10 Mart 2013 Pazar

Dennis L. McKiernan - The Iron Tower (I. The Dark Tide, II. Shadows of Doom, III. The Darkest Day)

Sahaflar fuarında çok ucuza bulduğum bu omnibus yani üçlemenin teklemesi, uzun süredir merak ettiğim bir kitap idi. Zira Shannara'nın ilk üçlemesinden bile daha fazla Yüzüklerin Efendisi kopyası olmakla suçlanıyordu. Normalde aynı şeyleri okumaya dayanamamakla beraber bu üçleme her nedense beynimde yer tutmuş. Evet gerçekten de birebire yakın benzerlikler. Ancak yazarın mazereti var. Kendisi aslında Yüzüklerin Efendisi'nin devam kitabını yayınlamaya çalışmış. Ama çok da layıkıyla bir iş çıkardığı düşünülmediği için, dil biraz problematik evet, aptallara yönelik açıklamalı kılavuzlu bir mantık da kullanılıyor ve Allah aşkına Warrowlar niye gemici gibi konuşuyor yafu?, bu teklifi reddedilince kendine bulduğu başka bir kitabevinden çıkartıyor yazdığı romanı. Yalnız girizgah olarak da mecburen Yüzüklerin Efendisi'ne benzer bir hikaye örgüsünü taşıyan bu romanı yazıyor. Yoksa yayımladığı devam romanı anlamsız olacak. ( bir kaç cümle öncesi yazdığım açıklamalı kılavuzlu mantığa güzel bir örnek verdim burada) Yine de geliştirdiği küçük farkların hoşuma gittiğini söyleyeceğim. (Hobbit muadili Warrowlar hariç, hobbit rulezz) Minas Tirith kuşatması, Moria madenleri, Ayrıkvadi, Sauron, Melkor, Morgoth, Sauron'ın insan müttefikleri, Frodo, Legolas, Galadriel, Gimli, Balrog, Aragorn ufak farklılıklarla ya da birebir bu serüvende de karşılaşacağımız kişiler ve mekanlar. İsimleri farklı tabi. Kötülüğün mantığı (örneğin iyiler yokedilmek değil köleleştirilmek isteniyor, Modru'nun insan destekçileri dini kaygılarla bağlılık gösteriyor) ve basit mitoloji hoşuma giden şeyler. Detaya girmeden özete geçeyim. Sadece beklediğim kadar kötü bir okuma olmadığını belirtebilirim. Sonunu getirebilmem bile bunu kanıtlıyor.
İnsanlar, elfler, cüceler, hobit benzeri warrowlar ki hobbitlerden biraz daha agresifler, Mithgar ismindeki dünyada mutlu mesut yaşıyorken garip olaylar olmaya başlar. Vulg denen kurtlar ovalara iner vesair. Zira Gryphon ismindeki kötü tanrı orta dünyayı ele geçirmeye çalıştığı son savaşı kaybedip alt dünyaya sürüldüğü savaşın üzerinden yıllar geçmiştir. Ork goblin benzeri yaratıkları ise güneş ışığına çıkamamakla cezalandırılmıştır iyi tanrı Adon tarafından. Yalnız Sauron yani Modru kalesini kurmuş yeniden güçlenmeye başlamıştır. Çünkü Gryphon kaybettiğini anlayınca her nasılsa alacağı cezayı ön görüp ışığı emme kudreti taşıyan bir göktaşını dünyaya göndermiştir. Ve Modru artık kulesinde karanlık bir bulutu yavaş yavaş Mithgar'a salarken orduları da karanlıktan faydalanıp işgal hareketini başlatmıştır. Dev dikenlerle kalı yurtlarında yaşayan Warrowlardan kahramanımız, Tuck, Patrel ve Danner başta olmak üzere arkadaşlarıyla birlikte kralın çağrısı üzerine Challerain kalesine yola çıkar. Burada Prens Galen'in kuzeydeki karanlık bölgeye yola çıktığını , nişanlısı üzgün ve süzgün  Laurelin'in onu kalede beklediğini, kuzeyden gelecek orduya karşı hazırlık yapan krala güneyden bir türlü destek gelmediğini (sonradan okuruz ki güney de Modru'nun insan destekçileri sayesinde savaş alanıdır) felan öğreniriz. Neticesinde ilkokul 1 seviyesinde askeri taktik tartışmalar neticesinde ( üç sıra surla kaplı bir kaledeyken ciddi ciddi meydan savaşı yapmayı tartışırlar heyhat!) büyük kuşatma başlar. Zira karanlık Challerain'e ulaşmıştır. Öncesinde Laurelin ve Galen'in kardeşi Igor bir kafile ile güvenli güneye yola çıkarılmıştır. Çetin kuşatma yenilgi ile sonlanınca ve kral da mefta olunca yeni oluşan kardeşlik dağılır. Elf Gildor bir yana, kumandan bilmem ne bir yana, Patrel ve Danner diğer yana, savaşa hep dışarıdan çete savaşıyla müdahil olabilen Galen'in yolu ise Tuck ile kesişir. Tuck kutsal bir türbeden gizemli bir ok alır ki kapakta bu sahne işlenmiştir, Galen ile birlikte güneye giden kafilenin yokedildiğini ve Laurelin ile Igor'un kayıp olduğunu gördüklerinde doğuya doğru takibe başlarlar. Patrel ile Danner ise yenilgiden sonra yurtlarına döndüklerinde Modru'nun yaratıklarının Boskymoskiyi (ismi her neyse) yerle bir ettiklerini görürler. Bir direniş örgütlenir. Tuck'ın ailesi ölenler arasındadır. Ama sevdicağızı Merilee bir bayyan olarak direnişçilerin en bir önde gelen liderlerinden birine dönüşmüştür. Buradaki çatışmalar tam hezimete dönüşecekken komutan bilmemne batıdan aldığı taze güçlerle imdada yetişir ve iki kuvvet birleşir. Galen ile Tuck ise kuytuormanlardan geçer, başka bir ormandaki insan-elf-warrow ittifakını yandan sıyırıp elflerin yurdu Ardenvale'e varır. Igor'u burada yaralı tedavi edilirken bulurlar. Elf hanımından gizemli kehanetleri dinler, iki kötüyü değil ortadakini vur gibi, Challerain de birlikte oldukları Gildor ile birleşirler felan. Sonraya güneye kuvvet toplamak için yola çıkarlar. Laurelin büyük ihtimalle Modru'nun kalesine kaçırıldığı için kendi yollarını çizerler. Elflerden küçük bir grup ise Modrunun kalesine sızmaya çalışır. Galen,Tuck, Gildor'un yolu cüce Brega ile birleşir ve bunlar düşmandan kaçarken Kreggan Kor muydu neydi adı işte cücelerin efsanevi yeraltı kenti Moria'ya sığınırlar. Yine ahtapotumsu yaratık vardır kapının dibindeki gölde, yine Balrog ve ork ordusu vardır, Neyse ki Gandalf yok. Grubumuz biraz da Tuck'ın sayesinde yaratığı öldürüp madenlerin diğer tarafından kurtulurlar.Sonra ver elini güneydeki Pelar ülkesi. Diğer yandan Modru, Laurelini hapsetmiştir. Amacı onu güneşin tutulacağı günde kurban etmektir ki Gryphon dünyaya tekrar gelebilsin. Grubumuz Grunmurun geçitindeki zafere yetişir ve artık amaç olarak bu tutulma gününe kadar öyle böyle bir ordu ile Modru'nun kalesine gitmeyi hedeflerler. Sayı olarak yenilgi kaçınılmaz olmakla birlikte Modru'nun planlarını engellemenin tek yolu budur. Diğer yandan da batıdaki Wellen ordusu , Patrel, Danner ve Merrillee başta olmak üzere bir grup warrow ile birlikte, ki warrowlar karanlıkta iyi görebilmeyi sağlayan göz fizyolojileri sayesinde ve okçuluk becerileri sebebiyle değerli gözcülerdir, güneye yola çıkmışlardır. İki ordu birleşir. Kayıp olan ve hata öldü sandıkları Tuck ile birlikte bayram felan. Ordular birleşir kuzeye yola çıkar. Bir grup elf de katılır. Atları yorgun olduğundan Wellen ve elf orduları geride geçidi korumak için bırakılır. Ordunun geri kalanı ise kaleyi kuşatmaya başlar. Ancak yenilecekleri gün kadar aşikardır. İçlerinden bir grup gizlice kaleye sızıp kapıyı açmayı başarır. İçlerinden Tuck ise ayağını kırmıştır. Gruptan ayrı beklerken kanalizasyonu bulur ve ardından kuleye tek başına girmeyi de başarır. Laurelin'i de hatta bir ara kurtarır. Modru ne yapıyon oğlum bi git der, iki şaplak çakar, Laurelini kulede sunağa bağlar hemen myrkenstone (göktaşı) un yanına. Ayini başlatır. Çünkü güneş tutulması başlamıştır bile. Kuşatan kuvvetlerin bir kısmı kalenin içinde savaşırken çöken karanlık sebebiyle her şey durmuştur. Warrowlar Galen başta olmak üzere bir grubu kuleye yönlendirir. Ama öncesinde harap bitap Tuck kulenin penceresinden tırmanır ve aklına kehanet sözleri gelir. Tam Gryphon belirmişken o sihirli okunu iki kötünün arasındaki taşa atar. Ani bir parıltı ile kör olur anında ama karanlık dağılır güneş doğar yeniden. Güneşle öpüşen kötü yaratıklar buharlaşır. Öncesinde ise zavallı Danner'in öldüğünü esgeçmeden ekleyelim. Modru ölür, Gryphon ait olduğu yere geri sürüklenir. Tuck kör bir kahramandır. Galen kral olmuştur, Laurelin kraliçe. Merrilee ile evlenen Tuck ise hatıralarını yazan bir tarihçidir artık. Brega cücelerin kralı olur daha sonra. Aynı Yüzüklerin Efendisinde olduğu gibi kötülüğün yenilmesinin ardından sayfalarca karakterlerin akıbetini öğreniriz. Elfler üst dünyaya göçe başlarlar. Kader tecelli eder ve Tuck da gözlerini fani dünyaya kapar bir gün.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder