Bir bilim kurgu yazarının kaleminden tür ötesi bir mecraya kayan müthiş bir modern kurgu. Geniş kitlelere ve entelijansiyaya ulaşamadan kaybolan bir eser. Bilim kurguyla olan bağı sadece romanın kahramanı Selig'in yavaş yavaş gücünü kaybettiği zihin okuma becerisi üzerinden oluyor. Bir yandan röntgencilik olarak değerlendirdiği diğer yandan bağımlısı olduğu bu gizli yeteneği hayatı boyunca onu suçluluk duygusuna boğmuş. Maddi manevi çıkarları için kullanmanın sıkıcılığını kabul etse de bu gücün zayıflaması karşısında bir dehşet duyuyor ve sosyal ilişkilerini diğer "normal" insanlar gibi kurmaya çalışırken güçlükler yaşıyor. Jest ve mimiklerden tahminlerde bulunmak, Edip Cansever'in normallik belirtisi olarak addeddiği şaşırmak gibi yeni deneyimlerin yaşanması kaçınılmaz. Düzenli bir ilişkiye sahip olamamış, zeki olmasına rağmen üniversite öğrencilerine dönem ödevi hazırlayarak geçimini sağlayan, kısacası dibe vurmuş bir karakter olarak Selig'in çocukluktan gücünü kaybettiği son günlere kadar yaşadıklarına, geri dönüşlerle tanık oluyoruz. Dil ironi gibi kara mizah öğeleriyle zenginleşmiş durumda. Roman bazı bölümlerinde Selig'in yazdığı misal Kafka üzerine ödevini içererek ya da sıkça karşımıza çıkan alıntılarıyla yazarın belli bir türe hapis kalmayarak edebiyatta da iddiasını gösterme amacında. Bunu da başarıyor doğrusu. Dolayısıyla bu tuhaf adamın beyninden geçenleri okumak ister istemez o kadar da sürükleyici olmuyor. Sindire sindire okumak bir seçenekten fazlasına dönüşüyor. Nihayetinde cebimden üzerinde dokuz yazan bir kart çıkıyor. Ben de beklemiyordum.
İnsanlık için umut olmadığını o zaman anladım; en iyilerimiz bile aşk adına, barış adına, eşitlik adına mücadele ederken zıvanadan çıkma kapasitesine sahipti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder