yüreğimde hiçbir şey yapamamanın boşluğu ve çok şey yapmanın yorgunluğu var
İrade ve seçim elbette önemlidir ama hamurumuz daha anne karnından itibaren taşıdığımız genler, ailemiz, sosyal çevre, bedenimiz ile ilgili gençlik endişelerin psikolojik izleri gibi çoğu kendi kontrolümüz dışında faktörler tarafından yoğruluyor. 70'lerin bir tarafı da olduğu (yenik tarafı ) politik mücadeleler, baba figürü ve daha bilmediğimiz pek çok etken sebebiyle Ahmet Erhan şiiri de daha en başta ölüm fikri ile güreşmeye başlıyor ve bu mücadele ömrü hayatı boyunca devam ediyor. İlk kitabı dönemin çizgilerini taşır şekilde toplumsallığın izlerini taşıyor, yine de şair kendine bir adım dışarıda konumlanan gözcü rolüne değer biçmiş. Halbuki sırtına inen yumruklar, ölen arkadaşların cenazesinde nöbet tutmak gibi daha hafif eylemleri ağzından kaçırmakta daha ilk kitabında.Usul usul birikiyor gözyaşlarım
Arkadaşlarım ölüyor güpegündüz
Ve her ölenin ardından insanlar
Daha çabuk yürür oluyorlar evlerine
Sıkıca örtülen her kapı, görüyorum
Boş bir alan daha bağışlıyor katillere.
Yine de aksettirdiği kuvvetli tedirginlik (hayatı bir gömlek gibi sıyırsam mı üstümden?/yüreğimde, kuyruğunu bırakıp giden bir kertenkelenin tedirginliği) umuta galebe çalamıyor.
Bağırıyor içimde bir kuş, durmadan bağırıyor:
Şair, bir taşı oyup da içine girmenin zamanı geçti!
Bir kez daha gülümseyerek yanıtlıyorum onu:
Ağladım. Biraz rahatladım.İyiyim şimdi.
Bu umut gerçeklerle ilintisiz bir fantazya değil. Olan bitenin nesnel farkındalığı. Anlıyoruz ki seçilecek yol belli, o da şiir.
Kan mı tutuyorum avuçlarımda?
Yoksa ufaladığım güller mi?
(Nerden geldi bu kırmızılık?)
Ölüme en uzak bildiklerimiz bir bir ölüyor.
Mezarlığa giden yolda ayak izlerimiz çoğalıyor.
(Nerden geldi bu karamsarlık?)
Bağırıp çağırmayı o ölülerin anılarına yakıştıramıyorum
Söylevleri de dinlemiyorum artık
Sen ölmedin, yaşıyorsunları ...
O ölüleri yaşatacak olanların çoğu
Kapılarını erkenden örtüyorlar akşamları.
Siz bakmayın yaşadığı o kadar hayalkırıklığının şiire tövbe ettirecek gibi konuşmasına...
Sabahtı. Ki sabah yeniden başlamanın öteki adıdır çoğu yerde
O, bunu da tersinden anladı
Kibriti çaldı, yazdığı bütün şiirlere.
Şairin sembollerle imgelerle boğulmadan doğrudan yazma tercihinin güzel inceliklerden yoksun olduğu manasına gelmiyor elbette .
Yağmur eritti elimi, yüzümü
Bu dünyada bir yürek kaldım
Bu bir seçim , yalın olmak ve anlaşılmak. Estetik dahi bir yere kadar bir mesele. Yoksa böyle şeyler de yazılabilir yani.
Diyor ki, geri dön ve ara o yollarda ayak izlerini ...
Çünkü bir ağaç köklerinin dolandığınca ağaçtır
Kıyısız bir deniz görmedim, düşüncelerin dışında
Bir anıdan yola çık istersen, bir sözden, bir gülüşten
Çünkü bir insan sorularıyla insandır ve onlara bulduğu yanıtlarıyla.
İlk eserin çizgisi, Behçet Necatigil ödülü alan 1981 neşr seneli Alacakaranlıktaki Ülke (ki Akdeniz Lirikleri'nin ilk basılı eseri olduğuna dair çok da bilinmeyen bir yazı okudum) belki de en güzel aşağıdaki şiirde kendini yansıtır.
Takip eden eserinde ilk kitabın son şiirinin ipucunu verdiği üzere memleketi Akdeniz'e, ana rahmine geri dönüyor yazar. Geçmiş elbet peşini bırakmıyor. Hayat sorgusu tüm hızıyla devam etmekte.
Yaşamımın bütün kökleri uzanıyor avuçlarıma
Düşünürken babamın çay bardağını tutan ellerini
Bir Akdeniz kentinin tuz kokan sabahlarında ...
Niye her şey uçan bir kuşun kanatlarında şimdi?
Yürümedik bir yol mu kaldı ufkun ardında?
Yine de mutluluk=Akdeniz deniyor bir yerlerde. Önceden diyor, bir tutam hüzündüm. Belki de kendini kandırıyor şair erkenden. Bir sevgili duru su gibi akıyor kalemin ucunda.
Sonra sen geldin
Çakıllı yoldan geldin, şen şakrak
Bir su gibi kollarıma aktın
Nesneler anlam buldu seninle
Benim güleç yüzlü, kara gözlü sevgilim
Saçlarını yüzüne dökerek
Yerleri süpürdün, bahçeyi suladın,
Masayı temizledin ...
İşsizlik, parasızlık, kendinden şüphe zamanlarıdır, sigara dumanında, kadehlerde kayboluş. Lirik şiir denemeleri gördüğü gözlemlediği insanlar vasıtasıyla kitabında yer alıyor.
Sevda Şiirleri kitabı, bunun için sevgilim, seninle başlattım bu şiiri denerek açılıyor.
Ellerim uykusuz, ellerim geberisiye yalnız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder