2 Ekim 2016 Pazar

Ahmet Say - Müzik Tarihi

Müzik dinlemeyi oldukça seven biri olarak bu kaynak kitabı okumam elzemdi. İlk çağdan başlayarak müzik akımlarını, enstrümanların gelişimini ve bestecilerini dönem dönem ele alan kitap, din referanslı orta çağ müziğiyle bağlantıyı da göstererek klasik müziğin hikayesini anlatıyor aslında. Ülkemizdeki klasik müziğin yansımaları da ayrı bir bölümde ele alınmakta. Aslına bakarsanız ülkemizde ve misal uzak doğuda saray müziğinin bir nevi batılı klasik müzikle paralelliği söz konusu olduğu düşünüldüğünde klasik Türk-Osmanlı müziğinin işlenmemesi eksiklik görülebilir. Diğer yandan hacim olarak bu kitabın kapsamına alınamayacağı da bir gerçek. Antik Yunan müziği çizgisinde ilerleyen orta çağ hristiyan müziği, gotik müzik, din dışı müziğin serpilip gelişmesi ve çoksesliliğin yaygınlaşması, nota yazımının standartlaşması Rönesans'a kadar olan sürecin belli başlı başlıklarını meydana getiriyor. Eser, müziği ait olduğu sosyal çevreden bağımsız tutmayarak dönemin sosyal kültürel politik gelişmelerine de yer veriyor. Kitapta örnek verilip irdelenen besteleri youtube'da arayıp bulayarak dinlemek çok büyük bir olanak, tavsiye ederim.
Melodi ve harmoniye yönelinen Barok dönem müzikte olduğu kadar resim, heykel, mimarlık gibi sanat dallarında da ortak bir tavrı belirliyor.Görkeme düşkün performansa dayalı barok müzik Bach, Handel, Telemann, Vivaldi gibi isimlerle taçlanıyor. Ölçülü ve kontrollü izlenimlere ve duygusallığın tekdüze işlenmesine tepki olarak ise Klasisizm akımı doğuyor. Bu akım aydınlanma çağının bir izdüşümü olarak görülebilir. Ayrıca bu çağda senfoniler günümüzde bilinen kimliğine kavuşuyor. Bach'ın büyük oğlu CPE Bach ve küçük oğlu JC Bach, Haydn, büyük isim Mozart bu dönemde öne çıkan besteciler (bağdar). Saraydan burjuvaya yayılan bu müzikte sürekli iniş çıkışlar, gerilim ve çözülmeler diğer bir deyişle dramatik kurgu ön plandadır. Fransız Devrimi'nin ertesinde ise bu sefer Klasisizm'e tepki olarak Romantizm akımı adını duyurmaya başlar. Klasisizmi ilerleten Beethoven, bir klasik olmakla beraber, romantizmi de etkilemiştir. Bu çağda Weber, Schubert, Rossini, Berlioz, Paganini, Mendelssohn, Chopin, Schumann gibi ustaların ismi duyulur. Usçuluk karşısında duyulan hayal kırıklığın yönlendirdiği akımda, bireyselciliğin gelişimine bağlı olarak müziğe ezgiler yön verir, formlardan ziyade duygusal ifade önem kazanır. Geç Romantizm ile birlikte tarihe değinimler ulusçu bir hüviyete de bürünmeye başlar. Romantizmin son aşamalarında ismi geçen Liszt, Wagner, Verdi, Brahms, Bruckner, Mahler, Strauss gibi bestecilerin yapıtları bugün de klasik müziğin belkemiğini oluşturur. 19. yüzyılla birlikte yerel kültürlerin sentezlendiği ulusal akımlar gelişmeye başlar. Rusya'da  Musorgski, Rimski-Korsakov, Çaykovksi, Rahmaninof, Çek okulundan Smetana, Dvorak ve Janacek, İskandinav okulundan Grieg, Nielsen, Sibelius, İngiltere'de Elgar, Vaughan Williams, Macaristan'da Bartok dünyada da isimlerini duyurmuş önemli bestecilerdir. Bu isimler müzikal yöneliş olarak kendi kültürlerini müziklerine entegre ederken diğer yandan romantizm, klasisim, yenilikçilik gibi farklı tavırları da benimsemişlerdir. Macar milliyetçisi Liszt'in romantik akımın, Bartok'un yeni müzik akımının önde gelen isimlerinden biri olması gibi. Renk değerlerini ışık ve gölge ile veren ve açıkhava çalışmasını tercih eden resim sanatındaki İzlenimcilik müzikte de kendine yer bulmuş, uçarı ve kırılgan bir sesle bütünleşmiştir. Ritim ve ölçü belirsizliğe yakınlaşır. Sessizlik sıkça kullanılan bir öğedir. Tınının doygunluğundan ziyade sadeliği tercih edilir. Debussy, Ravel, Satie'nin isimleri anılabilir.
Modern çağın başlangıcıyla güzel ve estetik haricinde çirkinliğin de müzikte temsiliyetine inanan yeni müzik akımları doğar. Çoğulcu tondışılık, yabancılaşmanın bozulmanın soğukluğun yansıdığı çarpık ezgiler, enstrüman haricinde çevredeki seslerin de kullanımı, elektronik aygıtların duhulü  gibi unsurlar başvurulan yeni tekniklerdir. Skriyabin, Ives, Schönberg, Berg, Webern, Bartok farklılıklarıyla, farklı alt türlerle bu akımın içinde düşünülebilir. Hindemith, orta dönemiyle Stravinski, Prokofyev gibi isimler ise Yeni Klasisizm'in öncülüğünü yapmışlardır. Caz müzik de bu dönemde klasik müziğe tesir etmiş ve Geshwin ve izlenimci bestelerin hemen hemen tümünde aksini yansıtma imkanı bulmuştur. Kitap 50'li yıllardan sonra elektronik müziğin de yansımalarından bahsetmekte ve ülke ülke bestecileri günümüzde öne çıkan Pendereçki, Cage, Xenakis, Boulez, Messiaen, Glass gibi isimleri de zikrederek incelemeye tabi tutmuştur. Kitap doksanların belli bir dönemine kadar olan süreci kapsadığı için elbette güncelliği eksiktir. Görebildiğim duyabildiğim kadarıyla, elektronik, ambiyans ve hatta post-rock gibi akımların etkisi o kadar ağırlaşmıştır ki kimi zaman türler arasında ayrım yapılamaz konuma gelinmiştir. Son bölümde ise bahsettiğim gibi Osmanlı'dan günümüze batılı anlamda müziğin gelişimi incelenmekte ve yerli bestecilerimizden Ahmed Adnan Saygun için; Romanya için Enescu, Macaristan için Bartok, Polonya için Şmanovski'nin besteciliği nasıl ileri bir ölçüt taşıyorsa, aynı evrensel anlamda Türkiye için yeri doldurulamaz bir değer sergilemektedir denmektedir. Yazar, Türkiye'deki akımları birbiriyle bağlantılarını gözardı etmeden iki çizgi etrafında topluyor: Yapıtlarında genellikle Türkiye'nin özgün soluğunu yansıtmak isteyenler ve yapıtlarında genellikle batının yeni akım ve tekniklerini kullanmayı yeğleyenler.

10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder