bir şarkı gibi dağdan denize yürümüş
deli gönül içlenir birden umud kırılır
kervan gözden nihan olur görünmez
gelir çan sesleri gelir yalnız
gelir çan sesleri ıraktan gelir
vakit ve saat gelince
karanlık gurbette bir gece
yıldızlar düşerken ağlanır
gözyaşı yürekten gelir
gel gelelim yıkılmaz gam sarayı
kale kapıları açılmaz
vurursun duvar sağır
vurursun kapılar sağır
bakarsın dört taraf kara
kapanıp yüzü koyun taşlara
mahzun düşünürsün
***
benim gönlüm şarkıcıdır şarkı yakar aşk üstüne
şarkılarım deniz nefes şarkılarım pehlivan
kanat vurur rüzgara şahan gibi doğan gibi
hey gümbür gönül şarkımız dünyakaridir
Şair büyükşehirle tanışınca odak noktası da Nazım Hikmet'ın yaptığı gibi işçilere, dünya savaşına ve harbin yurttaki olumsuz yansımalarına taşınıyor. Sonraki hattını belirleyecek romantizmin öğeleri daha çok erkenden inceden inceye sayfalara sızmaya başlamış.
benim bir sevgilim var gözleri menevişli
her akşam yorgun kuşlar gibi erken yatar
yünlü dokur rüyasında ömrünü dokur
***
gördün mü yine nasıl kan kırmızı karanfiller
süt gibi bir ışık dökülmüş komşudan dalyalara
kalbimiz bir avuç su bir dilim ekmek
ve buğday savrulur gibi yıldızların doğuşu
Şiirinin tarzı nasıl olursa olsun öyle yazıyor ki ciğerleri şişirerek sesli bir okuma ihtiyacı güdüyorsunuz. Modern bir destan olarak devam eden son çeyrekte kelimeler ardı ardına boca edilmiş.
kalbimizde insan ve hürriyet sevgisi
önümüzde insanlar ardımızda insanlar
yürüyelim sabaha kadar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder