11 Temmuz 2019 Perşembe

Victor Hugo - Sefiller

Üniversite okuduğum yıllarda yani takriben bir kaç yüz yıl önce, Sefiller'in Oda Kitapevi baskısını bir arkadaşa ödünç vermiş ve bana verdiği güvenilirlikten yoksun izlenime istinaden kaybedersen tam çevrim nüshasını alırsın ha diye uyarmıştım. Tabi ki de geri gelmedi ve bana Engin Yayıncılık'tan bu dört ciltlik baskıyı satın aldı. Beyazıt Sahaflar'dan. Hiç duymadığım ve halen de bilgi sahibi olmadığım bu yayınevi çevirisinden olumlu anlamda beklentim olmadığı için ve üstelik baskıların estetik albeni yoksunluğu mevcutken yıllar yılları kovaladı, ıssız köşelerde sıkıştırdı, tacize bile kalkıştı. Nihayet bu tatilde okumayı bitirebildim. Öncelikle çeviri, dipnotlarla birlikte hiç fena değil. Sonralıkla henüz modern roman konsepti standart hale gelmemiş olacak ki kitabın yazarı ünlü düşünür Hugo, denemelerle ana kurguyu sayfalarca kesmekten çekinmemiş. Napolyon ve Waterloo yenilgisi, manastır sofuluğu, argo ve dil, Paris ve kanalizasyon sistemi, Paris ve sokak çocukları, reformizm, devrimcilik, aydınlanma gibi konular kendilerine ait bölümlerle temsil edilmiş. Diğer yandan eski bir hırsız ve kürek mahkumu Jean Valjean'ın hikayesi ana kurguyu oluşturuyorken buradan da sık sık doğrusal anlatımın dışına çıkıldığına tanık oluyoruz. Yoksullar, açlar, dolandırıcılar, devrimciler ana unsur olarak hikayeleri ile birlikte konu edilirken aradaki bağlantıyı yakalayamadığınız zaman romanın başlığı bize hatırlatıcı oluyor. Bu roman ezilenlerin, maddi veya manevi fakirlerin kısacası tüm Parisli sefillerin hikayesini anlatmakta. Şu anki şartlara göre bile ilerici bir tutum sergileyen yazar tüm karakterlerine şefkatle yaklaşarak toplumdan dışlanan ama onun asli unsurunu oluşturan kitleyi anlama yoluna gitmekte ve onlarla aynı konumu sahiplenmekte. Diğer ilginç bir husus ayrıntısıyla anlattığı her karakterin yolu öyle yada böyle ana hikayeyle yani Jean Valjean ile kesişmekte. Fransa küçük bir yer demek ki.
Jean Valjean işsizdir, açtır. Bir somun ekmek uğruna hapis yatmıştır. Kaçmaya çalıştıkça yakalanmış ve cezası kürek mahkumluğuna çevrilmiştir. Çıktıktan sonra da dışlanmıştır. Dürüst bir psikopos tarafından yardım görmüş ve onun etkisiyle namuslu bir vatandaşa dönüşmüştür. Vicdan sahibi olmuş ve dindarlığa sarılmıştır. Yeni bir kimlikle yeni bir şehirde yeni bir hayata başlamış ve hatta oranın zenginleri arasına katılmış buna rağmen her zaman mütevazı davranmıştır. Monarşi tarafından kente vali olarak atanmıştır. Konumundan insanlara yardım etmek için faydalanmıştır. Ama arkada bıraktığı geçmişi onu bırakmaz. Psikopat bay doğrucu müfettiş Javert ıvır zıvır eski suçlarından adamımızın peşine düşer. Artık vali olan Jean, çocuğunu başka bir aileye vermek zorunda kalan Fantine ismindeki kızcağıza yardım etmeye çalışırken başka bir mahkemede kendi adına yanlış bir adamın suçlandığını öğrenir. Bayağı bir vicdan muhasebesi ardından mahkemenin olduğu kente kadar gider ve ben Jean Valjean'ım der. Şimdi işim var şehrime geri gidiyorum, alacaksanız beni oradan alırsınız. Neyse konu uzun, kısa keseceğim. Peşine düşen Javert'in elinden kurtulur, parasını bir ormana gömer ve Fantine'in talihsiz kızı Cosette'i evladı gibi alarak Paris'in yolunu tutar. Yalnız kıza güya bakıcılık yapan Thenardier ailesi ne yapışkan ne çirkef bir aile çıkar, anlatılmaz yaşanır. Paris'te kız büyür, Jean Valjean'ı kendi babası yerine kor. Genç devrimci Marius ile tanışır. Thenardier ailesi Paris'de Jean'ı kaçırtır, iyice haydut olmuşlardır, sonrasında şantajlar felan. Javert de Paris'tedir, kılı kırk yarar, kendini öldü gösteren Jean ile bu kaçırma olayı esnasında yolu kesişir. Yenilen bir devrim ve sonunda güzel bir izdivaç. Javert de kendi iç muhasebesinin altından kalkamaz, yallah! Kendine mutluluğu esirgeyen Jean Valjean'ın inzivaya çekilerek yanlış anlaşılmaları bile düzeltmemeye çalışmaması ve kaçınılmaz son. En azından Cosette ve Marius ikilisi kendisinin ne kadar mübarek bir adam olduğunu öğrenir, içimize de su serpilir. Kısacası inanılmaz etkileyici bir klasik. Yalnız gençken bu kadar detaylı ve hacimli bir eseri okuyabilecek sabrım olduğundan şüpheliyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder