1 Mart 2022 Salı

bu bir ali cengiz oyunu

 Yıllar yıllar sonra giriş yaptığım bilgisayar oyun dünyasından bildiriyorum. O kadar şey değişmiş ki, artık DVD'ler kalkmış, steam epic diye bir yerlerden oyunlar satın alınıp oynanıyor, yeni türler felan çıkmış. Hayret doğrusu. Ha kendimi de tanıdım şu ki büyümüşüm, sarmıyor beni eskisi gibi, kırkıma vardığımdan olabilir tabi. Bulaştığım bir kaç oyundan bahsedeyim.

 

Pillars of Eternity: Epic Games'i ben de sömürüyorum, suçluyum. Ama bu demek değil ki Steam' e hiç dokunmadım. O geyik vardır ya tekrarlamaktan hicap duymaktayım efenim. Gençken vaktimiz vardı paramız yoktu, şimdi de tersi. Steam indirimlerinden de 3-5 liraya bir sürü birşeyler yüklemişem. Rol yapma oyunlarını efsane küçük adamlı (izometrik) Baldurs Gate, Icewind Dale, Fallout, Planescape Torment dönemi ardından Neverwinter Nights, Dungeon Siege, Gothic gibi girizgahları takiben Skyrim ile zirve yaptığı noktadan sonra tamamiyle üç boyutlu ve açık dünya düzenine evrildiği noktada bırakmıştım. Ama bu ufak adamlar hep içimde ukde kalmıştı. Böylesi binlerce kişi varmış ve tekrar bu izometrik RPG'leri finanse edip canlandırmışlar. İşte bu oyun başı çekmiş. Ardından da bu tarz oyunlar gelmeye devam etmiş ve bu akım  sanırım kaynak:işkembe-i kübra, tekrar geri çekilmeye başlamış. Ohoo neler dönmüş burada Ziya. Neyse, White March eklentileri ile oynayıp bitirdim. Bazı görevler gereksiz zordu,  eklenti paketleri ardından ise son final kavgası tersine bayağı kolaydı. Yapay zeka ara ara arkadaş çok güçlendin istersen zorluğu artıralım diye öneri getirmekten geri durmadı. Yok dedim vaktim yok harala gürele bitirelim şu işi. Ancak eklentilerle birlikte iş uzadı da uzadı o noktadan sonra sıkmaya başladı. Baldur's Gate'i fazlasıyla örnek alan oyun ki zayıf tarafı da belki de bu,  yalnız şu endurance ve health'i ayırmak güzel bir incelikti , hikayesiyle de dikkat çekiyor. İtiraf edelim başlarda geç geç butonlarına nefes almadan basarak önemsemiyorsunuz. Seçimleriniz gidişatı ekledikçe hikayelere ve diyaloglara daha dikkat kesiliyor olursunuz. Ben hep iyi olmaya çalışırım ki seçeneklerim çoğalsın. Bir de sevilip sayılayım insanlar beni sevsin. eziğim böyle. İşin özü iyi ama muhteşem değil. Devam oyunları daha bir ses getirmiş. Bu da bilgi notu.

Cities : Skylines güzel bir modern şehir kurmaca oyunu. Bir süre idare ettirmekle beraber sürekli oynanacak bir oyun değil. Özellikle belli bir seviyeye şehrinizi getirdikten sonra sebepsiz bir şekilde apar topar çöküşe geçince. Üstelik metro inşaatı ve toprağı yükseltme. çökertme işleri hiç de kolay  değil. 

Torchlight II: Diablo oynadım bileklerim ağrıyana kadar. Sacred da . Ama hala sadece fare tıklatmanın mantığını anlayamadım. Tüfekleriyle birlikte farklı silahlar. bol ganimet ve fantastik arkayapısıyla gayet keyifli bu oyun da bir yere varmıyor. Bir yerden sonra eh yeter dememek mümkün değil.

Borderlands 2: Hoşlandım mı, hoşlanmadım mı diye bir türlü karar veremediğim çizgi romanları hatırlatan ilginç grafikleri ile dikkat çeken oyunda görevleri yapmaya çalıştığımız düz yollarda bir sürü serseri manyağı bir sürü değişik silahla vurarak stres atmanın keyfine varıyoruz. Geriye dönüp başka bir görevi takip ederken bir bakıyoruz, öldürdüğümüz düşmanlar, boss dahil canlanmış. Aynı boss savaşını 4-5 kez yapınca turşunun suyu o kadar ekşi gelmiyor artık, üstelik ekşiyi de sevmem.

Rage 2: Bitirmeye yaklaştığım keyifli bir oyun . Nükleer savaş sonrası hayli Mad Max atmosferini andıran bir dünyada savaşıyoruz, görevler yapıyoruz.  O filmde olduğu gibi arabalarla savaşmak çok güzel. Aynı arabaları yarıştırıp birinci gelme görevini yapamayınca oyundan  kopuvermek de işin kara komedisi galiba. Gerçek hayatta da arabalar benimle pek anlaşamaz zaten, park edilmek konusunda inatçı olabiliyorlar özellikle.

Europa Universalis IV: Bunun III'lü olanı da oynamıştım bir ara. Memlukleri yönetiyordum taki kardeş kavgasının hortladığı o meşum fetret dönemine kadar. Bu strateji oyunu dünyanın kolayca elegeçirilmesini önleyici bir kronoloji takip ederek işleri zorlaştırırken Osmanlı'yı oynadığım IV'de hilenin dibine vurmak zorunda kaldım. Zira içimde dünya hakimi olmak isteyen bir psikopat var. Allahsız İspanyolları ezemesem de İtalya'yı alıp Almanları zorladığım, Afrika'nın kuzey yarısını müttefiklerimle cebe attığım , Kuzey ve Güney Amerika'da sömürgeler kurabildiğim senaryo bir otomatik güncellemeye kurban gitti. Aklımda ufak bir Alman prensliğini yüceltmek gibi fikirler belirse de içinde harcayacağım vaktin korkusuyla yaklaşamıyorum.

Cave Story: Ayhh hoplamalı zıplamalı platform bir şey, 1 ay sonra ikinci ekrana geçebildim. Kapı tokmağını bulamamışım. Pek benlik değil.

HITMAN: Bu yaştan sonra zırhlara bürünüp gümbür gümbür savaş meydanında hoplamak varken böyle incelikler bana göre değil. Tutorial'ı geçtim de o yattan inemedim.

Remnant: From The Ashes gayet güzel görünüyor da save checkpointini bulamadım yafu. Yol yordam bulamadım, zor bu zor, huu vaktim yok vaktim. Kim böyle bir şey yapar derken meğerse bu da böyle bir türmüş. Soullike mı darksoul mu ömür tırpanı mı ki ne.

Hotline Miami fakir pikseliyle çok bir çok hoşlandığım tarz bir oyun. Bunu bir de hikaye ile birleştirmişler, şukela. Ancak bu da zor arkadaş. Eline sopa al, demir çıbık al, bir haritadaki 5-10 adamı dayak yemeden sessiz sessiz harca. Sar başa sar başa sar , bağımlılık yapıyor meret. Anlaşılan biraz uğraşacağız senle şerro.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder