spoiler
Kitapta hikayesini takip edeceğimiz (erkek) Gavir 11 yaşlarında, ablası Sallo ile birlikte bataklık ülkesinden kaçırılıp getirilmiş şehir devleti Etra'daki Arka evinde köle olarak yaşamaktadır. Antik Yunan devletlerine benzer bir yapıya sahip olan kentte hür insanlar yönetimde sözsahibidir, askere bile sadece onlar gitmektedir. Fakat bu evde köleler görece rahattır hatta ev ahalisinin çocukları ile birlikte evde eğitim bile almaktadırlar. Gavir de öğretmen olarak yetiştirilmektedir. Okuduğunu kolayca ezberleyebilme gibi bir yeteneği sahiptir çünkü. Ayrıca bataklık halkına özgü geleceğin bazı anlarını görebilme gücü de vardır ki bunu saklamaktadır. Bu görüntüleri genelde olaylar olduğu anda idrak edebilmektedir. Evdeki sınıfta evin büyük oğlu Yaven, küçük oğlu Torm, kızı Astano ve akrabaları Sotur eğitim görür. Kölelerden Gavir ve Sallo ile birlikte Torm'un gayrimeşru kardeşi Hoby, Tib, Risi, ufaklılar Oco ve Miv de onlarla birlike öğretmen köle Everra'nın gözetimi altındadır. Bir gün Torm köle çocuklara askercilik oynatırken Gavir ile ona gıcık olan Hoby arasında sürtüşme olur. Gavir kolundan yaralınırken, Hoby de gözünden yara alır, kaşı yarılır. Evin babası Altan Torm'u cezalandırır ve Torm ile Hoby'nin hayatı Gavir'e zehir etmesi böylece başlamış olur. Barakalarda kalan diğer erkek genç köleleri kışkırtırlar felan. Bir gün sınıfta Hoby Gavir'e yine eziyet ederken Everra tarafından görülünce Torm cezalandırılması gerekenin Gavir olduğunu söyler, sinir krizine girer ve daha 6 yaşında olan Miv'i duvara fırlatır. Miv komaya girer, karanlıkta diğer kölelerin bir kısmı ise Gavir'i kuyuya sallandırır bayılana kadar döver. Evin revirinde evin Annesi üzgün, argın, iki çocuğa da ziyaret eder. Gavir kimseyi ispiyonlamaz. Miv ölünce de evdeki kölelerin tavrı Hoby aleyhine değişir. Torm da cezalandırılarak genç yaşında askerliğe yazdırılır ki zaten istediği şey budur. Hoby de şehrin çalışma birliklerine gönderilir. Yazın ailecek sayfiyeye köye giderler. Evin ferdi olan diğer çocukların arası kölelerle çok iyidir. Tatil oyunlarla felan çok güzel geçer. Köylülerin baktığı bahçeleri talan ederler. Bir efsanede geçen tarihi kenti inşa ederler. Ev ahalisine tiyatro piyes sergilerler.Eğer ezel ve ebedin bir mevsimi varsa, yaz ortaları olsa gerek. Sonbahar, kış ve bahar hep değişim, hep bir geçiş-ama yıl,yazın zirvesinde hareketsiz kalıyor. Anın geçip gittiğini biliyorsunuz ama geçerken bile insanın gönlü biliyor ki hiç bir şey değişmiyor.
Baba ve Torm'un geldiği anlarda ise ayrım katılaşır, protokoller olması gerektiği gibi segilenir.
Aradan iki yıl geçer. Yaven ve Torm genelde askerde veya askeri okuldadır. Gav köydeki bir çocukla arkadaşlık kurar. Bu çocuk sayesinde balıkçılığını geliştirir. Etra ise sürekli diğer şehir devletlerinin akınlarını savuşturmaktadır. 20 yaşına basan Yaven'e cariye olarak Sallo verilir ki bu iki gencin de istediği bir şeydir, Sallo asker yolu gözlemeye başlar gözleri yaşlı. Diğer yandan Baba'nın Torm'u tuttuğunu söyler. Gav artık sınıfta gözetmen gibi birşey olmuştur, yeni çocuklar gelmiştir sınıfa. Solur'a karşı da platonik bir aşk beslemeye başlar. Solur'un gönlü var mı yok mu tam olarak asla bilemeyeceğiz ama. Gavir diğer köleler arasında kuyu olayından beri itibarı artmıştır, o da yaş dolayı barakalara geçer. Diğer yandan da önce tarih sonra edebiyat alanında kendini ilerletmeye başlar. Bir gün Kasikar'lı askerler Etra'ya baskın yapar. Bunu önceden görmüştür Gav aslında. Sonrasında ise uzun sürecek bir kuşatma başlar. Erkek köleler barakalarda kilitlenir önce. Açlık başlar. Gav şehirdeki inşa işleri için çalışma ekibine gönderilir. Ama burada başındaki kişi Hoby'dir. Zayıf ve yaralı şekilde eve yollanır. Daha sonraki çağrıda ise kutsal kehanetlerin istiflenerek güvenli bir yere taşınması için diğer eğitimli kölelerle birlikte görevlendirilir.Orada durumu rahattır ve Caspro gibi özgürlüklerin işlendiği yeni yazarları öğrenir. Köle isyanlarından bahsedenlere karşı evine ve şehrine yürekten bağlı bir genç olarak karşı durur. Sonunda Yaven'in de bulunduğu uzaktaki bölükler şehre ulaşıp kuşatmayı kaldırır. Ardından da ordu ile birlikte Kasikar'a karşı saldırıya yola çıkar. Sallo ise Yaven'in hayatından endişelidir. Çünkü Torm hep şehrin güvenliğindedir. Buna rağmen Yaven babası tarafından ölsün diye tehlikelere gönderilmektedir. Onun yokluğunda Torm diğer gençlerle eğlenmek için evdeki köle kızları ev dışına çıkarır. Yaven'in kölesi olmasına rağmen Sallo da aralarındadır ve sabaha ölüsü gelir. Evin Annesi bile üzgündür hatta kan parası olarak yüksek bir meblağ varir Gav'a. Ablası ile bağları çok kuvvetli olan Gav ise şok ve hayalkırıklığı içindedir. Cenazesine büyük katılım olur. Gav ise üzerinde beyaz yas giysisi ile cenaze ardınan yarı mecnun yürümeye başlar. Evdeki köleler intihar ettiğini söyleyerek köle avcılarının peşine düşmesini engeller bir süre. İşte adil olmayan bir sistemde adalet de beklenmez. Gün gelir o iltimaslar lütuflar hiç olmamışcasına yok sayılır.Köle sonuçta köledir. Neyse, Gav yürür yürür deli diye çağrılır deli olduğu için cebindeki paraya bile kimse göz dikmez. Bir gün ormanda açlıktan ölmek üzereyken mağarasında tek başına kalan Cuga isimli bir meczup tarafından alıkonur. Kışın bakılır orda, kendine gelir. Cuga iyi hoştur da değerli saydığı eşyalar konusunda paranoyaktır. Yaz gelince ormanda saklanan diğer kölelere teslim eder. Yanındaki parayı da saklaması için Cuga'ya verir Gav. O köyde Chamry isimli dağlı bir ayakkabı tamircisi ve Venne ismindeki bir avcıyla arkadaşlık kurar. Hikaye anlatıcılığıyla diğerlerini etkiler. Güya eşitlikçi yaşam süren köyün lideri durumdan işkillenir iyice. Üçü kuzeydeki efsanevi asi köle lideri Barna'nın yerine giderler. Zaten bu grup Barna'dan kopmuştur vakti zamanında. Barna ufakça bir kent kurmuştur ormanın derinliklerinde. Eşitlikçi bir yaşam olsa da burada Barna ve yakınları saray benzeri bir konutta birlikte kalır. Her şey paylaşılır, sayıca az olan kadınlar bile. Ama Barna kendi gözdelerine karşı hem kaba hem de kıskançtır. Aslında oranın tanrısıdır. Gav'ı yürekten kabul eder, sarayına misafir eder. Onun ozanı olur. Gav da onu takdir eder. Barna projelerini anlatır, bir gün kölelerin nasıl ayaklanacağını anlatır durur. Ama bu anlatımda kalır hep. Her ne kadar ütopik topluluğunu en iyi şekilde kurmaya çalışsa da kölelerin bireysel katılımı dışında saklı kente gelmesine karşıdır. Bu durum kentin güvenliğini tehlikeye sokar çünkü. Genç ve güzel kadınlar ise zoraki kaçırılarak getirilir ve hepsi Barna'ya sunulur. Barna onları süs bebek gibi bakılmasını sağlar. Gav'ın genel bir okul kurulması teklifini de esgeçer. Köle ayaklanması fikrini ise kimseye açmamıştır bile. Yine de Gav Barna'yı sevmektedir. Ayrıca artık evin hanımı konumuna erişmiş olan Diero'yu da anne gibi görmeye başlamıştır. Bu durum 15-16 yaşlarındaki genç kız Irda ve onun küçük kızkardeşi Melle'nin geldiği vakte kadar sürmüştür. Barna kızı köle gibi kulanmaya başlar. Gav ise ikisine ve Diego'ya okuma yazma öğretir. Bir gün Irda Barna'nın şiddetinden kaçıp Gav'ın odasına saklanır. Barna da kıskançlıktan kudurmuş şekilde Gav'ı duvardan duvara toslatır. Bayılınca bırakır. Diego derki sen bilmezsin bu meret kaç kişiyi kendi elleriyle boğdu böyle, git canını kurtar! Gav saf genç daha, yok der o beni sever yannış anlama bu. Neyse sonra iki arkadaşın yardımıyla apar topar orayı terkeder. Yine bağlanmış ve yine ihanete uğramıştır. Oradan güneye bataklık ülkesine yola çıkar. Belki kayıp ailesini bulacaktır. Bataklık ükesinin garip halkı onu en güneye yönlendirir. Yardımla, salla, çer çamur sonunda Ferusi'ye varır. Köyler dört beş ayrı mahalleye bölünmüştür ve her mahalle iki ayrı bölümden oluşur. Erkekler ve kadınlar. Arada da cinsel münasebet ve hasta bakım için tahsis edilmiş evler vardır. İlkel bir toplum olmasına rağmen tabuları ve kuralları ile moderen toplumdan çok daha ayrıntılı ve zorlu bir yaşam sürerler. Erkekler avcılık yapar, pirinç eker, saz toplar, kadınlar yemek yapar, hasır vs örer. Seremoni tarzında mallar takas edilir. Bekar erkekler karşıdakini etkileyip yiyecek kapabilir ancak. Erkekler şarkı söylemez, hikaye anlatmaz felan. Burada teyzesini bulur. Ormana giden Sallo , Gav ve annesinden köy ahalisi hiç haber alamamıştır. Geleceği görme yetisine sahip teyze o güne kadar ne kadar uğraşırsa uğraşsın akıbetlerini bulamamıştır. Karşısına Gav çıkınca da bunu yeteneksizliğine emare olarak görmüş kendinden utanarak Gav'a tavır almıştır. Dayısı ile aynı evde kalmaya başlar. Kabul törenini geçer ve Sidoyu olarak yaşamayı öğrenir, karmaşık kurallarla kısıtlı günlük gailelerden oluşan bir hayat. Saf Gav burada da mutlu olmayı başarır. Bir kızla yakınlaşmaya başlar yine. Dayısına yetisinden bahsedince kabul töreninin yapıldığı mahalleye gider. Orada Dorod isminde bir adamın öğrencisi olur. Bu adam gördüklerini okuyup yorumlama gücüne sahiptir. Bu adamla pek anlaşamaz. Ama dediklerini yapar. Kendi gücünde uzmanlaşabilmek için halusinejik mantarlar felan yer, sıkı diyet perhiz uygular. Görüntüler daha netleşir, nihayetinde aslanı yani bataklık halkın aslan olarak tasvir ettiği tanrı Ennu'yu görür ama vücudu zarar görür zehirlenir. Yarı baygın iken teyzesi gelir oraya. Yeğen der, seni görüntüler arasında gördüm, yanında bir çocukla iki nehiri geçtiğini gördüm. Geçersen güvende olursun, ilkini geçersen ölüm ensende olacak. O esnada zehirli mantar verildiğini anlar, Gav teyzesine kendisini götürmesini söyler Dorod'un ısrarlarına rağmen. Onu ara bölgeye taşıyarak teyzesi günlerce bakar iyileştirir.Gav da nehirden geçme imgesini görür. Birkaç mevsim geçer ve teyzesi kapıda belirir. Yiğen yiğen bir adam gördüm, senin ölümün olan bir adam, hemen gitmelisin. Aslında Gav teyzesinin nasihatını daha önceden dinlemiştir. Büyüdükçe eğitim görmediği için zayıflayacak olan geleceği görme becerisini terketmiştir. Köyünde kutsal adam olarak güce sahip olma ihtimalini terketmiştir. Ezber gücüne sarılmıştır. Apar topar köyü terkeder. Amacı kuzeyde iki nehiri geçip köleliğin olmadığı topraklara ulaşmak ve Mesun kentindeki üniversiteye ulaşmaktır. O kadar yolu gitmeden önce güneye Cuga'nın yanına uğramaya karar verir. Onda bıraktığı paraları alacaktır. Cuga'nın su kenarında çürümüş cesetine rastlar. Gömdükten sonra mağaradaki gizli çıkından para kesesini alarak uzaklaşır. Kuzeye ormanın derinliklerine uğrar. Bir yandan da Barna'nın kentine uğramamaya çalışmaktadır. Fakat oradan tanıdığı bir adama rastlar. Balık verir onu besler. Meğerse şehir devletleri bir olmuş Barna'nın kentini yakıp yıkmıştır. Barna'nın gizli hazinesi yağmalanmış, direnenler öldürülmüş, kalanlar esir edilmiş. Yapacak işi kalmayan kaçaklar yıkıntılara geri dönüp tekrar hayatlarını kurmaya çalışıyorlar. Gav oraya vardığında salya sümük olur. Aklına imajlar dolar. Köle olarak elegeçen Venne dışında tüm tanıdıkları öldürülmüştür. Ama artık 7-8 yaşlarındaki bir kızcağız ayağına dolanır, koca gaga diye. Gav'ın lakabı. Melledir bu. Tokungaçlı sahneler bunlar. Onu da yanına alır kuzeye yola çıkar. İlk nehri geçerler.Bir kasabaya varırlar. Zayıf Melle'ye hancının karısı bakar. Meyhanede konu Barnacılara ve kölelerin sadakatine gelir. Bir hikaye anlatılır. Etra'da değerli zehir gibi hafızaya sahip bataklıklardan köle bir genç evin kızlarından birini kirleterek evden para çalarak kaçmışmış. Köle avcıları bulamamış. Ama evsahiplerinin sadık bir kölesi, ki Hoby, bulacağına dair ant içmiş. Barna'nın ozanının şanı duyulunca orada olduğunu anlamış. Ama baskından önce oradan da kaçmış köle çocuk. Bu üç kaşlı adam bataklıkları ve kentleri peşinden dolaşmış. Ertesi sabah apar topar tekrar yola koyulurlar. Çünkü bataklık ülkeden gelenlerin bütün fiziki özelliklerini göstermektedir Gav. Bir atlıya denk gelirler. Her ne kadar bu yolcu onlara yardım etse de artık şüphe içindedir Gav. Kız da ayakbağı olmaktadır. Bir yandan da kardeş gibi bağlanıyorlar birbirlerine. İkinci nehre ya kısa yoldan başka bir nehir üzerinde yük kayığıyla gidecektir ya da yayan veya atla. Sala binmişken Hobby'i iskelede görürler. Atla o hattı izlemektedir Hoby de. Gergin yolculuklarını sondan bir önceki iskelede sonlandırırlar. İkinci nehrin kenarında sığlık ararken arkadan Hobby'nin yaklaştığını gören Gav çocuğu iki eliyle kaldırarak suya girer. Tıpkı görüntülerdeki gibi. Akıntı güçlüdür. Karşıya baygın varmadan hemen önce atın sularda kaybolduğunu görür. Artık karşıdadırlar, nehri takip ederek Mesun'a varırlar. Üniversite'de Caspro'yu bulup hikayelerini anlatırlar. Mutlu son yafu. Tabi bu özet, olayların kronolojik sıralanışından ibaret. Ursula Le Guin'in romanlarını okumanın zevki hikayeciliğine, antropolojik ve sosyolojik gözlem ve arka plan inşasına, sosyal ilişkilerin yansımasına dayanıyor. Üstelik Yenan'a Sotur'a ne oldu, bilmiyoruz. Etra'daki yşananların intikamı alınmıyor. Bazen terketmenin vazgeçmenin kaçmanın daha iyi olduğu vaazediliyor. Kısacası üzerinde bir kaç saatlik tartışılacak bir alt metin okuması sunuyor bu çalışma. Ursula Ursula, evlen benimle, ciddiyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder