizide hep o haklı. Benedict ondan özür diliyor, ben sana destek olamadım, beni aldatmakta haklısın diyor. Bu kadar liberallik de fazla yafu. Neyse olay olay çocuk bulunuyor, gay çocuğun ise valilik nezdinde siyasal skandallarla alakası ortaya çıkıyor ve polisin de çocuğu öldürüp olayı örtbas ettiği. Evet, diziler bir mesaj vermek zorunda değil ama bu dizinin ne fikir verdiğini de anlamak güç.Vinland Saga oldukça yeni ve şu an iki sezona sahip bir anime. Sezonlar da yüklü, 24 bölüm var. Çizgiler mükemmel diyemem. İki boyutlularda karikatürize bir yanı bulunuyor, yakın çekim tepki gösteren yüz hatları da bir garip. Ama sürükleyiciliği ki intikam hikayeleri hep çekicidir, detaylarda boğulmayı engelliyor. Güçlü öyküsü başroldeki çocuğun Thorfir, intikamla kafayı bozmuş, empatiden ve duygudan yoksun, agresif tek boyutluluğuna da takılmamamızın önüne geçiyor. Attack on Titan da böyleydi de onda pes etmiştim ben. Bir rahatsız eden tarafı da savaşkan ağbilerin fantasik güç gösterileri yapması. Gerçek olaylardan esinlenmese hadi neyse de, böyle olunca realist çizim ve hikayelerle bir tezatlık oluşuyor. Bunlar minimal şeyler. Özetle bu kanlı yapım izlenir.
Çok güçlü bir viking reisi var, bir askeri bölüğün başı. Artık savaştan bıkmış ve bir savaş esnasında kendini öldü gösterip kaçıyor, İzlanda'da yeni bir hayata başlıyor, aile kuruyor. Geçmişi onu buluyor ve kasaba gençleri zarar görmesin diye Askeladd namındaki bir reisin yönettiği paralı asker grubunun ki aslında Danimarka kralının adamları kiralamış, saldırısında kendini feda ediyor. Küçük sarı oğlu olaya tanık oluyor ve Askeladd'ın gemisinde saklanıyor. Büyüdükçe 10 kere felan Askeladd ile düello yapıyor, tüm amacı onu öldürmek. Diğer yandan Askeladd'ın paralı askerleri arasında büyüyor, Askeladd da onu kullanıyor, vahşi çocuk gibi bir şey oluyor. Katliam, talan, tecavüz, normal şeyler o günün (1000 li yıllar) İngilter'sinde. İngiltere'de Danimarka kralının seferine katıldıklarında da efemine prensin destekçisi konumuna geliyorlar. Eğlencesine savaşan bir dev de var da neyse. Bu sefer taht entrikaları başlıyor. Askeladd izleyip izleyebileceğiniz en garip ve kompleks karakterlerden biri. Köle anne tarafı Galler soylularından ve Vikinglerden nefret ediyor aslında. Kendini efsane kral Artur sanıyor. Onun ölümü ile de ilk sezon sona eriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder