19 Şubat 2021 Cuma

Doc Martin (3-4-5. sezon) - The Movies That Made Us (1. sezon) - Uzaylıların Dünyaları (1. sezon) - Peaky Blinders (1. sezon) - Anne With An E (1-2-3. sezon) - The Good Place (1-2. sezon) - Star Trek: Voyager (4-5. sezon)

İzlemesi keyifli çatlak doktor dizimizin yani Doc Martin'in 8. sezona kadar olan bölümleri Netflix'den kaldırılmış. Damn! 5. sezon bitmek üzereydi. Sezon diyorsak da  sezonu 8 bölüm felan. Şu İngilizlerin yavaşlığı can sıkıyor, bizi örnek alsalar ya. Neyse özleyeceğiz  çatlak reisi...

Bizi biz yapan filmler belgeseli yani The Movies That Made Us şu oyuncaklar'da olduğu gibi hiperaktif bir montajla bünyeyi yorsa da eğlenceli dakikalar vaat ediyor. İlk Aşk İlk Dans yani Dirty Dancing, Evde Tek Başına, Hayalet Avcıları ve Zor Ölüm bölüm konularını teşkil etmekte. Evet bahsedilen filmlerin hepsini de izlemişim. Dikkatimi çeken iki konu var. Biri genelde filmlerin as oyuncularıyla röportaj yapamamış olmaları. Diğeri de aradan geçen zamana göndermelerle bazı üzücü anları belgelemeleri. Halbuki büyük gişe başarısı yapan bu filmlerin kutlama anlarına daha fazla tanık olmak isterdik. Ama sinema endüstrisinde böyle bir şey var. Filmler çekiliyor ve kadro dağılıp gidiyor. Sonuçta altı üstü iş. 

Diğer bir Netflix belgeseli Uzaylıların Dünyaları da sadece dört bölümden oluşuyor. Farklı gezegenlerin doğal şartlarına uygun evrilebilecek hipotetik uzaylıları bittabi güçlü efektlerle ve cgi teknolojisinden destekle konu almakta. İş neredeyse fantastik kurguya varıyor, anlayacağınız . Diğer yandan biliminsanlarını da konuk alarak dünyamızla bağlantı kurmak hedeflenmiş. Nedense IMDB'de çok da beğenildiğini söylemek mümkün değil. Puanı sadece 6,50. 

Cillian Murphy'nin ki Batman, 28 Gün Sonra, Dunkirk gibi devasa filmlerden hatırlarsınız, başrolünü oynadığı kült dönem dizisi Peaky Blinders'a  ben de artık başlayayım dedim. Ciks kıyafetler, kuul duruşlar, akıl oyunları, psikopat eylemler, şiddet, suç, aşk, polisiye, drama, psikoloji. Her bir şeyin içiçe geçtiği suça bulaşmış bir ailenin yükselişini konu alan  dönem dizisi her nedense kolay seyir sunmuyor. Yani akmıyor, akıcı değil. Fazla iddialı, ne kadar zeki ya da yakışıklı ya da güzel olduğunu bilen insanlar vardır da böyle göze göze batırırcasına tazrlarını hareketlerini davranışlarını abartırlar. Gösterişçi. Anladık anladık sen neymişsin Peaky Blinders. 

Anne with an E : Bu diziye ben de istekli başladım ama bir süre sonra ilgimi kaybettim. Biraz da eş dolayısıyla devamını yarı uyur yarı dikkatsiz bir şekilde tamamlayabildim. Bu da bir dönem dizisi ve bildiğim kadarıyla bir kitaptan uyarlanma. Her şeye laf yetiştiren sinir bozucu bir kızın döneminden çok ileride kimi zaman feminist kimi zaman Kanada yerlilerinin haklarını korur soevnizm karşıtı, kimi zaman LGBTİ, kimi zaman zorbalık karşıtı görüşlerini büyüklere benimsettiği sürekli bir vaaz hali de bu diziyi biraz gösterişçi ve zorlayıcı hale bürüyor. Ders veren itici liberaller var ya öyle. Ha 19. yy Kanada'sında kavgasını verdiği şeyleri bugün ülkemizde bu tarzda söylediğinde hanımkızımızın kendini Silivri'de bulma ihtimali de ayrı bir korkutucu. Bir yetim olarak kendini hiç evlenmemiş yaşlı iki kardeş'e kabul ettirmeye çalıştığı ilk sezon fena değildi. Yine de çok konuşuyor tıpkı insanların genelinde olduğu gibi. Konuştuğu şeyler boş değil hiç olmazsa. 

Biraz komedi niyetine de The Good Place'e hızlı bir giriş yaptım. Daha çok durum komedisi gibi, inşa ettiği gerçekliğin absürtlüğüne sırtını fazla dayamış. Yoksa böyle kahkahayla güldüğünüz felan yok. Dolayısıyla karakter önem kazanıyor ki deneyimli isim Ted Danson (bir 40 yıl öncesine gidin efsane sit comlardan Cheers'de oynamıştı) döktürüyor. Kendine robot denmesine kızan Janet rolündeki oyuncu da şaşırtıcı bir performans. Konu ilginç. İyi insanlar öldükten sonra ruh eşleriyle birlikte yaşadıkları iyi yer denen bir mahallede yaşamakla ödüllendiriliyorlar. Mahallenin mimarı da melek rolündeki Michael. Fakat oraya geldiğinde hiç de iyi olmadığını bilen Eleanor sırrını saklayabilecek mi? Bu mahalledeki diğer garip huylu kişiler de kimin nesi? Madem burası iyi yer niye psikolojik endişe yaşıyorlar? Böyle bir konu nereye kadar sündürülür, ben de merak ediyorum.

Uzay Yolu'nun Voyager serisi tam gaz devam ediyor. Ekip ruhu fena değil, karakterler güçlü değil, kusurları var, bu da iyi bir şey. Ama bölüm senaryoları bir yere gitmiyor. Bu kaçıncı holodeck, hologüverte mi denmeli, kazası? Seven neden vücut taytı giymek zorunda? Hoş artık 6. sezondayım. Şöyle bölümlere baktığımda aslında kalite açısından bir standart tutturabildikleri zor , gayet sıkı performans çıkaranı da var vasatı da ve bazı bölümlerde bilim kurgu izleyici zaten aptaldır, önlerine taytlı Seven'ı koy illaki izlerler diye düşünmüşler gibi. Aptal değiliz ama Seven'ı öyle giydirirseniz bize de izlemek düşer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder