Alternatif ve nu-metal soundunun bir önceki albüme göre daha da ağırlık kazandığını görüyoruz. Açılışı death parçası F(r)iend yaparken Touch of Red ile yeni IF'yi başarılı bir performansla dinleyebiliyoruz. Melodinin, endüstriyel etkinin ve arkadaki ilgi çekici ding dongların hoş bir kompozisyonu. Galiba bir gitar solosu da duydum. İnsan ne ister? Bir nevi patlama noktasına sahip endüstriyel balad olarak adlandırabileceğimiz My Sweet Shadow, bıktırana kadar tekrar eden lakin pek mis nakaratlı Borders and Shading ile yine basit ama melodik bir nakaratı olanBottled diğer öne çıkan parçalar.
Açıkcası albüm biraz daha az parçadan oluşsaydı ve parçalar üzerinde kesme biçme yeniden birleştirme gibi işlemler uygulansaydı sankim ürün bir nebze daha iyi olabilirdi.
I'm selling heavenly sketches
A world out of my mind
7,50/10
19 Şubat 2009 Perşembe
18 Şubat 2009 Çarşamba
Theatre of Tragedy - Aégis (1998)
Gotik rock kulvarına adım atan grubumuz brütal vokalleri terkeylemiş yerine geçen clean vokal ise ruhsuzluğun göstergesine dönüşmüş. Hımm hım da hım hım, atmosfer içinde kaybolan, silik bir çalışma kanaatimce. Kötü demiyorum ama ilgimi alakadar edemedi bir türlü. Mevzuları ise dramdan drama sürüklenmiş mitolojik kızcağızlarımızın hikayeleri, konsept ilginç. Yine de başa dönelim: daaaaaavvvntempooo, monotonluğu kıracak entersanlıkların, örneğin brütal hırıldama , çok seyrek kullanımı. Fenalık geldi vallaha, puanım atmosfere ve kaçan gollere
Cassandra, Angelique, Aoede, Venus (Liv Kristine'nin albümdeki en parlak performansı)
7,50/10
17 Şubat 2009 Salı
RETRO: Seksendört - Seksendört (2005)
Ölürüm Hasretinle ile gerçekten hakettiği bir çıkış gerçekleştiren grup, nağmelerin yankı yankı olduğu ultra melodik arabesk rock furyasının yayılmasına bu albümle hatırısayılır katkıda bulunmuştu. Sınıflandırma yapmayı pek sevdiğim için kendi kafama göre adlar da uyduruyorum. Arabesk rock da bunlardan biri. Şuracıkta eklemeliyimki bu kullanım bana özel değil , oldukça duyulmuş bir tanım. Ama 2nd Wave of Anatolian Rock (2WAR) gibi güzelim bir tanımım heba oluyor ya, en çok ona üzülüyorum. heh he...
Ölürüm Hasretinle, Sesimi Duymuyor musun, Sabah Olsun, Affet, Son Mektup, hala zevkle dinleyebiliyorum bu şarkıları. Ayrıca modern rock, nu-rock, punk gibi etkileri yerel bir hatta buluşturarak takdiri hakediyor grup. Vokal ile haydin hep beraber söyleyelime açık ortalama sözler ile de popülerliğin şifrelerini çözmüş bulunuyor grubumuz. Eğer beklentiye girmeden iyi bir yerel pop-rock denemesi dinlemek istiyorsanız ve ağlak aşk klişelerini, sahte sinir krizlerini mideniz kaldırabiliyorsa iyi bir seçim olabilir -di zira 4 sene geçmiş. Pehh gençlik...
8,0/10
15 Şubat 2009 Pazar
Ortada su şişesi
Dante 01
Fransız bilimkurgusu. Yönetmenin önceki işleri gayet iyi-ymiş. Konumuz tarihin en manyak ve deli mahkumlarının hayatlarının bağışlanmasına karşılık yanan bir ateştopu , Dante gezegeni yörüngesindeki bir uzay istasyonunda zihinsel tedavi yöntemlerinde kobay olarak kullanılmaları üzerine kurulu. Ama geçmişi olmayan esrartengiz bir tipin de aralarına katılmasıyla ilginç işler dönmeye başlar. Öncelikle efektler zayıf bütçeli bir filme göre gayet başarılı. Konu ilgi çekici. Hz.İsa alegorisi ve uzaylı metaforunun karşılıklı işlenerek neye inanmak istersen ona inan konsepti de ilginç. Ama iki hikye de maalesef cevapsız sorular bırakıyor. İşte bu da senaryonun bazı yerlerde çıkmaz sokak duvarına toslamasının eseri. Bol bol Alien ve diğer labirent gerilim filmlerine refere eden , bibuçuk saatinizi ayırdığınıza pişman olmayacağınız ama dilinizde de bir tat bırakacak bir film.
Klon Savaşları
Görüntüleri süper, aksiyon süper, tam eğlencelik. Konuyu anlamaya bile çalışmamak lazım böyle bir animasyonda. Çünkü yok gibi bir şey ya da yazacağım iki satırla filmin tüm metnini ortaya koyabilirim ki istemiyorum. Zaten hiç bir zaman Star Wars hayranı olmadım, olanları anlamadım, hatta şöyle bir cevabım var: yaawwwn (esneme efekti)
Earthsea:Büyücülük Okulu
Sci-Fi Channel adlı bir kanalın ünlü yazar, aşığım Ursula Leguin'in ölümsüz serisini kendi kafasına göe bir şekle sokup uyarladığı TV filmi. Şans eseri Türkçe CDsini bulabildim. Açıkcası ne yaptıklarını anlamak zor, kısacası kolay izlenebilir bir formata sokularak tüm otantik hikaye sakatlanmış. Hikaye örgüsünün akışı diye bir şey mevcut değil zaten , belgesel kıvamında kesik kesik işlenmiş seri. Yazarın okuyucularına öneriyorum.
Fransız bilimkurgusu. Yönetmenin önceki işleri gayet iyi-ymiş. Konumuz tarihin en manyak ve deli mahkumlarının hayatlarının bağışlanmasına karşılık yanan bir ateştopu , Dante gezegeni yörüngesindeki bir uzay istasyonunda zihinsel tedavi yöntemlerinde kobay olarak kullanılmaları üzerine kurulu. Ama geçmişi olmayan esrartengiz bir tipin de aralarına katılmasıyla ilginç işler dönmeye başlar. Öncelikle efektler zayıf bütçeli bir filme göre gayet başarılı. Konu ilgi çekici. Hz.İsa alegorisi ve uzaylı metaforunun karşılıklı işlenerek neye inanmak istersen ona inan konsepti de ilginç. Ama iki hikye de maalesef cevapsız sorular bırakıyor. İşte bu da senaryonun bazı yerlerde çıkmaz sokak duvarına toslamasının eseri. Bol bol Alien ve diğer labirent gerilim filmlerine refere eden , bibuçuk saatinizi ayırdığınıza pişman olmayacağınız ama dilinizde de bir tat bırakacak bir film.
Klon Savaşları
Görüntüleri süper, aksiyon süper, tam eğlencelik. Konuyu anlamaya bile çalışmamak lazım böyle bir animasyonda. Çünkü yok gibi bir şey ya da yazacağım iki satırla filmin tüm metnini ortaya koyabilirim ki istemiyorum. Zaten hiç bir zaman Star Wars hayranı olmadım, olanları anlamadım, hatta şöyle bir cevabım var: yaawwwn (esneme efekti)
Earthsea:Büyücülük Okulu
Sci-Fi Channel adlı bir kanalın ünlü yazar, aşığım Ursula Leguin'in ölümsüz serisini kendi kafasına göe bir şekle sokup uyarladığı TV filmi. Şans eseri Türkçe CDsini bulabildim. Açıkcası ne yaptıklarını anlamak zor, kısacası kolay izlenebilir bir formata sokularak tüm otantik hikaye sakatlanmış. Hikaye örgüsünün akışı diye bir şey mevcut değil zaten , belgesel kıvamında kesik kesik işlenmiş seri. Yazarın okuyucularına öneriyorum.
Darkthrone, Holy Darkthrone - Eight Norwegian Bands Paying Tribute (1998)
90'ların baba black gruplarının darkthrone abimize saygılar deyüp kaydettikleri bu albüm birbirinden klas 8 parça içermektedir. Katkılarını sunan gruplar Satryricon, Enslaved, Thorns, Emperor, Dodheimsgard, Gehenna, Gorgoroth ve Immortal. Fazlası var eksiği yok.
Genelde parçalar özgün hali bozulmadan biraz daha iyi kayıt kalitesi ile ve grupların orjinallikleri rütuş sayılabilecek ufaklıkta katılarak yorumlanıyorlar. Emperor ve DHG, grubun death geçmişinden parçalar seçtikleri için değerlendirme dışıdır. Çünkü Darkthrone'ın death halini ben bilmiyorum. Albümün en dikkat çekici parçası Thorns'un pek bir acayip Pagan Winter cover'ı. O kadar nefret ediyorum ki muhteşem güzel bir parça. Anlamadınız mı? Şöyle söyleyeyim, satanik robot metal!! Hala mı tık yok? Torrent-Thorn-Pagan Winter belki bulursunuz. Diğer ilginç bir parça ise Gorgoroth'un gargara derekesinde Slottet zartzurt yorumu. Neyseki enstrümanlar sıkı -tight- özellikle blastbeatler .
8,25/10
14 Şubat 2009 Cumartesi
The Chemical Brothers - We Are the Night (2007)
Herkes Kimyasal biraderlerin en azından bir şarkısını bilir ve sever. Ama albümünü baştan sona dinleyenlerin sayısının da oldukça az olduğu tahmin edilebilir bir şey. İşte ben de bugüne kadar o güruh içinde yer alıyordum. Dinledim de ne oldu? Bir bakalım.
İlkin bir sır vereyim, bugüne kadar dinleyip beğendiğimiz o klip şarkıları grubun en pop, en piyasa şarkıları. Bu albümde de Do It Again ve Salmon Dance kolay adapte olunabilen parçalar. Ve de üstelik grubun bilindik muhteşem kliplere sahip singleları arasında yer alıyorlar. Doğal olarak da albümün ağırlığını oluşturan diğer parçalar daha minimal , yaratıcılığa dayalı, tekrarlayan liriklere sahip ya da enstrümantal elektronik dans parçaları. İçlerinde Saturate ile A Modern Midnight Conversation'dan biraz daha fazla hoşlandığımı söyleyebilirim. Onlar benden hoşlandı mı , merak içindeyim.
Pop tarafında ise albümün de kral parçası All Rights Reversed dikkat çekiyor. Do It Again de Ali Love , Salmon Dance da Fat Lip gibi sanatçılarla çalışan grup bu şarkı için daha bilindik bir ismi, Klaxons'u seçmiş. Parçanın Brit soundu ile sevgimi kazanmasının sebebi böylece anlaşılmış oldu. Grubun destek aldığı diğer güzel bir parça da amerikan'ın folklorik tek adamlarından Willy Mason'ın seslendirdiği Battle Stars.
Diğer bir sırrım ise grubun sıkı takipcilerince bu yeni albümün yerden yere vurulduğu. Geçmişte yaptıklarının kötü birer sureti olmakla etiketleniyor grubun yeni şarkıları. Bu da bilginize olsun.
8,0/10
İlkin bir sır vereyim, bugüne kadar dinleyip beğendiğimiz o klip şarkıları grubun en pop, en piyasa şarkıları. Bu albümde de Do It Again ve Salmon Dance kolay adapte olunabilen parçalar. Ve de üstelik grubun bilindik muhteşem kliplere sahip singleları arasında yer alıyorlar. Doğal olarak da albümün ağırlığını oluşturan diğer parçalar daha minimal , yaratıcılığa dayalı, tekrarlayan liriklere sahip ya da enstrümantal elektronik dans parçaları. İçlerinde Saturate ile A Modern Midnight Conversation'dan biraz daha fazla hoşlandığımı söyleyebilirim. Onlar benden hoşlandı mı , merak içindeyim.
Pop tarafında ise albümün de kral parçası All Rights Reversed dikkat çekiyor. Do It Again de Ali Love , Salmon Dance da Fat Lip gibi sanatçılarla çalışan grup bu şarkı için daha bilindik bir ismi, Klaxons'u seçmiş. Parçanın Brit soundu ile sevgimi kazanmasının sebebi böylece anlaşılmış oldu. Grubun destek aldığı diğer güzel bir parça da amerikan'ın folklorik tek adamlarından Willy Mason'ın seslendirdiği Battle Stars.
Diğer bir sırrım ise grubun sıkı takipcilerince bu yeni albümün yerden yere vurulduğu. Geçmişte yaptıklarının kötü birer sureti olmakla etiketleniyor grubun yeni şarkıları. Bu da bilginize olsun.
8,0/10
11 Şubat 2009 Çarşamba
Mercyful Fate - 9 (1999)
Canlı heyecanlı rifler, sıkı gitar ile davul işi ve tam ayarında ciyaklı dinlenebilir vokal çalışması. 90'ların alternatif modern heavy metal soundundan da hafif etkileşim. Sololar biraz kısalmış. Şeytan ile Tanrı'nın eşitlendiği bir fikri açılım.
Insane, Church of Saint Anne, Burn in Hell, Buried Alive
7,75 /10 , 8 de olur öyle yani.
10 Şubat 2009 Salı
Summoning - Oath Bound (2006)
Nev-i şahsına münhasır grubumuzun son yapıtı genel olarak öncekilerin soundunu devam ettirirken diğer yandan da bazı değişikliklerin denendiği güzel bir albüm olmuş. Minimal atmosferik ve durağan parçaların yanısıra perküsyon benzeri denemelerin yapılması hafif doğu esintisi yayıyor albüme. Asıl albümün farklı noktası ise tamamiyle Tolkien'in ork lisanıyla yazılmış marşvari cenk meydanı kokan Mirdautas Vras. Öldürmek için güzel bir gün'e denk geliyor öz lisanımızda.
Diğer bir güzellik de grubun clean vokalli koro nakarat eklemesi bir kaç şarkıya. ( Önceki albümdeki gibi konuşma sampleları da devam ediyor abartıya kaçmadan) Öncelikle Might and Glory'de biraz damağımıza bal çalınıyor ve nihayetinde son parça 13 dakikalık Land of the Dead ile bu yeni eğilime doyuyoruz. Tam ayarında, şık olmuş. Umuyorum ki bu parçayla grubun geleceğine bakıyoruz. Ve bu albümü de bir geçiş albümü olarak niteleriz.
Öne çıkan parçalardan biri de Menegroth. İsmini geçirmezsem darılır.
8,50/10
8 Şubat 2009 Pazar
Dornenreich - Her von welken Nächten (2001)
Albümdeki Alamanların mittelzartzurt diye adlandırdığı yavaş tempolu ve maalesef fısıltı vokalli 3 parça haricindeki parçalar, özellikle Wer Hat Angst Vor Einsamkeit ile Trauerbrandung başta gelmek üzere, benim için klasikleşmiş black-gotik numuneleri. Folklorik sayıklamaların yerini akustik enstrümental parçalar almış olsaydı albüm de klasikler arasında yer alabilecekti.
Ne diyelim? Kaçırılan bir fırsat nitelemesinin çok güzel yakışacağı bir albüm, sözün özü.
8,75/10
7 Şubat 2009 Cumartesi
Ergün Aydınoğlu - "Sol Hakkında Her Şey" Mi?
Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce:Sol adlı devasa çalışmanın içerdiği eksiklikler, klişeler, yanlışlıklar ve propaganda metinlerine istinaden yazarın 'tarihi yeni kuşaklara nesnel bir açıdan sunma' gayretiyle anti-stalinizm çerçevesinden getirdiği eleştiriler bütününden oluşuyor kitap. Okumaya başladığınız birkaç dakika içinde üslup sayesinde kendinizi kendi tarihiniz içinde, gerilerde buluyor ve ortaokulda (bizim zamanımızda ortaokul vardı) suratı asık , her zaman sinirli bir şekilde dilbilgisi hatalarınızı düzeltmeye çalışan, bağıran ve de köpüren Türk Dili ve Edebiyatı hocanızı yadetme fırsatını yakalıyorsunuz. Kitabın arkasında dediği gibi "Bu çalışma..., Türkiye solu ve entelektüel ortamında neredeyse unutulmuş olan polemik tartışma geleneği temelinde eleştiriyor" Evet , tam da yapılan bu, geçmişin bütün hataları ile. (Kendi) Doğruları(nı) söyleyebilmek için cümle içlerinde imaları sezinleyebilme yeteneği yazarın 70'li yıllardaki sol polemikçilerle paylaştığı bir hüner.
Sol tarih üzerine okumayı seven biri için üstte ismi geçen ve bu kitabın da odak noktası olan Sol'un pek çok makalesinin hayal kırıklığı yarattığı bir gerçek. Yazarın eleştirdiğim yazım tekniğini bir kenara bırakırsak belirli konularda, mesela Mustafa Suphi gibi methiyeler düzülen bir ikon konusunda söyledikleri ufuk açıcı şeyler. Yıllar boyu anlatıla anlatıla gerçekliğini kaybederek metafizik efsanelere dönüşen kişiler, olaylar ve olguların köklerine dönerek yeniden yorumlanması yazarın amacı. Bunu da bir ölçüde başarıyor. TKP'nin politik gücü ve bağımsızlığı, TİP-MDD ayrılığı, teoride ve pratikte Dev Yol, Behice Boran, H.Kıvılcımlı, M.Ali Aybar, Mahir Çayan, D.Perinçek üzerinde yazarın üzerinde durduğu belli başlı konular. Tek tek yazarın aktardığı düşünceleri özetlemeyeceğim. Yalnız bazı eleştirilerin az çok bilinen şeyler olduğunu , TİP'in pragmatik 'broad left' bir örgüt olmasından kaynaklı teorisizliği ya da DY'nin iç savaş teorisi, Çayan'ın eklektizmi ( yazarın buradaki eleştirisi bir yere kadar doğru olabilir ama hiç de savunmadığım gerillacılık=devrimcilik eşitliği gibi genel kabullerin ülkemizde yaygınlığı gibi özellikler açısından bakılırsa yerel anlamda M.Çayan etkisi yüksek bir teorisyendir), söyleyebilirim. TKP'nin 20-30'lu yıllardaki zayıflığı incelenirken sabit parametrelere başvurularak genellemeler yapılması , yabancı ülkelerdeki resmi KP örnekleri, yer kıtlığı sebebinden olsa gerek dikkatten kaçmıyor. Yine de okuyucu biraz ayrıntı bekliyor. Tıpkı eleştirilerin odağının , bir önceki kitabı Türkiye Solu'nda da olduğu gibi, dönemin büyük aktörleriyle sınırlandırılması gibi. Ne de olsa ülkemizde olmayan eleştirel sol tarih yazımının, politik-eleştirinin ilk adımları bunlar.
Sol tarih içinde klişeleri zayıflatmak amacıyla başlattığı bu çalışmaların neticesinde yazarın bir ölçüde başarılı olabileceğini belirtmiştim. Doğu toplumlarına özgü lider kültünün de içinde geliştiği eleştirilere kulak asmayan statükoculuk bataklığı ve yazardan kaynaklı kullanılan dilin iticiliği, dışlayıcılığı. Yazdıklarımın yanlış anlaşılmasını da istemem. Mutlaka okunması ve üzerinde düşünülmesi gereken bir yapıt.
5 Şubat 2009 Perşembe
MGMT - Oracular Spectacular (2008)
Kids, Electric Feel, Time to Pretend gibi mütevazi hitlerle geçen sene ismini duyuran indie pop grubu MGMT (management'in kısaltılmış versiyonu) pop sounduna psycedelic tınıları yedirmesiyle son yıllarda yayılan her türe saykedelik çeşni katma modasının son uygulayıcıları arasında yer alırlar. Gerçekten dinlemesi hoş üstteki parçalara ek olarak Of Moons, Birds&Monster ile Pieces of What'ı da katabilirim kişisel olarak. Ama bu güzel parçalar bir araya gelince yeterli etkiyi oluşturamamış, bir şeyler eksik sanki. Zaten benim de gruba biraz ısınmamı sağlayan Kids'in muhteşem Soulwax remixi (mutlaka dinlemelisiniz) gibi grubun pek çok parçasına remix yapılmasının sebebi de djlerin ve diğer müzisyenlerin hissettikleri boşluğu öznel bir şekilde kapatma ihtiyacı gütmeleri.
Ayrıca vokaller konusunda gay vokal tarzına katlanamayanları uyarmam şart. Tarza dünyaları yıkacak bir radikallik getirmese de baı anlarda dinlemesi hoş bir albüm.
7,50/10
3 Şubat 2009 Salı
Theatre of Tragedy - Cassandra (single) 1998
Cassandra adlı parçanın kısa ve uzun yorumlarını ve Aoede adlı parçayı içeren single grubun klasik albümü Aegis'den çıkmakta olup B+B vokal tekniğinin kolay dinlenilir atmosferik sound ile ikame edildiği dönemin ilk ürününü oluşturuyor. Kısacası single olmasından mütevelli sadece iki downtempo hoş beste dinleme olanağı buluyoruz. Yahu insanlar niye single alır ki?
7,50/10
1 Şubat 2009 Pazar
Mercyful Fate - Dead Again (1998)
Gitarın çok daha keskin hissedildiği albüm thrasha yakın rifleriyle favori MF albümlerimden biri oldu. Hatırlatmak gerekir ki MF kitlesinin en az beğendiği albümden bahsediyorum.
Başlangıçtan itibaren headbang yaptırmaya meyilli parçaların biriktirdiği enerji 3. parça melodik Since Forever barajının ardından, bırakın bu albümü MF'nin son dönemde yaptığı en iyi parça The Lady Who Cries ile açığa çıkıyor. 6. parça Mandrake ise ritim gitar ve bateri arasındaki uyum ile dikkat çekiyor. Kompleks, şizofrenik ve neredeyse 14 dakikalık Dead Again'den hemen önce basit bir düzenlemeyle aptalca ve muhteşem gaz bir nakarata sahip Sucking Your Blood akıllıca konumlandırılmış. Albümün forvet üçlüsüne de nihayet Fear katılıp kadroyu tamamlıyoruz.
Benim için bir albümden zevk alabilmemin önceliği vokale ve gitara dayanır. Daha önce söylediğim gibi Kral Elmas'ın enteresan ama asla kolay dinlenebilir özelliği içermeyen vokal tekniği ile gevşekçe performe edilen parçalar grubun olumsuz yanlarını oluşturuyordu. Hiç olmazsa bu albümde açığın gitar performansları ve tonu ile biraz da olsa kapatıldığını söylemem mümkün.
7,50/10
bazen 7,75
Tad Williams - Memory, Sorrow & Thorn: To Green Angel Tower Part II
Sonunda bir seri daha tamamlandı. Tahmin ettiğimiz sonun bir Türk filmi edasıyla çözülmesi beni hayretlere düşürdü. Dört kitap boyunca Siimon'un karakter gelişiminin yeterince yapılamaması, Rachel ya da Guthwulf'un sizi boşuna beklentiye sokan yan hikayecikleri, Miriamele'in aniden tavır değiştirmesi vs..
Güçlü karakterleri, basit ama renkli dünyası, sıkmayacak kadar detaylı tarihi ile oldukça iyi bir seri olmasına rağmen Yüzüklerin Efendisi ya da George Martin'in serisinin yanına yaklaşamayacak bir seri.
Hayat... Save (-gi) siz bir oyun..
Ölümcül Sis
Fantastik unsurlar ağırlıkta gibi gösterip insanların nasıl medeniyet dışına düşebileceklerini sorgulayarak ters köşeden golü atan ve Stephen King'in bir öyküsünden uyarlanan film konu akışından ve özellikle de sonu ile maalesef çok da büyük süprizlere gebe değil.
Porco Rosso
Japon Animesinin klasiklerinden biri olan Kızıl Domuz ikinci dünya savaşı öncesinde İtalya'da bir lanetle kafası domuz kafasına dönüşen ve hava korsanlarını para karşılığı avlayan bir "hava uçağı" pilotunun hikayesini anlatıyor. Konusuyla hiç bir şekilde çocuklara yönelik olmayan film Miyazaki'nin klasik komik , beceriksiz , aynı zamanda yufka yürekli kötü karakterlerini içermesiyle birkaç defa beni kahkalara boğdu. Politik göndermeler de içeren filmin anakonusu ise hayattan ve insanlardan kendini soyutlayan pilotun sevgiyi yeniden keşfetmesi etrafında şekilleniyor.
Orjinal Anime DVD'leri marketlerde çeşitleniyor. Demek ki kar getiren bir sektör haline gelebildi diye tahmin ediyorum. Sevindirici bir gelişme.
Arog ve Osmanlı Cumhuriyetine göz gezdirme olanağı yakalayabildim. Kafasına gülme düsturunu kazıtmış ve kazıtılmış sinemadan anlamayan yurdum insanının yerden yere vurduğu filmleri , Cem Yılmaz ya da Ata Demirer'in tarzlarını hiç sevmesem de, savunma durumuna düşmem oldukça ironik. Kötü değiller.
Fantastik unsurlar ağırlıkta gibi gösterip insanların nasıl medeniyet dışına düşebileceklerini sorgulayarak ters köşeden golü atan ve Stephen King'in bir öyküsünden uyarlanan film konu akışından ve özellikle de sonu ile maalesef çok da büyük süprizlere gebe değil.
Porco Rosso
Japon Animesinin klasiklerinden biri olan Kızıl Domuz ikinci dünya savaşı öncesinde İtalya'da bir lanetle kafası domuz kafasına dönüşen ve hava korsanlarını para karşılığı avlayan bir "hava uçağı" pilotunun hikayesini anlatıyor. Konusuyla hiç bir şekilde çocuklara yönelik olmayan film Miyazaki'nin klasik komik , beceriksiz , aynı zamanda yufka yürekli kötü karakterlerini içermesiyle birkaç defa beni kahkalara boğdu. Politik göndermeler de içeren filmin anakonusu ise hayattan ve insanlardan kendini soyutlayan pilotun sevgiyi yeniden keşfetmesi etrafında şekilleniyor.
Orjinal Anime DVD'leri marketlerde çeşitleniyor. Demek ki kar getiren bir sektör haline gelebildi diye tahmin ediyorum. Sevindirici bir gelişme.
Arog ve Osmanlı Cumhuriyetine göz gezdirme olanağı yakalayabildim. Kafasına gülme düsturunu kazıtmış ve kazıtılmış sinemadan anlamayan yurdum insanının yerden yere vurduğu filmleri , Cem Yılmaz ya da Ata Demirer'in tarzlarını hiç sevmesem de, savunma durumuna düşmem oldukça ironik. Kötü değiller.
Ensiferum - Ensiferum (2001)
Viking metal denince ilkin aklıma Bathory ile Mithotyn babalar gelir. Hemen ardındansa Thyrfing, Falkenbach ve Einherjer'in isimlerini ekleyebilirim. Uzun süredir dinlemediğim janrın ismi çok geçen bu yeni temsilcisinin ilk albümüne kulak verdiğimde türe enerjik bir soluk getirmesi ilk dikkatimi çeken şey oldu. Zira türün yeniliklere çok da açık olduğunu söylemek güç. Grup da zaten progresif bir açılım yapmayarak 21.yy'a uygun mütevazi bir modifiye girişiminde bulunmuş.
Albümün intro sonrası ilk parçası Hero In A Dream albümün genel soundunu gayet başarılıyla temsil etse de benim favori parçam biraz da Amon Amarthvari Treacherous Gods oldu. Clean, brütal vokallerle, koroyla, pataküte bateriyle, bazen akustik gitarla, gitar sololarla, klavye melodisiyle kısaca sound olarak oldukça zengin parçalardan oluşan albümün özellikle ortaları ilgi çekici. Abandoned ve Old Man ile birlikte Guardians of Fate , Little Dreamer, Battle Song diğerlerine göre daha çok hoşlaştığım parçalar oldu. Eminim onlar da benim gibi değerli bir dinleyiciyi sevmişlerdir.
8,50/10
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)