Cazkedisinin dokuzuncu sayısına şiirlerini veren isimler: Ahmet Günbaş ( ah, gümbür gümbürdü aşk hali!.../kalbim yerinden sökülüyor sandım), Jaroslav Seifert (eğer topları/kadınlar kullansaydı/güller yağardı/tüm dünyaya/belki öyle./belki değil), Oya Uysal, Özkan Mert (kimse savaştan güzel dönmez), Baki Ayhan T., Soner Demirbaş, Hüseyin Peker, Meryem Coşkunca (susmak ve kış, iki uzun vakit), Leyla Çağlı (erkenden açılmış mezar sabırsızlığıyla/en yakınına:"ilk toprağı sen at" demekle/ şiirini yazacak olana:"ilk dizeyi sen kur" demenin/ vaktiyle fark edilmemiş benzerliği), Özkan Satılmış, Ozan Eren, Baykal Dimli, Ercan Kaplan, Serap Erdoğan, Durmuş Taşdemir, Önder Çolakoğlu, Vural Engin (bkz aşağıya), Zeki Kırhan, Yağmur Sunar, Dimitris P. Kraniotis. Düzyazıda Edip Cansever üzerine Koray Feyiz'in, Metin Altıok üzerine Mehmet Sarsmaz'ın, La La Land filmi üzerine Ayşe Özgür Aydoğan'ın, Nihat Behram üzerine İmran Tali Aydın'ın makalelerinin yanısıra Mahzun Doğan'ın Caz Günlükleri ve genç şairler üzerine değerlendirmenin olduğu Genç Kedi köşesini okumak mümkün. Bu son köşede kalemi İlker İşgören devralmış bu sayıyla. Söyleşilere ise Aslıhan Tüylüoğlu ve Meryem Coşkunca konuk edilmiş.
Bu bir caz korosudur sokaktan akar
bu ise kıvrılmasıdır ellerin birbirlerine doğru
insanlar bununla dertlerini anlatır
karşında yılgınlığı törpüleyen deniz
denizin üstünde koca koca gemiler
gemilerin üstünde poulos'un insanları
insanların üstü gökyüzü
gökyüzünün üstü de gökyüzü
bizim bu yaptığımızsa bir yaşam çeşitlemesidir
kavgalarımız da aşklarımız da bu yöne bakar
deriz daha iyi bir yolu bulunur hayat denen sonuvar nesnenin
çünkü mutlaka vardır daha da iyisi en iyisinin
Bu bir caz korosudur sokaktan akar
Kapakta Sartre görünce almamam seçenek dışıydı elbette. Yine başlıkları yazmam dosya içeriğini anlamakta yeterli olacaktır kanısındayım.
Sartre'ın varoluşçuluğu ve hümanizm ilişkisi ile bireysel özgürlük ve özgürlük ahlakı meselesi, Jean Paul Sartre Özelinde varoluşçu özgürlük yorumu, Sarte'ın ahlaksal felsefesi üzerine: her yol mübah mıdır?, geleneklere veda yada züppenin anane ile kavgası (kabul ediyorum bu makalenin başlığı içerik konusunda çok açık değil), varoluşçuluk bir posthümanizm midir?, Jean Paul Sarte'ın Mezarsız Ölüler'i, İnsan Olduğumuzu Hatırlatan ve yaratıcılığa esin kaynağı olan çelişkilerimiz, Alfred Nobel'den Sarte'a, Camus'dan Orhan Pamuk'a Ödül Kültürü, Sartre'ın Varlık ve Hiçlik'i,Varoluşçuluğun kutsal kitabı mı?,karanlıkta bırakılmış bir kültür varlığının otobiyografisi: Sözcükler, Sarte'ı Neden Öldürmeliyiz?, (büyük harf küçük harf karmaşasını affediniz) Dosya konusuna ek olarak Hans Abendroth'un birbirinden vurucu felsefi alıntıları, Veblen ve Freud karşılaştırması, polisiyelerin felsefesi, Truman Show üzerine de yazılanları okumak mümkün. Yeri gelmişken yerli yazarlarımızın makalelerinin bazen özetvari bir biçimde derdini anlatmada zorluk çektiğine tanık olabiliyoruz. Derginin sayfalarında genel olarak gördüğüm bir problem. Diğer yandan zorlu Varlık ve Hiçlik okumamın doğru kanılarla birleştiğinin buradan da sağlamasını yapabilmem sevindirici oldu. Bu arada dergiyi yayınlayan arkadaşlardan bir rica: logonuzu değiştirmenin vakti gelmedi mi? Biraz daha özgün, orijinal bir şeyler?
Sabun fanzin aklınızı köpürtür sloganı ile görebildiğim kadarıyla iki sayı yayınlamış. Sayfalar fotoğraflar ve diğer görsellerle şenlendirilerek okuması kolay bir fırsat sunuyor okuyucuya. İkinci sayıdaki heykel ismindeki Naci Balık imzalı öykü oldukça hoş. Sayfalarına şiire boğmamak da güzel bir seçim. İkinci sayıda tam tarzlarını oturtmaya başlamışken kaybolmaları yazık olmuş. Bu iki sayıya issuu.com da ulaşmak mümkün.
Sabun gibi Palyaço fanzine de issuu.com'dan ulaşabiliyoruz. Muhalif bir tavra sahip olan fanzin 15 sayıya ulaşmış. Şiirler, denemeler, biyografiler, desenler, resimler ve öykülerle dengeli bir çizgi takip edildiği görülen fanzinde mahlasların kullanımı tercih edilmiş. Kendini aşırı ciddiye alıp büyük sözler edenlere karşı şöyle demeleri hoşuma gitti: bu fanzin bir anlık akıl kontrolsüzlüğünden doğmuştur, sebep ve amaç barındırmaz. Dolayısıyla fanzin ruhunu içselleştirdikleri kesin. Yalnız yer verdiği ürünlerin bir kısmında biraz ergen romantizmini hissettim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder