Şairin olgunluk döneminin, tabiri caizse durulduğu sakinlediği bir dönemin bilge eseri gibi değerlendirilmekte. Aynı zamanda şair biraz aceleci bir tavırla ürün verdiği şeklinde de eleştirilmekte. Benim dağ metaforunu odak noktasına yerleştirdiği ve gelenekten beslenen bu eserinden anladığım yazarkenki sezgiciliği ve çağrışımları kaybetmeme namına şiirleri üzerine tefekkür ettiği vakti sınırladığı. Sınırlamak demek hiç üzerine düşünmemek değil elbette.
sakinim içimdeki dağda
nöbetini beklerim
***
Bilginin dağlarında
gökçe evcil tutanak
nice bağlansak birbirimize
köprüsüz nehirler
göçebe tarihten göçebe gramere
bağlanmıyor
geçmişimiz yolumuz
köprü değil araf
ahrete kadar
kim olduğumuz
***
her mevsimin sızısı ayrı
her mevsimin ayrı keçi yolları
***
Kolay mı aşılır
geçilir
affetmenin dağları
kendinden geçmek
kolay mı?
bir bir affetmek
ardında kalan
ama aklından çıkmayanları
insanın kendine bağışı
kolay mı?
***
talip olduğu rüyayı
bu dünyanın
gözleriyle görenler
öte yanına geçtiğinizi
sandığınız
ırmak
akmıyor, kurak
kapağını açtığınızda
çınlayan boşluk;
ne kuyu kör
ne Yusuf
sizin sandığınız
tuzak
izine yazıldığınız yollara
hırkanız yetmiyor,
ne vardığınız güzergâh
yanıldığınızı geri dönmeye
kapanmasaydı adımlarınız
mümkündü belki
yoksulluğunuzu anlamak
hiç bir yarayı iyileştirmiyor
sonradan seçilmiş, kayıp
bir ezberin hayalini rüya sanmak
***
Bugün de dursun kitap
dağ sussun, yıldız sussun
çağırmasın uzak
içim kırk bir mağara
kaybolsun iplerim halatlarım
kırk biri de kör olsun
dünya çok dünya az
dünya dar
köyde olsam dağa çıkardım şimdi
dinene kadar
gece olsun kurttu kuş bir olsun
annem olsa kucağına yatardım
bugün de böyle olsun
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder