24 Kasım 2013 Pazar

Didem Madak - Ah'lar Ağacı

Bir şairin hayatını, yaşadığı o kısa günlere sığdırmış kadın şairin, üç kitabı her nedense birleştirilip tek ciltte toplanmaz. Hepimiz biliyoruz ya sebebini neyse. Ah'lar Ağacı ise tam ortanca kardeş oluyor. Kadın duyarlılığının tavan yaptığı şiirleri şairin, nostaljik anılarla birlikte hayata dair biriktirdiği sızılarını terapi ve tedavi etmek istercesine bir yalınlıkta kaleme aldığına tanık oluyoruz. Rastgele anımsamalar ve hikaye anlatımı genelde çok da sevmediğim sözcük çağrışımları ile zenginleştiriliyor. Şiirin kendi içindeki dağınıklığı ise aforizmal kalıpta tekrar dizeleriyle önlenmeye çalışılıyor. Kişisel olarak da şiirde çok da ısınamadığım hususların (kendine odaklılık, absürd çağrışımlar*, monolog anlatım..) önünde samimi, dobra ve daha önemlisi gerçek bir karakter olarak şair durduğunda, bu hususlar da şiirin tesirini artıran öğeler olup çıkıyor. İşte bu yüzden geçmişini olduğunca açık ortaya sermemek için dumanlı imgelerin arkasına sığınmayı seçmeyi reddeden kadın şairleri okumak bir yandan da başkalarının hayatını dikizliyormuş hissi vermekle birlikte ortaklıkların farkına vardıkça, en azından izlenimlerde ortaklaştıkça, okuyanın kalbine kendine özel kuşlar konduruyor.
Hoşlandığım bir kaç dizeyi aşağıda alıntılıyorum. Tüm şiirlerini internette bulmak mümkün şairin. Ama gidin kitapları alın, sigara parası yafu.
.
.
Tanrı'nın arkasına saklansam.
O kocamandı, en kocamandı o.
Bir kız çocuğunun hayalleri kadar.
.
.
Bazen sevinirim,
Sevinmek nedense hep yedi yaşında
.
.
Vasiyetimdir:
Dalgınlığınıza gelmek istiyorum
Ve kaybolmak o dalgınlıkta
.
.
Vasiyetimdir:
En güçlülerinden seçilsin
Beni taşıyacak olanlar.
Ahtım olsun,
Yükleri ağırlaşsın diye iyice,
Tabutumun içinde tepineceğim
.
.
Ya siz 
nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat?
Nasıldı
Öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak?
.
.
İlk üç vişneyi verdiğinde bahçedeki ağaç 
Annem sevindiydi hatırlarım. 
Ah demişti. 
Ah! 
Üç küçük kırmızı dünya verilmişti sanki ona. 
Annem çok sevinmelerin kadınıydı. 
Bazen sevinince annem gibi, 
Rengarenk reçeller dizerim kalbimin raflarına. 
Annem çok sevinmelerin kadınıydı, 
Sıcak yemeklerin. 
Başına diktikleri o taş, 
Ne zaman dokunsam soğuktur oysa. 
Ben okşadığımda ama, ısınır sanki biraz.
.
.
Vasiyetimdir: 
Bin ahımın hakkı toprağa kalsın...
.
.
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı. 
Aşk diyorsunuz ya 
Ben istemenin allahını bilirim bayım 
.
.

Kimi gün öylesine yalnızdım 
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım. 
Annem 
Ki beyaz bir kadındır 
Ölüsünü şiirle yıkadım. 
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım 
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım. 
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca 
Acının ortasında acısız olmayı, 
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım. 
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım. 
Aşk diyorsunuz ya, 
İşte orda durun bayım 
Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım 
Kendimin ucunda 
Öyle ıslak, 
Öyle kötü kokan, 
Yırtık ve perişan. 

Siz aşkı ne bilirsiniz bayım 
Aşkı aşk bilir yalnız!
.
.

Simli ojeler sürdüm yalnızlıktan sıkıldığımdan. 
Müsveddesi gibi şimdi tırnaklarım 
Yıldızlı bir gecenin.
.
.
Ben sizin ruhunuza çiçek aşısı yapayım 
Da çiçekler açsın ruhunuz.  



*Ahlat ahların ağacıydı,
Cezayir nasıl cezaların ülkesiyse,
Öyleydi işte

Ve etimoloji Eti'lerden kalma,
Bir zaman birimiydi yanılmıyorsam

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder