Just Cause 2, favori bilgisayar oyunlarım arasında yerini çarçabucak almış durumda. Far Cry serisine benzettiğim macera oyunu benzer şekilde diktatörlükle yönetilen bir ada ülkesinde çeşitli muhalif gruplarla ittifak yaparak rejimi değiştirmeye çalıştığımız bir eksende ilerliyor. Karakterimiz hödük bir cia ajanı. Muhalif grupların görevlerini yaptıkça oyunu bitirmemizi sağlayacak ana görevler de açılıyor. Görevler haricinde de belki de yüzün üzerinde köy, kasaba, üs, ada, şehir yer alan haritada dağ, orman, çöl, deniz demeden her yere girip çıkabiliyorsunuz. Ara çözümler olsa da ulaşım biraz sıkıntı. Ama her türlü aracı, helikopter, uçak, feribot dahi kullanabiliyorsunuz. Elinizdeki kancayı fırlatarak örümcek adam misali uçuveriyor, kancaları insanlara fırlatıp binalardan düşürebiliyor, fazla kaos yaratınca bütün emniyet güçleri peşinize takılıp helikopter avı başlattıklarında, kancayla helikoptere varıp ele geçirebiliyorsunuz. Askeri üslere helikopterle baskın yapmak ayrı bir keyif. Kaydetme seçeneği yalnız bi garip. Bir görev esnasında ara ara kendini kaydediyor. Ama görev bitmeden oyundan çıkarsanız, en başa geri dönüyorsunuz ve üstelik tam başlangıç noktasına değil, yakın bir muhalif üssüne. Diğer bir sıkıntı ise bir lokasyonu asiler adına ele geçirmek için %100 başarıyı yakalama zorunluluğu. Köylerde 4 adet noktayı halledince başarıyorsunuz da üslerde %95'de kalmak sinir bozucu. Geniş mekanda ne bileyim bir cephane sandığını, bir jeneratörü bulmak zor olabiliyor.
The Night of the Rabbit hoş bir dinamiğe sahip bulmaca macera oyunu. Bir tavşan sihirbaz tarafından hayvanların insan gibim hareket ettiği bir ormana ışınlanıyor ve herkesin derdine derman olmaya çalışıyoruz. 12 yaşında sinir bozucu bir oğlan çocuğuyuz. Hareketlerin, yürümeler özellikle, yavaş olması can sıksa da genelde görevlerin çoğu çok da zor değil. Bayağı bir noktaya kadar kendi kendime gelebildim yani. Ayrıca esrarengiz bir atmosfer hakim. Arkada gizlenen kötü bir büyücü var. Tavşan ustamız da hiç tekin değil. Gerçek hayatta da baba figürü niye eksik? Hepsi birbiriyle bağlantılı bir hikayenin düğümünü çözeceğiz. Ana karakterler ne kadar sinir bozucuysa figüranlar da o kadar tatlı. Sonunu getirebildiğim oyunun sadece son çeyreğinde sıkılmaya başladım. Yani gayet iyi.
Ghost of a Tale, hikaye odaklı, bulmacalı macera rol yapma oyunu. Bu sefer hapisten kaçan bir fareyiz. Lokasyon oldukça kısıtlı, bir kale, zindanları, mezarlık bodrumu, surları ve odaları, ayrıca liman ve etraftaki bir orman. Bu kadar. ilk önce gizlilik teması ile ilerleyip hafızamızı tazelemek ve hangi sebeplerle orada olduğumuzu öğrenmek ilk amacımız. Bizden uzun ve irice sıçanlar yönetiyor kaleyi. Sadece bir kaçından iyilik görüyoruz. Muhafız zırhlarını bulunca da yeni bir muhafızız diye serbestçe dolaşabiliyoruz. Bunun da bir bedeli var, yavaşlık. Bilmeceleri çözüp görevleri yaptıkça yeni görevler açılıyor. Belki arama bulma (misal çeşitli sayı ve türde mantar toplama gibi) görevleri biraz zor amma geneli keyif bozmadan ilerliyor. Yine de kendinize güvenmeyin, internetteki rehberlere başvurmak zorunda kalacaksınız. Fantastik bir dünyanın tarihi gayet derin detaylandırılmış. Yalnız görüntülerdeki renk tonları birbirinin içine geçiyor, çamur gibi görüntü. Ya da benim emektar bilgisayarımda böyle. Faremiz ozan olduğu için ilk fırsatta şarkılar da çalıyor ama nedendir bilinmez oyunda seslendirme yok. Bu da büyük eksiklik. Diğeri de hikayenin bitmemiş olması yani hanıma ulaşamıyoruz. Ufuklara yelken açıp ikinci oyunun çıkmasını bekleyeceğiz galiba. Savaşma dövüş de yok, en şiddetlisi odun atıp kaçmamız sanırım. Hoş bir tecrübe, demek ki iyi bir bütçeyle daha da iyisi yapılabilirmiş.
Tacoma da değişik bir tecrübe sunuyor. Bilim kurgu hikayenin bir parçası oluyoruz. Normalde bir seyirciyiz. Bir uzay üstünde üssün belleğini firma adına toplamak üzere gidiyoruz. Ama meğer firma kendi suçunu örtbas ediyormuş. Bilimadamlarını orada ölüme terketmiş ve üssün yapay zekası insanlara yardım edip onların kurtulmasına imkan vermiş. Tabi bunu İngilizce olarak bölük pörçük kayıtlardan ve zaman ile öğrenebiliyoruz. Oynanışta bizim bir rolümüz bulunmuyor, üç boyutlu bir filmin içindeyiz. Sonunda karakterimiz de şirkete nanik çekiyor .