30 Ocak 2011 Pazar

Tom Knox - Yaratılış Sırrı


Normalde gizem-macera kitapları ile pek işim olmaz. Öncelikle tarihteki gerçekleri ya da spekülatif olguları öğreten adam modunda aktarmaları pek hoşuma gitmez. Genelde gereksiz hacimleri ile de fiyat şişirilir. Okuyucuyu hayretler içinde bırakma telaşası da sinir bozucu olabilir. Her ne derseniz deyin yine de hem kolay okunur olmaları hem de merakı ayakta tutabilmeleri sayesinde büyük bir kitleye sahipler. Dan Brown misallerin kralı.
Peki bu kitabın büyüsü ne? Ana tema Göbeklitepe hakkında. Özellikle takip ettiğim bu yeni buluş, arkeolojide genel kabul edilirliğe kavuşmuş olan bazı tez ve hipotezin sağlam duvarlarına sıra sıra gedikler açılmasına sebep oldu. Yani insanların tarıma geçmesinden sonra artı ürünlerin koruma ve sürdürebilirliği üzerine oluştuğu varsayılan kurumsal dinin kökenlerinin çok daha eskiye gittiğine dair bir örnek. Bu örnek göçer kabilelerin büyük bir organizasyonel çaba gerektirecek bir proje ile tapınaklar kurduğunu gösteriyor. Ve ilginç bir şekilde üzerine toprak yığılarak tarihe gömülmüş bir örnek. Neyse kitap üstte bahsettiğim türün ortak özelliklerini baştan sona taşıyor. Göbeklitepe kazısını araştıran bir muhabir arkeloğun yardımıcısı ile gönül ilişkisi geliştirirken arkeolog öldürülür ve işçilerin kazıyı durdurmak için çabaladıklarını keşfederler. Diğer yandan da İngiltere'de kurban ederek cinayet işleyen bir grup manyağın amacı da karanlıktır. Dolayısıyla iki hikaye birbiri ile kesişecek bir yerlerde.
Kitabı okurken rahatsız olduğum tek nokta millet isimlerinin sık sık sıfat olarak kullanılması. Özellikle Kürt lafını duymaktan sıkılıyorsunuz. Bildiğim kadarıyla Harran yöresinde Arap nüfus fazla. Ama yazar hikayeyi Kürt Yezidilere bağlayacağı için mazur görülebilir. Onun dışında fazla oryantalizm izi görmedim. Zira yazar ortadoğu'da gazetecilik yapmış bir şahsiyet. Uzun lafın kısası benim için orta şeker bir kitap oldu. Ama ürün takipçilerine önerebilirim. Çünkü bu gizemli tapınağın sırrı aralanıyor sonunda, biraz garip de olsa.
Spoiler.
Sonunda Yezidilerin bu tapınağı ve etrafındaki vadiyi gizli tutmak istediklerini öğreniyoruz. Yezidi öğretisine göre kendileri Adem'in safkan çocuğu ile meleklerin soyundan gelmeler. Diğer insanların ise soyları karışmış. Bu efsanenin kökeni aslında bir gerçeğe dayanıyor-muş. İnsanlar henüz mağaralarda yaşar iken bu coğrafyaya Sibirya'dan daha gelişmiş bir tür insansı yerleşir. Yaşam şartlarının gerektirdiği koşullara uygun olarak zeki, vahşi ve görünüş olarak da farklı bir fiziğe sahip olan bu devimsi tür Homo Sapienslerle çiftleşir. Gelişmiş birTanrı korkusuna sahip olan bu kavim sık sık insan kurban eder. İnsanlar köleleştirilir, yerleşik hayatın yanısıra tarım gibi en basit medeniyet örnekleri insanlara öğretilir. Sonra bir şeyler olur ve insanlarla bu yeni melez halk savaşır. Ve kökleri kazılır. Ancak şiddete dayalı genleri insanlığa çoktan geçmiştir. Yani günümüzde şiddete meyilli, liderlik özelliği gösteren tipler bu gen akışının sonucu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder