29 Kasım 2011 Salı

Black Sabbath - Black Sabbath (1970)

Biraz abartıldığını düşünüyorum, birazcık. Ne Paraoid var ne War Pigs. Ama benim favorim Sleeping Village var, N.I.B. var, Warning, The Wizard, Evil Woman, Behind the Wall of Sleep, Wicked World var. Geriye de bir şey yok zaten. Yeniden ustalaşmış bir kayıt dinlemenin yararı olarak kayıt kalitesinin çok şey kattığını söyleyebilirim. Blues ve hard rock çok bariz. Sessisliği de ustaca kullanıyorlar. İlk albüm olmasıyla ilişkili olaraktan vokal ile dinlemesi müthiş keyifli enstrümanlar arasında biraz uyum harmoni eksikliği mevcut gibi. Asla o günün şartları ile değerlendirmeyeceğim, penceremin pervazı bugünde. Bu yüzden albümdeki doomy rifler ve ritmin pek tasvibimde olmadığını söylemekten çekinmeyeceğim. Yine de köklerimiz, atamız, dedemiz.

8,50/10

28 Kasım 2011 Pazartesi

The Twilight Singers - Dynamite Steps (2011)


 Vokalin biraz itici olabildiğini duymuşsanız daha albümün başındaki ilk şarkıda tasiknameye tanık olunca beklentinizi düşürebilirsiniz. Amma endişeye hiç mahal yok. Karakteristik vokaliyle adamımız Afghan Whigs ve Gutter Twins gibi grupları bugüne kadar boşuna taşımamış. Kuul/karizmatik haysiyetli alternatif rock gibi bir şey kulaklarımıza çalınan. Bahsi geçtiği kadar karanlık bir tarafı hissetmesem de sızım sızım melankoli de kolayca esgeçilemez. Ama grubun rock rock diye şahlandığı anlar da mevcut ki (Waves ya da On the Corner) o güzel anlar bizim anlar. Arkadaşlar tür içinde kalmak şartıyla ufak ufak değişiklikler de yapmışlar. Kimi zaman bahsi geçtiği gibi enerjik, birşarkıda brit-popumsu melodik, bazen piyano bazen de akustik gitar katkıları... Beklediğinizden iyi çıkabilir


 7,50/10

Once you know the way down
the path belongs to you...

27 Kasım 2011 Pazar

Jag Panzer - The Scourge of the Light (2011)

Bir baştan bir sondan, grubun çiğ ve yırtıcı ve henüz oturmamış sounda sahip oldukları çıkış albümünün ardından bu yıl çıkan son albümlerine kulak vererek aradaki 30 yıllık farkı özetlemeye çalışalım. Sound yoğun klasik power etkili heavy metal. Vokal değişmiş mi bilmiyorum ama burada özellikle power metal nağmelerine daha hakim bir klasik tarzda uzmanlaştığını duyabiliyoruz. Besteler özellikle albümün ortasından sona doğru daha enerjikleşiyor. Rifler ayırt edilir hale geliyor. Bir kaç farklılık yaratılmaya çalışılmış, misal son şarkıdaki senfonik uğraşı gayet tatlı. Buna rağmen şarkılar hiç dinleyeni şaşırtmıyor. Klasik bir müzik, profesyonel bir icra, keyifli bir dinleyiş. Hemen hemen hiç bir yenilik barındırmıyor lakin. Akılda kalıcılığı zayıf. Anlık yani.

7,50++/10

25 Kasım 2011 Cuma

İstatistikleri toplayalım beylerr, yıl bitiyor.


1992
 Çok eksik var daha.
 1) Iron Maiden - Fear of the Dark
2) WASP - The Crimson Idol
3) Megadeth - Countdown to Extinction
4) Blind Guardian - Somewhere Far Beyond
5) Therion - Beyond Sanctorum



1993
Çok eksik var daha.
1) Björk - Debut
2) Darkthrone - Under A Funeral Moon
3) Megadeth - Symphony of Destruction (Bootleg)
4) Rage - The Missing Line
5) Therion - Symphony Masses
6) Rotting Christ - Thy Mighty Contract * (bootleg'i es geçersek)



1994
1) The Offspring - Smash
2) Portishead - Dummy
3) Megadeth - Youthanasia
4) Yaşar Kurt - Sokak Şarkıları
5) Darkthrone - Transilvanian Hunger

1995
1) Moonspell - Wolfheart
2) Paradise Lost - Draconian Times
3) Blut Aus Nord - Ultima Thulee
4) Hypocrisy - Maximum Abduction (EP)
5) Björk - Post
6) Summoning - Minas Morgul*

1996
1) Şebnem Ferah - Kadın
2) Marilyn Manson - Antichrist Superstar
3) Moonspell - Irreligious
4) Ünlü - Son Defa
5) Özlem Tekin - Kime Ne

1997
1) Pentagram - Anatolia
2) Björk - Homogenic
3) Portishead - Portishead
4) Radiohead - OK Computer
5) Stratovarius - Visions

1998
1) Anathema - Alternative 4
2) Portishead - Roseland NYC Live
3) The Climb - The Climb
4) Paradise Lost - Reflection, best of
5) Massive Attack - Mezzanine
6) Marilyn Manson - Mechanical Animals*
7) Godspeed You! Black Emperor - FA∞**

1999
1) Anathema - Judgement
2) Demons&Wizards - Demons&Wizards
3) Dark Tranquillity - Projector
4) Asafated - Tout va Bien (EP)
5) Nagelfar- Srontgorrth
6) Katatonia - Tonight Decision ** (EP yi saymazsak)

2000
1) Rotting Christ - Khronos
2) Dark Tranquillity - Haven
3) In Flames - Clayman
4) Björk - Selmasongs
5) Nevermore - Dead Heart in a Dead World

2001
1) Avantasia - Metal Opera
2) Summoning - Let Mortal Heroes...
3) Anathema - A Fine Day to Exit
4) Converge - Jane Doe
5) Ramsstein - Mutter

2002
1) Avantasia - Metal Opera II
2) Rotting Christ - Genesis
3) Sentenced - The Cold White Light
4) The Meads of Asphodel/Mayhem - Jihad/Freezing Moon
5) Deathspell Omega - Inquisitors of Satan
6) Antimatter - Saviour** (Spliti katmazsak)

2003
1) Şebnem Ferah - Kelimeler Yetse
2) Mors Principium Est - Inhumanity
3) Edge of Sanity - Crimson II
4) Anathema - A Natural Disaster
5) Korpiklaani - Spirit of Forest

2004
1) Mor ve Ötesi -Dünya Yalan Söylüyor
2) Neurosis - The Eye of Every Storm
3) Amon Amarth - Fate of Norns
4) Into Eternity - Buried in Oblivion
5) Rotting Christ - Sanctus Diavolos

2005
1) Sentenced - The Funeral Album
2) Mors Principium Est - The Unborn
3) Vega - Hafif Müzik
4) Darkest Hour - Undoing Ruin
5) Hard-Fi - Stars of CCTV

2006
1) Pinhani - İnandığın Masallar
2) Arctic Monkeys - Whatever People Say I am...
3) Katatonia - The Great Cold Distance
4) Massive Attack - Collected, best of
5) Amon Amarth - With Oden on our Side
6) Mono - You are There * (derlemeden dolayı)

2007
1) Rotting Christ - Theogonia
2) Şebnem Ferah - 10 Mart 2007 İstanbul Konseri
3) Burial - Untrue
4) Dark Tranquillity - Fiction
5) Klaxons - Myths of Near Future
6) Björk - Volta (konser albümü saymazsak)

2008
1) Portishead - Third
2) Grand Magus - Iron Will
3) Amon Amarth - Twilight of the Thunder God
4) Rainbow Arabia - The Basta (EP)
5) Pharaoh - Be Gone
6) Colour Haze - All ** (EP den dolayı)


2009
1) Editors - In this Light..
2) Solstafir - Köld
3) Long Distance Calling - Avoid the Light
4) Kylesa - Static Tensions
5) Ch'aska - Pururauca


2010
1) Orphaned Land - The Neverending Way of...
2) Burzum - Belus
3) Deathspell Omega - Paracletus
4) Kurban - Sahip
5) Rotting Christ - Aealo

2011
İşin aslı 2011, benim için zayıf bir yıl oldu. Buradaki ilk beş, diğer senelerin ilk onuna belki girer, belki de girmez.

1) Septic Flesh - The Great Mass
2) A Hawk and a Hacksaw - Cervantine
3) Deafheaven - Road to Judah
4) Teenage Panzerkorps - German Reggae
5) Kül - Artık Güçler Dengede


RETRO: Samael - Ceremony of Opposites (1994)

Endüstriyel metalin daha da etkisini hissettirdiği bu albüm black metalin harmonik gürültü duvarına benzer soundunun ki beni sabah iş yolunda rahatca uyutabildiği için bu tür eserleri ayrı bir severim, aksine gruuvi soslu riflere sahip besteleri ve sansasyonel şok etkisi yaratma amaçlı bateri ataklarını barındırıyor. Bu sebepten de çıkarıyoruz kamburumuzu kafa sallama ayinine başlıyoruz. Keyboardun daha bi efektif kullanıldığını da görüyoruz. Birbirinden değişik duygulara çağrıştırmayı amaçlıyor olsa gerek. Fakat bu sert ve bumbastik formülanın her şarkıya uygulanması ortaya kısaca çorba dediğimiz bir yemek çeşidini çıkartıyor. Kıvamın tuttuğu, hafif acılı şu soğuk günlerde ağzımıza tam layık, en bi güzeli uzun yolda mola yerlerinde satılan Ezogelin ruhu taşıyan parçalar yok da değil elbet: Black Trip olsun, Ceremony of Opposites olsun Flagellation olsun.

7,75/10

24 Kasım 2011 Perşembe

Annie Lennox - Diva (1992)

Eurythmics, hani Sweet Dreams şarkılarını Mariyn Manson da söylemişti, grubundan tanıdığımız Annie Lennox'ın ilk solo albümü soul müziğinden de esinlenmiş bir pop çizgisini takip ediyor. Oldukça güçlü bir sese sahip şarkıcı keşke daha soula meyletseymiş ya da synth pop (Little Bird misal) olayını abartıp canlılık getirsetmiş parçalara. Çünkü orta karar bu pop albümü problemli tempo yapısıyla en azından benim için zor takip edilesi bir hal alıyor. Ha, buradaki şarkıların çoğu radyoda çalınsa eyvallah dersiniz ama böyle ardarda olunca dinlemesi zor oluyor. Odak noktamız düşüyor. İçinde nir No More I Love You's yok ama Stay By Me de idare eder artık.

6,50+/10

22 Kasım 2011 Salı

Vangelis - Blade Runner (Soundtrack/Bootleg Esper Edition) 1982/1994/2003

Filmi beğenenlerdenseniz müziklerine de pür dikkat kesilmişsinizdir izlerken. Gerçekten de bir o kadar efsanevi bir çalışma bu. Filmi bir kez daha izlemiş gibi oluyorsunuz. Bildiğimiz gibi film ilk çevrildiğinde gişe başarısı felan yapmamış, zamanla kült statüsüne kavuşmuş. Hatta Harrison Ford'la yapılan röportajda da filmin çekim aşamasının oldukça sancılı geçtiği izlenimi edinmiştim. Eh, zor bir yönetmenmiş. Böyle sorunlu bir filmin soundtracki de sorunlu olacak elbette. Öncelikle bu çalışma için hangi yılı yazacağımı da bilemedim.Film 1982 yapımı, satışa çıkmayan kayıtlar da bu yıla ait. Fakat ne oluyor ne ediyor bilmiyorum, Vangelis usta original soundtrack'in yayınlanmasına karşı çıkıyor. Ve bir orkestra Blade Runner yorumu diye bir albüm çıkarıyor, onu geçiyoruz. Yıllar geçtikçe filmin fanları kendi aralarında değişik bootleg kayıtları oluşturup satmaya başlıyor. Hatta bu durum Vangelis'in orjinal albümü çıkarttığı 1994 yılından sonra da hiç yavaşlamıyor. 20 tane felan saydım yani. İşte benim dinlediğim versiyon 2003 senesine ait Esper Edition olarak geçiyor ve iki CDden oluşuyor. Üç aşağı beş yukarı filmde müzik namına iyer alan her melodiyi içermesiyle ve müzikal etkiye sahip konuşma sampleları ile gayet doyurucu bir çalışma. Ben değil herkes söylüyor bunu. Geleceği dinleyin efenim...

10 yafu 10

21 Kasım 2011 Pazartesi

Cem Karaca & Kardaşlar - Dadaloğlu / Kalender (1970) Single

Dadaloğlu'yu bir bar programında dinlediğim dumanlı gençlik vakitlerimden beri sevmişimdir. Sloganvari havasıyla Allah Allah böyle bir eşkiya şarkısıdır hani. Kayıt eski ve bağlama ağırlıklı, bu dandan gaz gaz hali o kadar da güçlü değil. İkinci şarkı ise ismi üstünde dert şarkısı, mahpus şarkısı. Cem Karaca'nın muhteşem sesini dinlemek için bir vesile. Niye böyle sesler çıkmaz artık, inanmak zor, bir kere istatistiğe bilime aykırı.

8,0/10

20 Kasım 2011 Pazar

Brandon Sanderson - Mistborn III : The Hero of Ages

İşin gerçeği yazar yarattığı teolojinin dağınıklığını toparlamakla uğraşmış bu son ciltte ve biraz da bu uğraş, her ne kadar şaşırtıcı bir son sunsa da, kimi yerde oluşan hayal kırıklığı ve kafada oluşan soru işaretlerini cevaplamaktan uzak. Vakit kaybetmeden özete geçelim.
Kitabın açılışında Marsh'ın başka bir gücün hakimiyeti altına girdiğini görüyoruz. Ama bu güce yani Ruin'e boyun eğdiğini ve son kritik anda direniş göstererek Ruin'i yenilgiye uğratacağını düşünmektedir. Zira Ruin her yazılan ve konuşanı bildiği için bunu kendine saklıyor.  Elend koloss kuşatmasındaki bir kasabaya varır. Vin'in yardımıyla kolosslara hükmeden Inquisitor saklı yerinden çıkartılıp öldürülür ve koloss ordusunun zihnine girerek hakimiyetleri altına alır çift. Kasabanın altında Lord Ruler'ın başarısızlığı halinde insanoğlunu kurtarmak için inşa ettiği 5. sığınağı ve oradan da diğer sığınağın Fadex City'de olduğunu öğrenirler. Her sığınak yiyecek, su gibi ihtiyaçları barındırırken güneşışığının sisler yüzünden gittikçe azaldığı ülkede başkentin çevresi sadece besin üretir konuma gelmiştir. Çiftin amacı ise kayıp atiumu bulmaktır. Vin ve El, koloss ve insan ordusuyla batıya Fadrex City'yi işgale yola çıkarken kuzeyde ki skaa kontrolündeki Urtea'ya Sazed ve Breeze öncülüğünde elçi kafilesi gönderilir. Spook da casusluk faaliyeti için çoktandır o kenttedir. Sazed  yeni impratorluğun baş elçisi olmuştur. Diğer yandan portföyundeki tüm dinleri arayıp sevdicağzı Tindimindilin, ismi herneyse, ölümü ardından en tutarlısnı bulmaya çalışır, manevi sorunlarla uğraştığı büyük bir bunalım içindedir yani.
Tensoon kandra yurdunda yargılanmaya başlanır. İlk Kontrata karşı gelmediğini, yaratıcıları Lord Ruler'ı öldüren Vin'e onun yerine geçtiği için yardım ettiğini anlatarak ırkını boşyere ikna etmeye çalışır.
Tin'e bağımlı hale gelen Spook, Urtea'yu yöneten skaa Quellion'u gözetlerken kızkardeşi Beldre'ye aşık olur. Kentte sadece soylu sınıfı değil allomantic güce sahip olanlar ile soylularla akrabalar bile evlere sokulup diri diri yakılmaktadır. Spook casusluğun dışında aktif eylemlere de girişmeye başlar. Çünkü Kelsier'in ekibinde en çok gözardı edilen kişi olmanın ezikliği içinde kendini ispat peşindedir. Gençtir bi de kanı kaynamaktadır delikanlının. Urtea'ya yola çıkan ekipten bir süreliğine ayrılarak Terris'lerin yerleştiği Hashin çukuruna varan Sazed ırkdaşlarının sisten etkilenmediğini öğrenir ve anlam veremez. Yani sise maruz kalan insanların yüzde 16sı hastalanır ve bunların bir kısmı da ölür. Tabi bu durum Fadrex City'e giden ordu için daha hayatidir. Fadrex ise Lord Yomen isminde hala Lord Ruler'a tapınan ve soylularla işbirliği halinde şehri yöneten bir din adamının kontrolünde saldırıya hazırlıklıdır. Şehir kuşatılır. Bu arada Spook yakalanıp ateşe verilen bir eve atılmıştır. Orada uyandığında Kelsier'in hayaleti ile karşılaşır. Aslında bu onu kandıran Ruin'dir. Ve birden pewter yakma gücünü kazanır. Yani mistborn'un bazı özelliklerini kazanarak oradan kurtulmayı başarır. Şehrin yeraltın aleminde barlarde kahvelerde direnişi örgütlemeye başlar. Şehre varan Sazed ve Breeze de Quellion tarafından terslenir ve eski ekip Spook ile buluşarak Inquisitorların karargahını üs olarak seçerler. Spook yavaş yavaş şehirde gizli kahraman gibi bir role bürünür. Survivor of Flames. Ekibin Spook'un başına gelenler hakkında bilgisi olmaz. Sadece daha atılgan ve liderlik özelliği kazanmış olması dikkatlerini çeker. Binanın altındaki sığınakta su için oluşturulmuş yapay gölü bulurlar. Şehrin içindeki kanalların neden boşaldığı da anlaşılmış olunur böylece. Fadrex'de ise şehre sızan Vin ve Elend hiç bir şey olmamış gibi bir baloya katılırlar ve gözlem yaparken Yomen'i de ikna etmeye çalışırlar. Sonraki bir çatışma esnasında Vin, kolosların nasıl ürediğini öğrenmeyi başarır. Ölen kolosların sırtlarındaki metal çiviler ölmekte olan insanlara batırılıyor ve insanlıktan çıkmış koloss a dönüşüyorlar. Dolayısıyla bu bir tür hemalurji. Tensoon ise yargılamada arkadaşlarını ikna edemeyince köpek vücuduyla kaçmayı başarır. Dünyanın sonunun geldiğine inandığından dolayı Vin'e ulaşıp kandra sırlarını ifşa ederek ona yardım etmeyi planlamaktadır. Marsh Luthadel'e varıp Lord Penrod'un vücuduna demir çivilerden batırmayı başarır. O da artık Ruin'in baştan çıkarıcı sözlerine açık hale gelir ve kısa sürede Luthadel kaosa sürüklenir. İşin aslı şudur : Nasıl Allomancy Protection denen iyi tanrının aracıysa, hemalurji yani bir insanı öldürerek ruhunu, enerjisini, gücünü metal çivilere depolayıp diğer insanlara monte etmek, dünyayı yoketmeyi amaçlayan Ruin'in aracıdır. Lord Ruler'ın askerleri konumunda Inquisitorlar kısa sürede Ruin'in doğrudan kontrol ettiği silahlara dönüşmüştür. Bunu yaparken Lord Ruler aslında Ruin tarafından manipüle edilmiştir. Koloslar ise 5 çivi ile insanlıktan çıkmışlardır. Vin ile Elend kolosları kontrol ettiklerini zannederlerken aslında Ruin öyle olmasını istediği için öyledir. Ve tabi ki kandralar sadece 2 çivi kullanırlar ve Ruin'in etkisine en az açık yaratıklardır. Onların da kökeninde mistwraith denen akılsız sis yaratıkları yatmaktadır. Zamanında güçleri eşit Protection ve Ruin insanlığı birlikte yaratmışlardır. Bunun karşılığında Protection, bir gün her şeyin yokolacağını kabul etmiştir. Diğer yandan da bunun olmasını önlemek için kendi gücüyle daha doğrusu bilincinin büyük kısmından vazgeçerek Ruin i kuyuya hapsetmiştir. Sonradan ortaya çıkacağı gibi  geri kalan gücünü sis olarak dünaya yayarak allomantic gücü ortaya çıkarmıştır. Vin ile Elend bir partiye daha katılırlar. Elend Yomen'i meşgul ederken Vin dini binanın sığınağını keşfe çıkar. Aslında bu Yomen'in tuzağıdır ve Vin'i tutsak almayı başarır. İşte orada Ruin Vin'e ölmüş abisi olarak görünür. Ve Vin yıllardır abisinin kulağına fısıldadığını zannettiği sözlerin aslında Ruin'e ait olduğunu anlar. Çünkü deli annesi küçük kardeşini öldürürken onun kanıyla suladığı küpeleri Vin'e takmıştır. Bir nevi ilkel hemalurji sayesinde Ruin'in etkisine açık hale gelmiştir. Vin sığınakta Lord Ruler'ın yazıtını bulur. Bu yazıtta son sığınağın bu olduğu ve insanoğlunun yenildiğinden bahsetmektedir, umutlar zort olmuştur. Ancak bir şey daha vardır. Ruin'in bedenini sakladığından sözetmektedir Lord Ruler. Urtea'da ise sığınağa abisini öldürmemeleri için Beldre yalvarmaya gelir. Ancak Spook onu rehin alarak Beldre'nin kendilerine sığındığı haberini yayar. Ve son darbe için planlar işler. Tensoon Luthadel'de kalanları Kelsier'in vücuduna bürünerek yeraltına girmeleri konusunda uyarır. Vin'i bulma umuduyla Urtea'ya gider. Vin ise güçlerini tüketmiştir. Yomen tarafından sorguya çekilir. Yomen hala Lord Ruler'ın yaşadığına inanırken Vin'in rolünü anlamaya çalışmaktadır. Elend ise dev bir koloss ordusu toparlamaktadır. Fadrexe saldıracaktır. Fakat sis hayaleti ona görünür. Ve şehri değil Luthadel'i işaret eder. Aslında arada bir görünen bu hayalet Protection'ın zayıf halidir ve zaten bedeni gökyüzünden düşüp ölür. Tabi olan bitene Elend anlam veremez, bedeni de görmemiştir. Ama kente saldırmaktan vazgeçer. Urtea'da ise devrim filizlenir, ekibin kontrolünden çıkmaya başlar işler. Halk Quellion'u ve kızkardeşini kuşatmışken Beldre tarafından yaralanan Spook uzun süredir ona yardım eden Kelsier'in hayaletinin ki şimdi de herkesi öldür diye talimat veriyor, sırrını keşfetmeye başlar. Aslında bu hayalet Quellion'a da görünmektedir. Amaç kaos yaratmaktır. Şehir yanarken kanalları suyla doldurma planları uygulamaya çalışırlar. Ama dini yapı alevler içindedir. Aşırı tin kullanımı sonucu acıyı hissetmeyen Spook alevlere dalar, sığınakta mekanizmayı çalıştırır ve en azından şehrin 2/3 ünü kurtarır. Tensoon şehre vardığında artık şehir Elend'in kuvvetlerinin elindedir. Quellion ve Beldre yolagelmiştir. Spook ağır yanıklarla yatmaktadır. Tensoon ile Sazed'in karşılaşmasında kandraların sırrı ortaya çıkmıştır. Rashek'in arkadaşlarına ne olmuştur. Gerçekten allomancy kazanıp soylulara mı dönüşmüşlerdir. Zaten ferucheamy yeteneği olanlar allomancy'i de elde ederlerse yeni bir Lord Ruler olmalarını engelleyen hiç bir şey yoktur. O yüzden Rashek yani Lord Ruler arkadaşlarını kandraların ilk nesline çevirtmiştir. Ve ilk kontrat da bu amaçla yazılmıştır. Dolayısıyla Sazed'in ve halkının yıllardır aradığı  kayıp Terris dini aslında yaşamaktadır. Hop, ikisi kandra yurduna yola çıkar. Bu arada Vin'in sorgularından birine Marsh da çıkagelir. Atium'u almaya geldim der Yomen'e. Yomen ise Vin'i kandırdığını , atium'un kendisinde olmadığını söyler, zaten depremler olurken, volkanlar patlarken, sisler göğü örtmüşken ekonomik değeri olan atium'un ne yararı vardır ki. Ruin çıldırır, şehrin dışında bekleyen kolossların hakimiyetini alıp önce Elend'in ordusuna sonra şehre saldırı başlatır. Vin Yomen'i Elend'in ordusunu şehre alması için ikna etmeyi başarır. Hatta Lord Ruler'ı öldürdüğü zamanki gibi sisi içine çekmeyi başarır. Böylece Marsh kaçar. İşin aslı şudur: Dünyanın yok oluşu için dengenin bozulmasını sağlayacak şey Ruin'in bedenini bulmasıdır. Ve Ruin'in bedeni daha doğrusu gücü külçe külçe atiumdan oluşmaktadır .  Atium atium diye Vin'i maniipule eden, Fadrex City'e gelmelerini sağlayan, sığınakları keşfettiren de Ruin'dir.
Hatshin çukurlarının alt katlarındaki mağaralar kandraların yurdudur. Sazed içeriye girerken Tensoon yoluna devam eder.İlk nesil Sazed ile çalışmaya ikna olur. Protection ve Ruin'in insanları yarattıkları süreç ve şimdiki yokoluş süreci konuşulur. Sazed Vin'in tüm çağların kahramanı olduğuna tekrar inanır.  Lord Ruler atium'u kandralara emanet etmiştir. Hiç Hathin çukurundan çıkmamıştır. Kullanım için çıkanlar ise azdır ve diğer metallerle gizlenirki Ruin farkına varmasın. Marsh Spook'un Vin'e yolladığı mesajı elegeçirir. Bu mesajda metal parçası ayesinde Ruin'in Spook'u nasıl etkilediği anlatılmaktadır. Vin ise atium Luthadeldeymiş gibi konuşarak tek başına kente varır. Amacı zor duruma düşüp tekrar sisi elde etmektir. Çünkü daha önceki anlarda en ihtiyaç duyduğu anda sis ona gelmiştir. Arkasından atiumun peşinde koloss ordusu ve hayattaki inquisitorlar da varır. Şehir boşaltılmış, yıkıntı içindedir. İlk önce Vin, inquisitorlarla savaşır. Marsh döve döve kızı öldürürken zihnine Spook'un mesajı gelir. Kritik an gelmiştir. Kızın kulağındaki küpeyi yırtıp atarak sisin yani Protection'ın gücünün Vin de birikmesini sağlar. Aslında sisler Protection'ın insanlığı kurtarma planıdır. 16 cins metal vardır ve sisle karşılaşan insanların %16'sı aslında bu hastalık sayesinde allomantic güce kavuşmaktadır. Az sayıda zayıf kişinin ölmesi ise Ruin'in sisin karakterini değiştirmeye başlamasıyla artmıştır. Ve zamanla sis korkulan bir şeye dönüşmüştür. Dünyadaki tüm sis dalga dalga Luthadel'e akar. Ve güneş ortalığı yakmaya. Vin de çat çat 12 inquisitor'u sinek gibi öldürür. Marsh'ı öldürmeye kıyamaz. Aslında onun yaptığı yardımın da farkında değildir. Sislerin çekildiğini duyan kandraların ilk nesli kontratlarında yer alan karar gününün geldiğini duyurur. Yani bedenleri Ruin'in eline geçmesin diye bedenlerindeki çivileri çıkartıp tekrar mistwraithlere dönüşeceklerdir, zihnen kitlesel intihar. fakat içerdeki bazı kandralar ihtilal yapar. Atium'u zenginlik görüp dışarı çıkaracaklardır. Vin ise tanrısallığa yükselir. Bedeni boyut değişir. Artık takip ettiği takdirde tüm dünyayı görebilmektedir. Ruin ile birbirlerinin eylemlerini engellerler ki denge durumu var. Ayrıca insanları kurtarmak için yaptığı şeylerin kötü sonuçları olabileceğinin farkına varır Vin. İnsanoğlunun da bir kısmı sığınaklara ve mağaralara sığınmıştır. Gökyüzü ısınmakta lavlar, depremler olmaktadır. Sazed ve ilk nesil hapisden Tensoon ve onun destekçileri tarafından kurtarılır. Elend Luthadel'e oradan Hatshin çukuruna varır. İnsanları ve Terrisleri bulur. Ruin ise artık vücudunun yerini öğrenmiştir. Hain kandraları ele geçirmeye başlar. Ardından onları durdurmaya çalışan Sazed , bizzat Ruin tarafından elegeçirilen Tensoon tarafından saldırıya uğrar. Kandralar karar günü geldi diye bağrışarak intihar eder, Tensoon da dahil. Bir ksımı ise atiumu dışarıya çıkartmaya çalışmaktadır. Sazed odanın kapısını kapatarak onları engellemeye çalışır. Vin ise Elend'e kısa direktiflerle mağaranın girişini gösterir. Elend kendisiyle rüzgarı konuştuğunu zannediyor, nereden bilsin Vin'e neler olduğunu. Sazed'i, sislerin sırrını keşfeder. Mağaralar ise onbinlerce kolossun kuşatması altındadır. Atium tüketen yüzlerce yeni allomancer kolosslara hücum eder. Atiumları tükendikçe de ölmeye başlarlar. Elend'in karşısına ise Marsh çıkar. Kazandık der, kolosslar mağaraya girdi bile. Askerlerin ölüyor. Elend'in cevabı hastir olur. Tüm atiumu tükettik. Onbinlerce kolossu tabiki öldüremeyiz. Marsh Elend'in kelleyi götürür tabi. Vin de şimşekler çakar. Ve Protection'ın planını anlar. Protection karakteri gereği Ruin'i öldüremez. Ama onun güçlerini alan bir insanoğlu, ki insan içinde Ruin'den de parça taşıyor sonuçta, bunu başarabilir.Yani der Vin, kendi katilini yarattın. İkisinin gücü çarpışır ve bedenleri Elend'in yanına düşer. Dünya da kavrulmaya başlamıştır. Mağaranın girişindeki Sazed çıkar, böyle mi bitecekti her şey diye ağlarken Vin'in vücudundan yayılan enerjiyi görür. Ve sisi içine çeker. İşte efsanelerde 3. cins öznesi kullanılan Hero of Ages'in kendisi olduğu ortaya çıkar. Örneğin yıldızların planını çıkartmış olan bir dinin bilgisiyle dünyanın olması gerektiği yörüngeyi bulur ve oraya yerleştirir. Bitkileri ve hayvanların tarifinden yola çıkarak onları yaratır. Tüm bilgileri eski dinlerin kayıtlarıdır. Binyıl öncesinin coğrafyasnı, insanların unuttuğu yeşil ağaçları, çiçekleri felan. Tüm dinler gerçeği barındırıyor biri değil yani. Spook, Breeze, Beldre, Breeze'in sevgilisi Alrianne sığınaktan çıkar. Şehir ortada yoktur, yemüyeşil bir çayırlık vardır yerine. Fadrex'deki sığınağın çıkışı da onların yanına gelmiştir. Oradan Ham çıkar. Hathshin mağaralarından da Demaux. Sazed'i ararlarken Spook çiçekler içinde Vin ve Elend'in cesetlerini ve Sazed'in yazdığı belli olan notu bulur. Bedenlerini onardığını ama hayata döndüremediğini zaten ruhları birlikte mutlu olduğunu söyleyip hepsinin başlarına gelenleri özetler. Uygarlık için yazılı kaynakları da bırakmıştır. Spook'u mistborn yaptığını bildirir ve insanların yeni lideri olacağını da.

RETRO: Dark Tranquillity - Haven (2000)

Her yeni albümüyle şimdi ne yapmışlar acaba sorusunu akla getirecek bir değişikliği soundlarına yansıtan grup, ki bu değişiklikler hep gramaj niteliğinde oluyor, bu albüme geçiş rolünü oynamayı tayin etmiş. Sonraki endüstriyel soundun izlerinin yavaş yavaş gotik death metale nüfus ettiğine şahit olabiliyoruz. Hala enerjikler, hala tatlı rifler ve kısa tadımlık sololar öne çıkıyor. Haven, Feast of Burden, Emptier Still gibi güçlü şarkılar şu gerçeği saklamaya yetmiyor ancak. Öne çıkan karakteristik parçaların eksikliği.

9,25/10

19 Kasım 2011 Cumartesi

Absu - Abzu (2011)

Kızım Aysuuu!, Bak kimler gelmiş, hadi bi çay demle...
Yani şöyle, hani çatkapı bir komşunuz, tanıdığınız gelir, tüyleriniz diken diken olur. Çünkü gevezeliği, şamatacılığı, gürültüsü ile bu komşunun düşüncesinin aklınızdan geçmesi bile irkilmenize yeter iken, cismen kapınıza dayanması, ilginçtir ters etki oluşturur. Eğlenirsiniz, iyi vakit geçirirsiniz akşamı başağrısı ile kapatsanız bile  bu böyledir. Bir daha ki ziyarete kadar da aklınızda bu komşu kötü bir izlenim olarak saklanmaya devam edecektir. Absu da biraz böyle, harmoni yerine rife dayalı besteleri sebebiyle trash'e benzetilen türü ile prodüksiyon ve tabi ki vokalin tizliğin kenarlarında gezinmesi kulaklarda ve bittabi beyinde tahammül sınırlarını zorlayabilir. Çıkarttıkları ince iş nedeniyle şarkıları pür dikkat dinlemeniz gerekebilir. Böylece ortaya her dinlemede değil uygun anlarda zek alınası bir çalışma ortaya çıkar. Dolayısıyla yorar ve takdir etmesi vakit alır. Ama Absu kapıya dayandığında da o geceden pişman olmayacağınızın garantisi de vardır. Özellikle 3. parça Abraxas Connexus hoşuma gitti. Diğer dinleyenlerin tersine 14 dakikalık progresif beste deneyini başarısız buldum.

7,75/10

18 Kasım 2011 Cuma

Rise Against - Join the Ranks (2011) Single

Vayy, Offspring'in ilk dönemleri gibi, melodisini kaybetmeden üzerine yırtıcılık ve gaz da eklenmiş bir punk bu. Sadece 3 şarkıdan oluşmasına rağmen darmaduman etmeye yetiyor dinleyeni. Evet azcık mainstream sayılabilir. Ee, daha güzel. Özellikle ilk şarkı Join the Ranks'ı tuttum, bırakmam.

8,50/10

16 Kasım 2011 Çarşamba

Nükleer Başlıklı Kız - 1 (2010)

Fhş ve Zor adlı şarkıları dinamik yapıları ile çok daha dikkat çekici. Özellikle bayan vokali yerli rock gruplarında nedense kendine has bir karakter hissetmek pek mümkün değil. Bariyerler zorlanmış ama henüz yıkılmamış.

7,0/10

15 Kasım 2011 Salı

Steel Prophet - Book of the Dead (2001)

Her ne kadar albüm sıkı rifler ve yımış yımış sololarla dolu olsa da bir oturmamışlık kolayca sezimlenebiliyor. Zaten grup sıkça Iron Maiden klonu olmakla suçlanıyor. Halbuki buradaki parçaların bir kısmı evet, Iron Maiden etkisiyle yazılış olabilir ancak değişken yapıları diğer grupların da habercisi aslında. Hayli iddialı vokal ise özelikle albümün başlarında parıldarken geri kalanında aynı etkileyiciliği devam ettiremiyor. Albümü özellikle dinlememin sebebi ise Tragic Flaws adlı parça. Hayatımda dinlediğim en bi power metal şarkılardan biri. Bu ayara ulaşamayan bir kaç şarkı dışında besteler genelde ortalama. Dolayısıyla bu parçaların varlığı albümü kurtarmaya yetmiyor. Ve kısa enstrümentaller daha uzun olmalıydı ki akıcılık tam sağlanın. Ama Tragic Flaws diyorum, başka bir şey demiyorum.

7,50-/10

14 Kasım 2011 Pazartesi

Cansei de Ser Sexy - CSS (2005)

Brezilya diyarından çıkıp New York indie müzik piyasasına has bir kayıt yapmaları çok şaşırtıcı doğrusu. Her ne kadar modern sanat aşığı indie geçinen kültürü Art Bitch isimli şükela parçaları ile yerden yere vursalarda bu hiper enerjik, ucundan punk gitar tonları tattırmacalı dans şaheseri albümlerinin seslendiği kitle misal bir varoş gençliği değil. Misal kahvelerde takılan ağır abiler de değil. Neyse, lafı eveleyip gevelemeyelim, Bir CSS Suxxx olsun, bir Let's Make Love and Listen to Death From Above olsun, ama en çok Alala olsun, pozitifliğin, dalga modunun tepe noktasına teğet geçtiği şarkılar. Hoş ama boş şarkılar. Eğlenmeyi hiçliğe dahil edenlerdenseniz eğer.
Atlamayalım lütfen, hiç es geçmeyelim.

8,0/10

12 Kasım 2011 Cumartesi

Grouper - A I A (2011)

Tek kişilik bir proje olan Grouper'ın son albümü iki cd'den oluşuyor. Dream Loss isimli ilki dinleyenler tarafından ikilinin çirkin ördek yavrısı versiyonu olarak nitelendirilirken, ben ters bir insan evladıyım ya, benim daha çok hoşuma gitti. Çünkü albüme hakim ambiyans ve hafif drone etki burada irkiltici bir atmosfer sunuyor. Uzay ve ya gece, ıssız sokaklar, ışıklarını söndürmeye başlayan gökdelenler, hani akılda oluşan imaj bu. Bayan b
vokalimiz ise rüzgar gibi ağırdan ağırdan esiyor. Zaten şu şarkı güzel felan demenin bir manası yok. Fon müziği, durum müziği, gece müziği bu. Alien Observer isimli ikinci çalışmada ise şarkılar bir nebze daha ayırt edilebiliyor. Özellikle ikinci cd'ye ismini veren şarkı göz kaş burun dolduruyor. İrkiltici atmosfer hafiften hafiften zayıflayıp yerini gizeme bırakıyor. Bu kayıtta dream pop havası daha baskın gibi. Genel olarak değerlendirmelerimi şu ölçütte yapıyorum. Yine dinleme isteği içimde var mı? Yoksa deneysel bir dinleme tecrübesi olarak mı kalacak? Öyleyse at 7 'den aşağıya.

6,75/10

11 Kasım 2011 Cuma

Suzanne Vega - Rosemary (Remember Me) 1999 Single

İyi böyle şirin bir parça. Ancak o kadar kafam yoğunki, üç beş dinleme sonrası aslında şarkıların hepsinin Rosemary olduğunu anlayabildim.Böylece Suzanne Vega faslını bitirmiş oldum. Sırada tek albümüyle Annie Lenox. Bayan vokaller serisi devam ediyor efenim.
Bu arada Allah izin verirse pazar günü TÜYAP kitap fuarındaym. Bu sefer çuvalla felan gideceğim galiba.

7,0/10

9 Kasım 2011 Çarşamba

Richard Awlinson - Avatar Üçlemesi 2: Tantras

Midnight ile Adon'un sahte duruşmasına başlanır. Tilverton'da yüzüne aldığı yara sonucu inancı sarsılan ve katatonik bir sesizliğe bürünen Adon kendini savunamamaktadır.Kelemvor bile bu ikilinin Elminster'i öldürdüğünü düşünmeye başlar. Cyric Karanlık Vadili nöbetçileri gece karanlığından faydalanarak öldürür ve Midnight'ı ve onun zoruyla uyuz olduğu ve sonradan yolculuk boyunca da kötü davranacağı Adon'u kurtarır. Ertesi sabah ölüleri keşfeden şehir halkı artık suçluluklarına daha da çok inanan Kelemvor önderliğinde av kafilesini hazırlar. Halbuki Midnight ve Adon kansız bir planla kurtulduklarını zannetmekteler. İşin aslı Cyric değişmiştir. Midnight'ı da kandırıp kendi yanına çekerek kader tabletlerini elegeçirmek ve tanrılara kafa tutmak istemektedir. Nehirde yolalan kaçaklar bir su perisinden, onları takip eden ekip ise orkların saldırısından kurtulur. Bu arada Bane'in enerjisi maddeötesi boyut gibi bir yerden Myrkul tarafından toplanıp bir araya getirilir. Bane yeniden bir takipçisinin bedenini alarak eski hükümdarlığını empoze etmeyi başarır. Durrock isimli savaşçı bir müridinin liderlik yaptığı bir grup asker ve onların uçan kaçan büyülü atları da Bane 'in emriyle bu kovalamaca kaçmaca etkinliğine katılır. Cyric, Adon, Midnight'ın olduğu sandal bir köprü üzerinde pusu kuran Karanlık Vadi ekibi tarafından saldırıya uğrar. Sandal alabora olur, büyü felan. Olanları izleyen Kelemvor sonunda eski arkadaşlarının tarafına geçerek ekiptekileri panter gücüyle etkisiz hale getirir. Zaten öncesinde aralarında güvensizlik yayılmıştı. Kel, Mid ve Adon biraraya gelirken Cyric nehirde kaybolmuştur. Kısa süre içinde de Durrock'ın ekibi atağa geçer. Teslim olurlar. Cyric ise kurtulmayı başaran  Karanlık Vadili iki kişiye rastgelir ve kendisini Midnight yani cadının büyülediğini söyleyerek temize çıkarır. Buseferde Bane yanlısı Akrep Birliği askerlerine denk gelirler. Onlara da Bane'in casusu olduğuna inandırır. Diğer ikisi mefta. İç savaş haline bürünmüş Kayalık Vadi kentinde Mid ve Adon tutsaklıktan kaçmayı başarıp bazı yerleşikler sayesinde direnmeyi başarırlar. Kel'e ise Bane'in bizzatihi kendisi laneti kaldırma karşılığında Midght'ı elegeçirme görevini verir. Evet der Kel ama aslında anlaşmaya sadık kalma niyetinde değildir. Harala gürele derken Bane'n gemisini kaçırıp Tantras'a yola çıkarlar. Cyric ise artık akrep birliğinin başına geçmiştir, sinsi mi sinsi entrikaları sayesinde. Artık Bane'den direkt emir almaktadır. Tantras'a varan ekibimiz ise tabletleri bulmak için aramaya koyulur. Ancak şehire garip bir atmosfer hakimdir. Şehre yerleşen Sadakat Tanrısı'nın (Torm) müritleri ondan habersiz diğer inançtan olanları şehirden sürmekte, zorla din değiştirmekte hatta öldürmektedir. Diğer tapınaklara ve eşyalarına el koymuşlardır. Cyric ve Durrock Kel'e tuzak kurar bir meyhanede. Kel ile Durrock arenada dövüşür. Kel yener, kaçar felan.Adon ise büyük tapınağa sızıp Torm ile konuşabilmiştir. Bu arada Elmister çıkagelir. Atlattığı badireleri felan anlatır. Kader tableti Torm'un tapınağında saklıdır. Bane Myrkul'un yardımıyla Katillerin Tanrısı Bhaal'a tapan dünyadaki tüm suikastçileri bir anda katlederek ruhlarını güç olarak Bane'e aktarır. Devasa boyutlara büyüyen bir heykelin vücudunu alır.Haberi alan Torm ise kendi hayatlarını feda eden müritleri sayesinde aslan kafalı dev bir heykele bürünür. Grubumuz ise tableti acilen bulmaya çalışırlar. Çünkü tanrının öldüğü yer nükleer patlama etkisi gösterdiği için şehir büyük bir yıkımın eşiğindedir. Büyülü tuzakları aşıp gelen Midnight tableti bulur sonunda. Elminster onları bir efsanede şehri koruyacağı söylenen çan kulesine uçuruverir. Yine Midnight sayesinde şehrin üzerine koruyucu kubbe, iki tanrının birbirlerini öldürmesine yakın vakitte aktive edilebilir. Diğer tableti bulmak için Derinsu'ya gitme kararıyla kitap sona erer.

Alanis Morissette - Jagged Little Pill (1995)

Bazı değer verdiğim pop-rock albümlerini tekrar dinlediğimde, o kadar çok single'ı var ki albümü dinledim addedebilirim kendimi, üzerimde aynı etkinin oluşmaması beni biraz üzüyor doğrusu. Skunk Anansie'de de aynı durumu yaşamıştık. Bunu tabi albüme hakim zeki ve lafı gediğine koymak isteyen ancak yeniyetme şirretliğinden kurtulamamış genç kız modu , 90'lar soundu ve tabi bizim de o sıralar karmaşık duygular içinde helezon helezon dönen genç bir ruha sahip olmamız gibi nedenlere bağlayabiliriz. Yoksa dinlemesi hala keyifli You Oughtta Know, Ironic, Hand In My Pocket, Head Over Feet, You Learn, All I Really Want gibi şarkıların hakkını yememek lazım. Yalnızca aynı şartlar dahilinde değiliz be gülüm.

8,0-/10

8 Kasım 2011 Salı

Omnium Gatherum - New World Shadows (2011)

Melodik death türünde birkaç grupla kendimi kısıtladığım için tarzın kendi içinde ne kadar çeşitlendiğinin farkına varmamışım. Bizzatihi türü Iron Maiden riflerinden apartma hızlı melodik bestelerden ibaret sananlar arasında değilim elbet. Ama bu tarifteki şarkıları daha çok dinledim ve sevdim. Şunun için anlatıyorum. Bu albümün soundu son dönem  DT albümleri gibi fazlasıyla modern tınlıyor. Ve üstelik gotik metal formüllerinden hayli etkilenmiş bir durumda. Bir kere müzik ağır, sert ve yavaş. Benim için fazlasıyla yavaş. Bestelerin akmadığını gotik ve doom metalde olduğu gibi riflerin kısa tekrarlara dayandığını görebiliyorsunuz. Amon Amarth'ı andıran güçlü brütal vokalle birlikte bu sound enteresan bir karışım meydana getiriyor. Defalarca dinlemekle , bir hafta içi sabahı körü, şarkıların büyüsünü ve derimliğini hissedebildim. Ve neden bu albümün favori albümlerim arasında yer almayacağını da. Çünkü ben klasik ,hadi diyelim ki ucuz, melodeath seviyorum. Üstteki tarifi denemek isteyenler için ise güzel bir seçenek olacak bu albüm.

7,75/10

7 Kasım 2011 Pazartesi

RETRO: Samael - Blood Ritual (1992)

İlk albümdeki ham kaba black çizgisi terkedilirken gruuvi death-doom-thrash rifleri ağırlığında gelişim sürdürülmeye devam ediliyor. Hatta sözler ve imaj dışında black metal ilen ne alakası var karrrdeşim bile diyebilmeniz mümkün.Özellikle bir kaç şarkıda bu rifler uygun durkalklarla birleşince ortaya kafa sallamaktan başka bir netice çıkmıyor. Ancak 40 dakika boyunca birbirine benzer parçalar ve riflerle bunu yapmaya kalkışırsanız ister istemez konsantrasyonunuzu kaybediyorsunuz ve sonuçta yaw ben bir şey anlamadım bu albümden ama tekrar da dinlemek istemiyorum diyorsunuz. En azından bunlar benim ağzımdan dökülen sözler, beynimde baloncuklanan düşünceler.

6,50+/10

6 Kasım 2011 Pazar

Dhafer Youssef - Abu Nawas Rhapsody (2010)

Herkeslerin bayramı kutlu olsun. Bayrama denk gelen güzel bir çalışmayla devam edelim. Etnik cazın başarıyla uygulandığı bu albüm, sanatçının 5. yapıtı. Etnik demişken Arap ve sufi müziği anlamamız gerektiğinin farkındasınız sanırım. Piyano, ud, kontrbas ağırlıklı enstrümanlar. Zafer Yusuf'un vokali ise camçatlatan tizliğe varabilen bir renge sahip. Bizde de genç bir şarkıcı vardı ya, Cem Adrian gibim. Yalnız bazı anlar performansını abarttığını söylemeliyim. Aslında sanatçının bu albümde yer alan Les Ondes Orientales isimli şarkının klibine televizyonda rastlamam bu albümü dinlememe ilham oldu. Konser kaydı olan klip özellikle çılgın piyano ritimleri ile çok etkileyiciydi. Maalesef aynı enerjiyi albümde hissedemedim. Bu da demekki grubuyla birlikte bu sanatçıyı bir de canlı performansında izlemek lazım.

7,50-/10

5 Kasım 2011 Cumartesi

Richard Awlinson - Avatar Üçlemesi 1: Karanlık Vadi

Unutulmuş Diyarlar evrenini genel olarak düşündüğümüzde severim. Bunda eski bilgisayar oyunlarının ve ilk eserlerinde çizdiği elle dokunulur somutluktaki manzarasıyla R.A.Salvatore'un katkıları esgeçilemez. Fakat bu geniş ve muhafazakar evreni işleyen her kitap iyi olacak diye bir şey yok.Bu üçleme de karakterlerin zayıflığı, Tanrıların yeryüzüne inmesi gibi büyük bir konunun altında ezilmesi, arka arkaya anlamsız maceralar, olağanüstü mantıkdışı büyüler ile olumsuz anlamda dikkat çekiyor. En azından bu ilk cilde olanları anlamak için ayırdığım zaman sebebiyle kötü demeyebiliriz. Vasat sadece, takip eden kitap için düşüncelerime ulaşmak içinse bir  kademe daha altlara uzanmak lazım. Pulp fiction işte.
Konu şu. Çeşit çeşit tanrı var unutulmuş diyarlarda. Kendi boyutlarında yaşıyorlar. Fakat kader tabletleri denen nesnenin kaybolmasına kızan ve tanrıların da yaratıcısı olan Ao tarafından sille tokat dünayaya atılırlar. Kendi rahiplerinin vücutlarına girerek dengesi bozulmuş büyü güçlerine tekrar hakim olmaya çalışıp her biri tekbaşına başlarına geleni çözmeye çalışırlar. İşin aslı Bane ve Myrkul denen tanrılar bu tabletleri çalıp dünyada bir yerlere saklamışlardır. Ve Nifak Tanrısı Bane Ao'yu da altetme planları düşlemektedir. Tabi ki bir maceracı grubumuz var. Sihirbaz Midnight (Tanrıçası Mystra tarafından büyü gücünün bir kısmı transfer edilmiştir), sonradan yavuklusu olacak Kelemvor (ki taşıdığı lanet yüzünden maddi çıkar olmadan hiç bir görev üstlenememekte insanlara yardım edememektedir), hırhız Cyric ki kitabın başında Kelemvor'un dostuyken anlamsız bir şekilde gözünü hırs bürüyüp düşman kampına geçecektir ve zavalı rahip Adon, güzellik tanrıçası Sune'nin müridi aşk adamıdır. Bir prensesi kurtarmak için göreve atılırlar. Aslında Bane tarafından tutsak edilen Mystra'nın peşinde olduklarını bilmemektedirler. Yolculuk sırasında kendilerini hedef alan garip doğal olaylarından müteşekkil saldırılarla karşılaşırlar. Grubumuz sonunda kaleye varır ama kendi korkularından beslenen hayal dünyalarında hapsolurlar, sonra kurtulurlar. Bane ise yaptığı büyünün geri tepmesi sonucu Mystra tarafından alaşağı edilir. Son anda yardımcısı Tempus tarafından oradan kaçırılır. Mystra da büyü güçlerini istiflediği kolyeyi Midnighttan teslim alarak eski gücüne kavuşur. Kader tabletleri ve Bane hakkında bilgiyi Ao'ya iletmek üzere semavi merdivenle gökyüzüne çıkmaya çalışırken Helm adlı Ao'nun görevlendirdiği tanrı tarafından durdurulur. Helm'in bilgileri Ao'ya iletmek üzere istemesine karşı çıkan Mystra yolu zorlar (çünkü evini özlemiştir biraz da bencillik de var mayasında) ve aralarında kavga sonucu ölür, daha doğrusu vücudu yokolur, zihni ve büyü gücü Fareun'u çevreleyen büyüsel ağa katılır. Tanrıça'nın öldüğü yer büyük bir patlamayla yerle bir olur. Ölmeden önce Midnight'ı efsanevi büyücü Elminster'i bulmakla görevlendirir. Bane Zhentil kalesindeki destekçilerinin yanına döner. Grubumuz Tilverton denen bir yerde konaklar. Kasaba halkı dünyalarındaki kaotik ortamdan dolayı inançsızlığa sürüklenmiştir. Orada Kelemvor'u pantere dönüştüren lanetin aktive olması sebebiyle grubumuz kaçmak zorunda kalır, arkalarında kasaba halkı kovalarken eski arkadaşlarından ve onların peşine ödül amacıyla düşen Thurbrand'ın adamlarının yardımıyla izlerini kaybettirirler. Bu seferde üstlerine dağ felan düşer, dev örümcekler saldırır böyle saçma olaylar işte. Sonunda Elminster'in de ikametgahı Karanlık Vadi kasabasına varırlar. Ve Bane'in ordusunun kenti kuşatma planları arasında yerlerini alırlar. Midnight ve Adon Elminster'in kulesinde ona yardım ederken Kelemvor ile Cyric farklı birliklerde şehrin savunmasına katılırlar. Bane askerlerini ölüme götürmekten kaçınmamaktadır. Ölüm tanrısı Myrkul'la yaptığı anlaşma ile ölenlerin ruhunu alarak güçlenecek ve şehrin yakınlarındaki semavi merdivende Helm'e meydan okuyacaktır. Elminster ve ekibi büyüyle merdiveni yok eder. Savaşı arkada bırakan Bane tapınağa girer. Çetin bir çatışmada büyülü bir yarık açılır. Mystra'nın ruhu Bane'i kendine çeker. Midnight Mystra'dan özümsediği büyülü güçle Bane'in vücudunu yok etmeyi başarır.Yarığı kapamakla uğraşan Elminster yarıkla birlikte kaybolur. Bane'in destekçileri de geri çekilir. Elminster ile grubun çalıştığı yerle bir olmuştur. Ve şehir halkı Adon ile Midnight'ı Elminster'i öldürmek suçlamasıyla derdest eder.

Symphony X - Iconoclast (2011)

Progresif metalin kilit isimlerinden biri olan bu grubu doğru dürüst ilk kez dinleme fırsatı buluyorum. Çok da etkilendiğimi söyleyemeyeceğim. Daha doğrusu kafamı karıştırdı biraz. Keyboardun öncü kuvvetleri oluşturduğu neo-klasik power metal etkili erken dönemleri kulağıma daha bi cazip geliyor. Buradaki çift cdden oluşan albüm ise modern soğuk bir sounda sahip biraz senfonik biraz gruvi metal (amerikan trash etkili power , süt küpüklü krema üzerine karamel soslu yumuşatılmış içimiyle keyifli  mocha, artık türler de böyle tarif ediliyor, peh!) rüzgarından besleniyor. Evet bu albüme adını veren parçada bu formüla iyi işlemiş görünebilir. Ama hiç de hazetmediğim modern duygusuz kaydın güçlü vokal ile sert müziğin uyuşamaması gibi bir durum yarattığını görebilmek kolayca mümkün bir hale alıyor. Dinlediğimiz bir Septic Flesh olsa tam da yakışan atmosfer bu diyebiliriz. Bu tarz müzikte ise sadece sunulan bir seçenek olmuş. Şarkıların yarısında o güçlü vokalle desteklenen vörs kısımları beklentiye soktuğu kadar etkileyici nakaratlara bağlanamıyor. Ve maalesef güzel nakaratlar da power metal kaidelerine bir taş daha ekleyemiyor. Allah aşkına!, şu sözlere bakın ve kararınızı siz verin. (en aşşağıya canım) Profesyonellik ve tecrübe bir yere kadar. İşin ilginç yanı bu albüm de grubun beğenilen eserleri arasında yerini alıyor. O kadar eleştirdim ama elbette güçlü, sert, tastamam metal tavırlarını reddediyorum anlamına gelmiyor. Ne bileyim, saf ya da modern etkili bir progresif metal benim tarzım değil.

I close my eyes lost in a memory
Just like a candle in the wind
What could have been, with just one kiss goodbye
You spread your wings to fly
Far away, somehow, someday you will understand
I hope you'll understand... someday


7,50++/10

2 Kasım 2011 Çarşamba

Barış Manço - Dağlar Dağlar (1970)

Yorgunluktan bitap durumdayım. Pazar eve iş getirdim ve o günden beri mesai üstüne mesai ve yolda geçen uzun vakitler. Hakikatten, Asya tarafında ümraniyeye altunizadeye atakente yakın olup da ev arkadaşı isteyen var mı yanına? Neyse, İşte Barış Manço'nun ilk albümü. Aslında o güne kadar çıkarttığı 45'liklerin singleların bir toplaması bu. Dolayısıyla farklı soundlara açık bir çalışma. Efsane şarkı Dağlar Dağlar, Derule, Kağızman gibi türkü kokan , -da ne demek bariz türkü , parçaların yanısıra garip batı tarzında hatta country denebilecek kadar en batıda bir tarza rastlamak da mümkün. Misal Seher Vakti, çok ilginç bir sentezi yakalamış ustamız. Zaten vokal performansı namına kelam etmeye gerek yok. İlk yılları olduğundan dolayı müzik aleminde, ses daha bi berrak daha bir duru, bazı parçaları yakışacak kadar dozda karakter aşılamak için kullandığı vokal teknikleri de şahane. Örneğin açık e'nin kullanımı ya da buradaki orkestra versiyonu dinlemesi apayrı bir keyif sunan Kol Düğmeleri'nin sonundaki atraksiyon gibi. Sound ise zaman aşımına uğramış biraz. Günümüze göre hayli enteresan, zaman zaman beste açısından değil de düzenleme açısından,  müziğin tarihsel gelişimi ders notlarından çıkmışcasına bir antikalığı sezimlemek mümkün. Tabi kulaklar distorşına alışmış durumda. Diğer içerdiği şarkılara da baktığımızda duymadığımız bilmediğimiz yok gibi. Katip Arzuhalim, Kirpiklerin Ok Ok Eyle, İşte Hendek İşte Deve, Bin Boğanın Kızı gibi parçaların yanına nedense Ağlama Değmez Hayat'ı pek yakıştıramadım gayri. Bu kadar.

9,0/10