12 Şubat 2014 Çarşamba

Birhan Keskin - Ba

Gündelik dil aracılığıyla yaşadığı zaman diliminde kendisini okuyucuya gizemli bir tül arkasından iletmeyi çok iyi başarıyor şair. Gizemli derken mistik değil gayet somut bir belirsizliği kastediyorum. Karmaşık ve bir noktadan sonra can sıkan imge yoğunluğundan da uzak kalemi. Bu belirsizlik en azından beni örneğin She Left Home şiirinde olduğu gibi takıntı derecesinde anlam peşinde sürüklenecek bir hale dönüştürebiliyor. Sade anlatım, dilin ucunda bir anlamla, ha buldum ha bulacağım ümidiyle buluşuyor. Öznenin baş döndürücü bir şekilde devindiği bu şiire ismini veren tümcenin peşinde koşup aslında bir şarkı ismi olduğunu keşfetmeniz bütünü ile size yardımcı olmuyor. Ama hayatını kaybeden babasına ithafen Ba ismiyle yayımladığı bu kitabının geri kalan şiirlerini anlayabilmek daha doğrusu hissedip algılayabilmek için alabileceğimiz bir kerteriz noktası var. Kitaba hakim durgunluk ve huzursuzluk hissiyatı, şairin beklenmedik bir yaşta menopoza girdiğini öğrenmemizle bir derece anlam kazanıyor. Buna rağmen kaderci anlayışın etkisinde şiirlerinde kendisini ifade edenlerin düşme riski taşıdığı lirizmin tuzağından, şiirsellikten uzaklaşarak kurtuluyor. O dizelerin kuru ve solgun ve soğuk tınlamasını buna bağlayabiliriz belki. Yine de
dürtme içimdeki narı
üstümde beyaz gömlek var
demekten kaçınamıyor şair.

she left home

Ben seninle uzun bir araf yaşadım
Ölümlere gittim geldim diyor.
Sığmam dünya yüzünde bir yere artık.
Nereden geçsem benim değil, kalamam bir yerde.
O demiyor, ben diyorum. Demiyorum, yağmur diyor.
Sana sarılmış kalmış ilk günüm ben. Böyle demişim o gün, bugün öyle diyor.
O günden bir yağmur çiçeği, önümde duruyor.
Bir davul sesi, bir davulun yıllarca titreşen sesi,
düz duvardan düşürmüş beni.
Tutunamamaklığım bundan, düşmüşüm, komadan,
uzun uzun uzamış kollarım. Kola benzemiyor.
Yerde yatan, komadaki, duvarda tutunmaktan düşen diyor;
Ağlama balım, değmez hiçbir şey senin gözünden akan yaşa.
Komadaki diyor;
Ben hala sarılıyım beline senin. İstanbul n’ey sesi olmuştu o gün bugün üflüyor… Senin yüzün bende,
senin yüzün bende. Hâlâ, diyor.
Vurmalı vurmalı o sesler içime değiyor.
Bir müzik parçası çalıyor içerde:
İçimde bir parça; ne kopuyor ne ölüyor.
Gitmek ölüm bana, kalmak haram.
Adını bilmiyordum sonra öğrendim:
She Left Home

eziyet

Ağaç duruyor
Yol da ot da.

Duran bir şey var bende,

ağaç gibi.
Onu ayaklandırıp, oradan oraya
gitmek zor.

Bende bir ağaç duruyor, bir ot
Eserse arada rüzgâr
Ağacın saçlarını o tarıyor.


Aşk ayaklandırmıştı bir kere
hatırlıyorum ama…
Şimdi rüzgâr şimdi güz
Ağacın dallarını zorluyor.


fiyort

Doğrudur taşımın çatladığı,
Rüyamın yarıldığı, uyuyana su kaçtığı doğrudur.
Taş ki durandı yalnızca.
Ve taşın çatlaması doğrudur.
İyi adamda taş çatlar.
Kesitinde kristal bir ışık ağlasın, bırak
Yer yer Kuzey’e benzemesi yüzünün
İnsanın doğrudur.


taş

İlk benim yüzüme rastladınız, en eskisiyim buranın,
Karnıyım dünyanın. Yeryüzünün ağrısı bendedir.
Kum ve kayaç benim.
Issızlık bilgisiyim ben, sessizlik bilgisi.
Dumanın ve kalmanın büyük planıyım.
Her şeyi gördüm, her şeyi. Suyun gidişini, ağacın çiçeklenişini.
Tekrar tekrar gördüm ben daha da görürüm. Büyük Zaman, benim.
Denizler dalgalar dövdü beni, sert rüzgârlar yurt bildi zirvelerimi.
Kırıldım, söküldüm, ufalandım; döndüm bitiştim tekrar kendime
açsan, kırsan, baksan; bütün yeryüzü, her zerremde.
Taş taşıdım, içim kendimden yorgun benim, dilim çok uzun bir yankı.
En eskisiyim ben buranın.

güneş...yıldız

Yol uzun, güzergah zorlu; ne demeliyim?
Zarif kardeşim benim,
Seni aldım yanıma, ikizimi almış yürüyor gibiyim.
,
Sana yıldız sana güneş mi demeliyim,
Günümde hayret gecemde hayret istedim
Yer yer senin gibiyim ben yer yer kendim.
,
İnsan olan yerlerim çok ağrıyor,
Olsun, yine de sen kapanma, bu sıra benim,
Yerine bırak ben incineyim.

kesif su

Puslu ve sarı bir çin sabahı gibiyim bazen
Sağım solum kış, şehir,
Üstüne ay mavisi düşmüş bazen uzak nehir…
Dünya bana göre bazen, bazı zehir…



bir şaman, burada, bir şaman davuluna 
sabah olana dek kayının kederiyle vuruyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder