Başta Laz kültürü olmak üzere Doğu Karadeniz kültürünü sadece nakış nakış rock müziğine işlememişler, aynı zamanda o dönemler moda olan elektronik müziğin türe aksinden de faydalanmışlar. Bu etkiyi Özlem Tekin hatta Şebnem Ferah'ın çıkış albümlerinde de görmek mümkündü. Rahmetli Kazım Koyuncu'nun dahil olduğu projenin bu ikinci ürünü bu manada beklentinin tersine, yani bendeki beklenti belki de oryantalist bir bakış açısıyla daha akustik ve otantik olması idi, daha progresif ve elbette eklektik bir kompozisyon sunuyor dinleyiciye. Her şey vaktinde değerlidir ya o günlerde dinlemiş olsaydım bu folk-elektronik-rock üçlemesinden duygusal boyutta çok güçlü bir etkilenime girmiş olurdum büyük olasılıkla. Geriye dönük tekrar dinlemelerimde de nostaljik değeri ağır basardı. Günümüzün penceresinden ise bu sentezin mayasının tam da tutmadığı yönünde bir eleştiri getirebilirim sanırım albüm çapında. Misal aslı Hemşince bir türkü olan 5. parçada yerel ezgi o kadar güçlü ki tekno altyapılarla uyumu yoruma açık. Bazen dahi işi bazen tam bir katliam diyorum. İlginçtir 2. parçada da Therion tadı almak da mümkün. Ayrıca Igzas ya da Anlat Bana gibi yalın parçaların diğer delifişek parçalarla aynı albüm içinde olduğuna inanmak zor gelebilir. Ama dediğim gibi, konsept ve sound birlikteliği o dönemler çok aranılan şeyler değildi. Tabi bütün bu sentezin aslında Anadolu rock üzerinde inşa olduğunu belirtmeden geçmeyelim. Bu etkiyi normalde sönük addedeceğimiz bir Sopez Gulur ritimlerinde tanık olup görmek mümkün.
7,75+/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder