Patrick Rothfuss'un önsözünde kabul ettiği gibi, Scott Lynch ondan daha iyi bir yazar olduğunu bu ilk romanıyla kanıtlıyor. Orada burada oyalanmayan, ne yeterince sulandırılmış ne de enteresan yaratıcılık peşinde koşan dengeli kurgusuyla, kurguya hizmet eden kültürel altyapısıyla gerçekten de okuması oldukça keyifli. Tempo, çocuk Jean'ın silah okuluna gittiği yerde biraz sarkıyor. Ayrıca özellikle hayatları sonlandırılan karakterler konusunda yeterince üzülemiyorsunuz. Evet karakterlerin derinliğinde bir sorun var. İşte, böyle ufak tefek kusurlar bulunuyor. Hikayemiz, Venedik'i örnek alan adalar üzerinde kurulu bir şehir devletinde geçiyor. Buradaki yapıların bir çoğu atacam denen kristalimsi bir maddeden, insanlar yerleşmeden önce kaybolmuş bir ırk tarafından yapılmış. Şehri başlarında bir dük'ün olduğu aristokratlarca yönetiliyor. Tabi ki ticaret çok yaygın. Suç çeteleri ise Capo denen bir adama haraç ödüyor ve gizli barış altında faaliyet gösteriyorlar. Yani aristokratlara bulaşma, suç işlerken eline yüzüne bulaştırma, şehir yönetimi de peşinize düşmesin. Alt tabakadan çocuk Locke hırsızlar çetesinin eline düşüyor. O kadar yaramaz ki en sonunda çete reisi, onu 12 tanrının en şefkatlisi Pelabilmemnenin kör rahibine satıyor. Olaylar bir yandan kahramanımızın ve çetesinin çocukluğuna dair flashbacklerle bir yandan da aristokrat bir aileye kurdukları kumpası işletirken geçiyor.
İthaki sizin kitaplarınız kütüphanemde büyük bir yer tutuyor bari bu serinin devamını indirimli yapın da alayım (indirim=%50 veya daha az). Notum 8,50.
Bundan kelli spoiler a canım.
Meğerse bir 13. tanrı daha varmış, suçluların tapındıkları. Bu rahip de kör değilmiş, 12. tanrının tapınağının alt katında ikiz kardeş Calo ve Galdo'yu sofistike dolandırıcılık konusunda eğitiyormuş. Locke da gelince bir yandan onların eğitimlerini, aralarına tombul tüccar çocuğu Jean'ın katılışını okuyoruz. Diğer tapınaklarında gizli kimlikleri ile staj görüyorlar, kendilerini savunma, hesap kitap ve dil eğitimi, bitmek bilmeyen bir süreç. Rahibin nasıl öldüğünü, sadece ismi geçen ve uzaklara gitmiş olan centilmen piçler çetesinin diğer üyesi kızıl afet ismini unuttumu ise hiç öğrenemiyoruz. Ekibimiz yaşça büyümüş ve bir sürü altınları olmasına rağmen, zenginleri soyup hoş vakit geçirmekten hoşlanan ama kazandıklarının büyük kısmını sadece istifleyen bir ekip bu, yine gözlerine bir aileyi kestirir. Locke kendini kuzeyli bir tüccar gösterip güvenlerini alavere dalavere ile kazanır ve çok karlı bir işin ortağı haline gelirler. Ama böyle bir ticari işin gerçekliği yoktur. Binlerce altını aileden söğüşlerken aile de artık şüphelenir. Müthiş bir planla bu sefer Dükün gizli hafiyesi kılığına girip aileyle görüşür ve dolandırıldıklarını, Locke'un istediği parayı vermelerini, onları böylece yakalayacaklarını söyleyerek en azından bir süreliğine ikna eder. Diğer yandan Capo Barsavi'nin yönetimine karşı Gri Kral denen esrarengiz bir adam isyan başlatır, çete reisleri ölmeye başlar. Sonunda da Locke'un da tanıdığı Capo'nun kızı vahşice öldürülür. Gri Kral yanında çok güçlü bir büyücü ile çetemizin yanında peydah olur. Çetemizde Locke, Jean, Capo,Galdo'nun yanısıra çırak Böcek vardır. Capo ile görüşme için karşısına Gri Kral kılığı ile çıkmaya zorla ikna edilir, kendi canından çok arkadaşlarının hayatından endişe ederek. Gel gör ki bu toplantı barış görüşmesi değil Capo ve adamlarının Gri Kral'ı işkenceyle öldürme partisine dönüşür. Gri Kral'ın itici büyücüsü ise yardım etmez. İkizler şehirden kaçış hazırlığı yaparken, Jean ve Böcek darmadağın da olsa Locke'u hayata döndürmeyi başarırlar. Tapınağın altında gizli üslerine dönünce ikizlerin ölüsüyle ve istifledikleri hazinenin yokluğuyla karşılaşırlar. Gri Kral ve büyücüsü tüm ekibi öldürmeye planlamaktadır ki Böcek de hayatına el-fatiha. Gri Kral ise Capo'nun zafer partisinde ortaya çıkar. Capo'nun aslen sahne savaşçısı olan iki kızkardeş korumaları Capo'nun oğullarını öldürür sonra da Capo köpekbalıklarına yem edilir ve Gri Kral böylece yeni Capo ünvanını kazanır. Büyücünün parasını ödeyebilmek için Centilmen piçlerden de kurtulması lazımdır. Ama Locke ve Jean'ın gözlerini intikam bürümüştür artık. Cep delik cepken delik durumu kurtarmak için tuzak kurdukları zengin aileye tüccar kılığında gitmekten başka çare yoktur. Herşey üstüste gelir ya bu sefer de aile, dükün gerçek hafiyeleriyle irtibata geçip ona tuzak kurmuştur. Dükün büyük yılbaşı partisine davet edilir ki orada sorgulanabilsin. Gri Kral da hafiyelerin başı yaşlı Leydi bilmemneye kendini partiye davet ettirir, ikna büyüsü yardımıyla. Bu arada o iki kızkardeş koruma anlaşılmıştır ki Gri Kral'ın bacılarıdır. Sonra büyücü tekrar ortaya çıkar, Jean ve Locke'u etkisiz hale getirir. Onların gerçek isimlerini bildiği sürece bedenlerine hükmeder ama bilmediği bir şey vardır ki Locke Lamora'nın sadece soy ismi değil ismi de gerçek değil. Sonuçta büyücüler öldürülemez diye bir kural vardır. İçlerinden herhangi biri ldürülürse yönettikleri başka bir şehir devletinden diğer büyücüleri öldürenlerin, ailelerinin hatta şehirlerinin kökünü kazıma gibi bir düsturu izleme gayesiyle aman yola çıkmasınlar. Büyücü evcil şahinini, tek tek büyü yaparken kullandığı tüm parmaklarını kaybeder. Gore şeyleri sevmem ama inanın bu sayfaları zevkle okudum. Taht Oyunlarındaki Joffrey gibi bir tip. Dilini de kaybetmemek için Gri Kralın planını şakır. Bizimkiler dilini de kesip postalarlar büyücüyü. Dükün yılbaşı balosunda hayvanların zihnini boşaltıp uysallaştıran gaz dolu bombalar patlatılacaktır ki zenginler çocuklarıyla birlikte zombiye dönüşsün. Geçmişte Caponun öldürdüğü ailesinin intikamını alırken Gri Kral, her yol mübah deyip suçlu suçsuz ayrımı yapmadan yıllarca bu planı kurmuştur. Bu arada bizim Jean, kızkardeşlerini öldürmeyi başarır bir metruk depoda. Kısacası baloda Dük'ün hafiyesince gizli kimliği ifşa olan Locke oradan kaçıp kurtulmuşken şimdi planı önlemek için geri döner. Yakalandığında binbir zorlukla hafiyebaşı Leydi'yi (lady hear me tonight, ne şarkıydı be ya) dolandırdığı aile ve diğer askerleri ikna eder, bombalar etkisiz hale getirilir. Leydi de normalde cezan idamlıktır ama bu iyiliğinden dolayı si.tir ol git bir daha gözüm görmesin seni bu şehirde, der. Tamam, abla der Locke. Yalnız Gri Kral benim, arkadaşlarımın canını aldı, intikam meselesi, onu bana bırakın. Gider, dövüş konusunda çok da becerikli olmamasına rağmen düellodan galip çıkar. Yine darmadağın olmuştur. Jean ve son vakitlerde onu tedavi eden doktorla birlikte bir gemiyle şehri terkeder.
Romanın sonu egemenlerin egemenliğine devam ettikleri bir uzlaşı ile bitmesi, büyük fotoğrafta değişim olmaması sebebiyle (diğer FK romanlarda krallar değişir, ejderler parende atar, tanrılar yeryüzüne iner, dünyalar boyutlar yok olur, zaman geriye işler vs) yani bu farklılığıyla hoşuma gitti. Diğer yandan belki de zorlamayla gerçek hayatta bazı paralellikler kurmadım değil. Kötü de olsa bir düzen, kaos, her ne kadar haklı sebeplerle ortaya çıkarsa çıksın, karşısında yeğdir gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder