1 Ocak 2012 Pazar

Phil Slater - Frankfurt Okulu kökeni ve önemi

Sahaflarde bulduğum bu kitap ismi hep geçen Marksist bir akımı konu alıyor. Ama öncesinde wikipedia'dan , misal, genel olarak bu akım hakkında bilgi sahibi olmak gerekiyor ki kitap anlaşılır hale gelsin. Bildiğimiz varsayımıyla akım detaylı bir analize tabi tutuluyor çünkü. Marksizm içinde özgürlükçü bir saha açmaya çalışan akımın en önemli özelliği özellikle Stalinizmde somutlaşan geleneksel teoriye karşı takındığı heterodoks eleştirel tutum. Almanya'da faşizm öncesi koşullarda oluşmaya başlayan okul tamamiyle uyumlu ve tutarlı bir ideoloji üretmekten ziyade birbirine yakın ve ya tamamlar görüşlere sahip fikir adamların toplaştığı bir çevre konumunda görünüyor daha çok. Her ne kadar teori-praksis arasındaki bağı vurgulasalar da sokaklara inememiş, 60'lardaki öğrenci hareketine retrospektif bir kaynak olması dışında, güncel politikaya cevap vermeyi başaramamışlar.Faşizmin yükselişinin toplumsal tabanı artan büro çalışanlarının psikolojik tahlilleri ve geliştirdikleri manipülasyon teorisi ile açıklanırken devletin tekelci kapitalist karakterie sahip olmasına bağlı olarak faşizmin burjuva demokrasisi ile çelişmediğini belirtmişlerdir. Sovyet marksizmi ilkel bir doğalcı gerçekçiliğinin doğruluğunun diyalektik nosyonun yerini aldığı belirtilerek eleştirilir (bunda pozitivizmin etkisi ortaya konur)  ve yerine felsefenin yoksanarak teori praksis çözümleme ile proleterya iktidarının hedeflendiği (bugünün sosyalistlerinin tersine bu hedef Frankfurt okulunda gözardı edilmiyor) eleştirel toplum teorisi geliştirilir. Bununla birlikte akımın toptan Lenin'i reddettiğini söylemek de mümkün değil. Kitabın en başarılı olduğu alanlardan biri ise sözkonusu akımın Rosa Luxemburg'un, Troçki'nin, Brandler'in, sol komünistlerin ve sosyal demokratların görüşleri ile kıyas edildiği bölümler. Bu sayede akımın fikriyattaki eleştirel görüşlerinin pratikte yansımalarını somut olarak görebiliyoruz. Toplumsal teoriye kazandırdıkları manipülasyon tezi ise büyük oranda psikoloji ve psikanalizin babası Freud'dan besleniyor. Freud'un derinlik psikolojisi örneğin ezilen sınıfların duygusal olarak kendi yöneticilerine bağlılığı sorunsallığında vücut buluyor. Moda deyişle kendi celladına aşık olmak. Özellikle akım içinde bu konularda çalışmasıyla öne çokan Reich, toplumsallaşmış insanı işleyen psikanaliz ile sınıf savaşımını birleştirmeye çalışmıştır. Freud'un çelişkili fikirleri aşılarak mazoşizm ve intihar gibi uçörneklerle açıklanıyor. Otoriteryen deneyim, sermaye devlet, aile vs.., bütün insanların yaşamlarını manipülasyon aracılığıyla denetim altına almayı amaçlıyor. Popüler kültür de bundan ayrı düşünülemez. Kitabın en renkli sayfaları da kültür ve sanat üzerine Marksist düşünürlerin görüşlerinin aktarıldığı bölümlerden oluşuyor. Toplumal gerçekçi ya sadece sınıf savaşımı hedefine uygun sanat ürünlerinden ziyada Frankfurt okulu, sanatın eleştirel gücünü bu temsiliyetle sınırlamıyor. Eleştirelliği olumsuzlama rolünü üstlenen sanatın herhangi bir şeye karşılık gelmeyi yoksayarak sadece kendisi olmasına dayanmaktadır. Frankfurt okulu Brecht gibi soyut sanata karşı tavır almamakta ve kapitalist toplumun olumsuzlanmasına dayalı yabancılaşma (birnevi sınıfın kendine sistem tarafından biçilen kaftanı yırtıp gerçeklerin farkına varması) nosyonunun önemine vurgu yapmaktadır. Ancak okuln önemli teorisyeni Adorno bağımlı edebiyatın yani partizan, uzlaşmacılığa açık olduğunu ileri sürmüştür. Marcus'un sözleri anlamlıdır. Sanat, verili gerçekliği, kurulu düzene karşı kurulu düzen içinde etkinliğini sürdürdüğü biçim sayesinde aşar. Brecht'in sınıf savaşımının parçası ve aracı olarak kullandığı sanat güzellik yasalarına tabi tutulur. İnsanlık durumunu sergilemesi sayesinde kendi sınıf karakterini korumaktadır.
Nasıl, bu kapsamlı incelemeyi bir kaç satırda özetlemekte güçlük çektiysem yazar da etkisi günümüze kadar varmış olan bu derin fikir okulunu ve diğer dallarla ilişkisini 270 sayfaya indirgemede çok verim sağlamamış görünüyor. İzlediği yöntem gayet mantıklı olmakla birlikte içerik ansiklopediye dönüştürülebilseydi akıcılık ve havada kalma sorunu başarıyla aşılabilirdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder