2 Ocak 2011 Pazar

Barış Müstecaplıoğlu - Perg Efsaneleri I: Korkak ve Canavar


Türk bir yazarın yazdığı ilk fantastik roman olup olmadığını bilmiyorum ama 4 kitaplık bir seriye dönüşerek ciddi bir proje olarak ele alınması ile ilk herhalde. İster istemez okurken aklıma Belgariad ve Piers Anthony'nin Xanth serisi gelse de sürükleyiciliği ile merak uyandırması ile kitabı nefes nefese idare eder bir keyifle okudum. Korkak ve Canavar adını taşıyan ve diğer ciltlere geçmek istemeyen okura tatminkar bir son sunarak seriden ayrıksı durması ile hoş bir özellik gösteren bu kitabın dörtte üçünü uzun bir seyahatta otobüste okuyuverdim. Kalanını hiç sormayın, bir ay sürdü. Çünkü bu kitap tam bir tatil kitabı. Çünkü her bölümü ayrı bir macera ayrı karakterler ve yaratıklardan oluşan bir romanı çalışırken hatmetmek çok zor. Ki bu zorluğu çok da romana yüklemenin mümkünatı yok. Fantastik dünyanın arkaplanı tarihi sosyal dokusuna neredeyse değinilmemiş aslında. Hikayenin geçtiği sinematik mekanı sadece daha önceki okuduğunuz kitap ve izlediğiniz filmlerden devşirebiliyorsunuz. Hatta karakterlerden canavarın dağın tepesindeki haşmetli ejderha'yı bulduğu sahne aklımda iki boyutlu minyatür şeklinde canlanıyor. Yazarın ahlaki meseller konusunda getirdiği yaratıcı denemeler ise hedefi ıskalıyor. Bir büyüyle canavar fiziğine bürünen karaker hiç mi isyan etmez kaderine? Kısacası fantastik romanımı çok zengin ve detaylı seven biri olarak yine de fena değil diyebiliyor, türe yeni merak salanlara genç erkenlere tavsiye ediyorum.
Konuya ayrıntılı bir giriş yapacağımı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Hem unuttum hem de roman 270 sayfaysa detaylı bir özeti 135 sayfa sürecektir. Genç bir adam bir savaşta kaçınılmaz yenilgiden sıyrılmanın yolunu lanetli bir tünele girmekte bulur. Bu tünelde faremsi bir yaratık tarafından kaçırılıp deneyler sonucu çirkin bir canavar köleye dönüştürülür. Efendisinin emirleri cinayete dönüşünce isyan etmeyi başarır. Bir gün delirip etrafındaki herkese zarar verip öleceğine dair kehaneti de isyanın meyvesi olur. Savaş tanrısının kitabını elegeçirip çağırdığı yenilmez canavarlarla ordu kuran adadaki lord ise tüm Perg dünyasını fethe hazırlanmaktadır. Bir köyde karısı gözleri önünde öldürülen genç bir adam ise askerin düello teklifini bile geri çevirerek ormana kaçar. Romanın korkağı da bu şahısdır. Canavar, ya isimleri var bu karakterlerin de neyse, insanlara saldıran uçankaçan bir yaratığı öldürmeyi başarır. Öncesinde korkakla tanışmış dert yoldaşı olmuşlardır zaten. Bu olayın ardından Gandalfvari bir büyücü onları bulur, kitabı anlatır ve savaşı durdurmak için öte boyuta geçmeleri gerektiğini söyler. Yolculuğa çıkarlar. Korkak'ın eşini öldüren askerin ilginç hikayesini ve kefaretini okuruz bu aralarda. Neyse, öte dünyaya geçerler sonunda ama canavarla diğerlerinin yolları ayrılır burda. Korkakla büyücü burada kalmakla cezalandırılmış bir prom, ork gibi ama kötü değil ama aynı çirkinlikte, ile tanışırlar. Amaçları bilge tanrıyı bulmaktır. Canavar ise köylerinin sınırlarını terkedemediği için açlığa mahkum cüzzamlı köylüleri kurtarır. Tabi bu dünyada yaşamanın koşulları zor, avlarına saldırana kadar görünmeyen kediler, yamyam kabileler felan gırla gidiyor. Sonuçta bilge tanrısının huysuz bir kocakarı olduklarını görüyorlar. Onun direktifleri doğrultusunda savaş tanrısını sadece masumiyet tanrısının yenebileceğini öğreniyorlar. Masumiyet tanrısı ise savaş tanrısının rahiplerinin elinde tutsak. Neyse, kurtarılıyor , masumiyet tanrısı ise sadece bir bebek. İhtiyar büyücü bir kitap daha bulur, kendini zehirleyip savaş tanrısını çağırır. Savaş tanrısı ise zehirli diye büyücünün vücuduna giremez. O ölene kadar savunmasız grubun önünde öyle kalakalır. Masumiyet tanrısı bebe, öpem mi? der Gider yanına, bu kadar sevgiye dayanamayan savaş tanrısı infilak eder. Canavar, korkak ve prom Perg'e geri döner. finito.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder