Birkaç gün sonra gireceğim ve ,inşallah, olumlu sonuçlanacağını ümit ettiğim mesleki sınavdan önce kafa dağıtmanın en iyi yöntemlerinden biri müziğin sert tonajlarına ağırlık veriyor olmak sanırım. Diğeri de İstiklal'de atılan bir tur. Death, sadece son albümünü dinleyerek yanlış bir başlama noktası seçtiğim bir grup. Teknik death metalin en önde gelen grubu şeklinde yapılan değerlendirmeleri son albümü dinlerken anlamamıştım. Zira tam da sevdiğim gibi melodik ve yırtıcı bir hava hakimdi albüme. İki önceki albüme döndüğümde ise bu tanımı ve sıfatı nasıl da hakettiklerini daha iyi görebiliyorum. İşin aslı şu ki güm güm kafama vuran sound neticesinde bunu kaçırmak imkansız. Nihayetinde demirden bir leblebi. Öyle lüp lüp yutulacak bir sütlü nuriye değil. Bu sert karaktere halel getirmeyecek şekilde örneğin Destiny isimli parçanın girizgahında akustik gitarın ya da sonrasında oryantal bir rifin izlerini duyabiliyoruz. Ama sergilenenen farklılıklar bunlardan öteye geçemiyor. Kendi şahsım adına çok hazmedemediğim bir iki nokta daha var. Bas gitarın kimi zaman paket lastiği gibi tınlaması ve daha seyrek olaraktan da aslan gibi kükreyen rahmetli Chuck ağbimizin vokalinin sert thrashe yaklaşması. Yalnız son tahlilde problem bende: death metali melodik ve biraz da senfonik-egzotik tatlarda sevebiliyorum. Yoksa girişte ima ettiğim gibi grubun dinleyenleri tarafından belirlenen en iyi albümlerinden birisi bu. Hoş, RYM'ye bakıyorum da hemen her albümü zaten öyle.
7,50-/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder