16 Şubat 2012 Perşembe

Sergei Prokofiev - Peter and the Wolf; Classical Symphony; Overture on Hebrew Themes; March (The Chamber Orchestra of Europe/Claudio Abbado; Sting) 1990


 Peter ve Kurt geçen yüzyılın başlarında ün yapmış (modern çağlarda klasik müzik yok diye yanlış kanılarla beslenmemizin en büyük sebebi safiyane cahilliğimiz) Rus besteci Prokofiev'in müzikal bir hikaye etrafında kurgulanmış eseri isminde de emare taşıdığı gibi daha çok çocuklara sesleniyor. 20-25 dakikaya bile varmayan süresinin büyük çoğunluğu da anlatıya dayanır. Bu nedenle anlatıcının da hüneri becerisi ağırlığını koyuyor performansa. Popüler müzik piyasasından gayet iyi tanıdığımız Sting'in ismi anlatıcı olarak yer alıyor dersem, bu mühim rolün gayet emin ellere emanet edildiğini de anlamış oluruz. Bu eserin en önemli özelliği konuşma faslının hayal gücünü güçlendiren bir müzikal kısım tarafından takip edilmesi. Zira Sting amcanın da başta dediği gibi her enstrüman hikayedeki bir karakteri temsil diyor. Kuş flüt tarafından, ördek oboa tarafından, kedi klarnet tarafından, büyükbaba basoon tarafından ki fagot dedikleri üflemeli bir çalgıymış, kurt horn (bunu da korno diye çevirmiş atalarımız) tarafından ve kahramanımız Peter ise yaylı çalgılar tarafından temsil ediliyor. Tam 6 kez tarafından. Sonuç olarak kulakların bu enstrümanlara aşinaklık kazanması konusundaki bu girizgah büyük faide sağlıyor. Gelgelelim konuya, Peter'ın canı sıkılır, çiftliğin kapısından çıkıp meraya çayıra doğru salınır. Bir ağaçta kuş arkadaşıyla merhabalaşır. Çiftlikten de açık kapı vasıtasıynan bir ördek yakındaki göle atar kendini. Kuş yanına konar, uçamıyorsan ne biçim bi kuşsun diye sataşır, ördek de, yüzemiyorsan sen ne haltsın kardeşşş der, böyle tartışır dururlar. Gizli gizli onlara yaklaşan kedinin pençeleri Peter'ın uyarısıyla bak boş kalır. Kuş dala konar, ördek de gölün ortasına açılır. Büyükbaba çıkar ortaya. Peter yavrucağım burası ormana yakın, hemi de tehlikeli bir yer, bak kurt çıkarsa ne yapan sonra? diye nasihatlarda bulunur Peter'a. Çeker kulağından çiftliğe götürür, kapıya da sürgülü kiliti takar. Hakketten de kurt çıkagelir ormandan. Kurt panikleşip gölden çıkan ördeği bir hammada yutuverir. Neyse uzatmayalım, Peter ile kuş bir katakulli çevirir, ip dolar kurdu bağlar.Ormandan çıkagelen avcılar kurdu görünce çakarçakmazlarına sarılır. Peter der, yapmayın ağbiler ablalar!Yakaladık yafu! Sonra avcılar ve Peter başta, kurdu bağlayıp zafer yürüyüşüne çıkarlar. İşin garibi kurdun çiğnemeden yutması sonucu hala karnından ördek vaklamasını duyarız. Evet, bir çocuğa ne gibi bir şey öğretmiştir bu hikaye, tartışılır. Sonuçta adamın biri sanat adına yazmış çevirmiş oynamış. Bence fena değil. Sık sık dinlemelik değil elbette. Lakin güzel güzel.
March , bildiğimiz keskin ve lineer askeri adımları takip eden ritimlerden ziyade gayet yuvarlak bir hatta sahip melodi üzerine inşa edilmiş. Bu yüzden de 2,5 dakikaya sığan kısa süresine panayır eğlencesini hatırlatan bir şamata sığdırarak dinleyeni bu kadarcık mıydı nidalarına sürükleyebiliyor. 
Overture on Hebrew Themes şaşırtmayarak İbrani müziğinden taşıdığı ezgileri sergiliyor. O da şık o da renkli yani. En sonda yer alan Classical Symphony'i ise ne yalan söyleyeyim şu basit aklımla pek idrak edemedim.

8,0-/10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder