12 Nisan 2022 Salı

The Wheel of Time (1. sezon) , Star Trek: Picard (1. sezon) , Peaky Blinders (4. sezon), Kulüp (sezon 1-2), Red Kit, Star Trek: Enterprise (2. sezon)

 

Ünlü roman serisi Zaman Çarkı'nı bir yere kadar okuyabilmiştim. Ne zamandır da şöyle hızlıca göz ata ata baştan başlayıp seriyi bitirmeyi de düşünmekteyim. Canım, onbinlerce sayfa nedir ki! Dolayısıyla araya da zaman girdiğinden bu Amazon dizisinin ne kadar temsili oranda ekrana uyarlanabildiğini pek hatırlamamakla birlikte ana örgü aynı gibi geldi bana, yani iyi kötü mücadelesi felan. Fakat karakterler ve onların hikayeleri bir değişik. Karakter bazında Mat'ın hainliği, Rand'ın mızmızlığı vd. beni pek memnun etmedi. Bu sezon aslında büyücü Moraine odaklı. Belki de tüm dizi ona adanmıştır. Romanla uyumsuz ama bağımsız olarak değerlendirirsek bu işe yaramaz genç kadro yerine Moraine diziyi daha izlenir kılıyor. Bu açıdan yani basılı eserin kapağını kapatıp uzak bir tarafa, çatı katına bırakırsanız, kendini bir solukta izleten bir dizi olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Irksal ve cinsel çeşitlilik, feminizm  gibi konuların göze sokarcasına uygun düşüp düşmediğine bakılmaksızın zoraki bir yolla empoze edilmesi demek ki Netflixe özgü bir trend değil imiş.

Amazona girmişken Uzay Yolu'nun Picard versiyonunu izlememek de olmazdı. Picard'ın askerleriyiz, umutluyduk bu diziden. Ama bu da beni kesmedi vesselam. Bir kere kaptanımız çok yaşlanmış, bu kadar yormamak lazım kendilerini. Genel hikaye, yani kendi kaderini çizen insan görünümlü robotların varoluş hakkı , ne bileyim, gaddar mıyım bilmiyorum ama yapay zekaya kendimizi ve geleceğimizi emanet etme taraftarı hiç değilim. Sonda Picard'ın 'hayata fazlaca tutunması' da inandırıcı değil. Karakterler de öyle. Ve karakterlerin rollerine de mana veremedim. Yedi oynuyor dizide yahu, zaman bir durmalı, işte gelip gidiyor, bir şeyler yapıyor kendince. Ninja bir genç var. Ama niye var. Sığlık dizboyu değil bileğe geliyor ancak. Yine de izletiyor mu, evet.
Peaky Blinders'ın ilk 3 sezonu bu sezon içinmiş demek ki. Çok iyi. İtalyan mafyası ile çatışması, çaresizlik ve kayıplar. Lakin daha cesur olmalı ve ölü de ölü kalmalıydı. Thomas Shelby senin de öleceğin günü dört gözle yani gözlüğümle birlikte bekliyoruz. Acı çek, sürün ve yalnız öl. Ama ağına düşüreceğin kadınlar var, daha çok dört ayağının üzerine düşeceksin, biliyoruz. Ha, içimden bir ses son sezonun kötü olduğunu söylemekte. Bakacağız.

Kulüp dizisinin bu kadar fenomen olmasını anlamamakla birlikte daha iyisi yapılana kadar belki de en iyisi bu. Sonuçta Netfliksin kalitesi belli. Yalnız akıcı olduğunu düşünmüyorum dizinin ben. Bayağı takıla takıla izleyebildim. Zayıf noktaları da çok fazla. Bir kere kulüpteki aile havası , aslında son bölümde gördüğümüz o kaynaşmış kitle yada Matildanın herkese anaç tavrı, yok aslında öyle bir şey. Matilde gergin ve itici bir karakter. Kızı şımarık. O öyle bu böyle. Netfliksi savunayım diyorum ama etnik Türkler arasında da normal bir karakter yok. Aslında herkesin bir itici yüzü, kusuru var. İnşallah dizinin mesajlarından biri de kimsenin mükemmel olmadığıdır. Bazı yan hikayeler şoför mesela, zoraki izliyoruz. Herkes iyi oynamıyor ama herkes diziye uygun oynuyor. Bir kaç isim misal Fırat Tanış ve oyunculuğu ayrı bir yerde. Atmosfer hoş ama aşırı steril, cilalı ve parlak. Tarihi değil neredeyse büyülü gerçekçi fantastik bir fon mevcut. Dediğim gibi daha iyisi yapılana kadar belki de en iyisi bu.

Yeni maceralarıyla Fransız yapımı Red Kit 24 bölüm netfliksde. Sanki bazı maceralar eskiden izlediğimiz Red Kit'te de yer alıyordu. Neyse , bu yeni çevrim Z kuşağına hitap edeceğim diye çirkin dijital çizimlere, nevrotik ve sosyopat hikayelere, epilepsiye sebep verecek renklendirmelere, kaotik tempoya kurban edilmemiş. Severek izlenebilir yani. Kızılderililer başta olmak üzere Çinli, İtalyan vessair karakterlere klişe yaklaşımı ve klişe şakaları da ahlaki kusur olarak eleştirilebilse de itiraf edeyim ben seviyorum. Bu dizinin Adile Naşitli yeşilçam filmlerinde olduğu gibi sıcak bir havası var ve buna bayılıyorum. Geriye aklımda tek bir soru kalıyor. Bir Fransız eseri olarak bu kovboyun adı neden Lucky Luke ve neden biz şanslı Luk diye değil Red Kit olarak uyarlamışız? Aklımdaki soru adedi tek değilmiş.

Diğer bir Uzay Yolu versiyonu Enterprise'ın 2. sezonu da bildiğiniz gibi. Yine taytlı bir ablamız var. Zihin okumuyor, Borglar büyütmemiş, özgürlük savaşcısı da değil. Etten kemikten Vulkan. Ya uzatmayalım, bu dizinin sorunu şu ki Uzay Yolu serisinde bunu çok yapıyorlar. Zamanı lineer takip etmeyip hadi şimdi Spock'ın gençliğine dönelim. Kaptan Kirk çocukken nasılmış, onu çevirelim. Ne oldu, seri hikaye/anlam/zaman bütünlüğünü kısacası tarihselliğini kaybetti. Burada da insanlığın uzayda ilk adımlarına geri dönüyoruz ve sonraki zamanları işleyen ama daha önce çevrilmiş diğer versiyonlarla çelişiyor yada çelişmese de büyük bir soru işareti yaratıyor zihinlerde. Sulibanlarla zaman savaşı tutmamış olacak ki bu sefer  de başka bir ırk dünyaya saldırıyor. Oha abi oha. Ana konudan kopuk bazı bölümler ise fena değil. Antenli mor  Andorailılar ilgi çekici örneğin. Trip'in saldırgan bir uzaylıyla bir gezegende mahsur kalması da Enemy Minecisimli gayet sıkı bir filmi hatırlattı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder