26 Mart 2025 Çarşamba

Erkin Koray - Ceylan (1985)

 Erkin Koray'ın diskografisinin içinden çıkabilmek labirentten çıkmaya çalışmak gibi bir şey. Normal albümlerinde bile eski şarkılarına yer veriyorken, derlemeler, toplamalar, onaysız plak şirketlerin baskıları, aynı albümlerin farklı isimlerle baskıları vs. Zor iş. 70'lerdeki işlerine ara verip 80'lere dalayım dediğimde de bu albüm çıktı karşıma. Delici bakışlarıyla albüm kapağına kurulan kral'ın çok naif isimli bu çalışmaya adını veren şarkı halk müziği formatı ile beklenmedik şekilde etkileyici. Çünkü hiç kulağıma çalınmamış. Mustafa Topaloğlu'ndan bildiğimiz Muallim türküsü de zurnalı felan hemen akabinde takip ediyor. Ve dev şarkı Çöpçüler. İlk kez bu albümde dinleyiciyle buluşmuş. Erkin Koray çok farklı etkilenimleri müziğine dahil ediyor. Rock tabi ki ama halk müziği, Hindistan ve Arap folklörü, taverna müziği ve arabesk. İşte ben bu son maddedeki şarkılarını pek hazzetmiyorum. Ama işin ilginci sesi de arabesk ve taverna şarkılarına iyi gidiyor. Bu kayıdın devamı da bu tarz parçalar ile dolu. İçlerinde Yaşayan Sen Ölen Ben daha bir öne çıkıyor benim için. 

7,50/10

Fazıl Hüsnü Dağlarca - Bütün Şiirleri 1 (Bölüm 3)

 Senin sevgin azaldıysa Yerine sevecegim 

Senin sesin kısıldıysa Yerine haykıracağım 

Takip ettiğim bir dergiye de ismi ilham olan Aç Yazı, 1951 yılında yayınlanma imkanı buluyor. Toplum ve gerçeklik masallar ile içiçe geçiyor, dünya savaşı ardındaki umutlar sergileniyor, değişik hallere hitaben yazılan konsept şiir denemeleri ilginç bulunuyor. 

Şimdilik olumlu alıntılar yapma kararındayım:

Tekrar duydun hayal meyal: 

Karnın tok. 

Insan göllerle, denizlerle birleşrnek ister. 

Kalabalıga karşı, daha çok. 


Insan, dallarla, bulutlarla bir, 
Hep O maviliklerden geçmiştir 
Insan nasıl ölebilir, 
Yaşamak bu kadar güzelken?

Aynı sene Samsun'dan Ankara'ya başlıklı bir Bağımsızlık Savaşı konulu epik esere daha imza atıyor. Demek ki aynı anda farklı türde şiirlere çalışabiliyor şair. Kitap Atatürk'ün 19 mayıs'ta Samsun'a ayak basması ile başlamakta. Sebze meyve hububatın, renk renk atların işgale karşı dillenip şiir okuduğu enteresan denemeler de içeriyor. Bu yaklaşımın yabancısı değiliz.


Bağımsızlık Savaşı destanının devamı İnönüler isimli farklı bir eser ile geliyor. Sadece İnönü savaşlarını değil Doğu cephesindeki zaferleri de izliyor kitap. Ders kitaplarında da rasgeldiğimiz Mustafa Kemal'ın Kağnısı epik sanatın incelikli bir timsali olarak bu eserde yerini buluyor.
Sağ Atatürkçü çizginin içine kapanık atmosferi Sivaslı Karınca isimli takip eden kitapta evrensellikle, insanların kardeşliğiyle buluşmaya başladığına tanıklık ediyoruz.  


Fakat aynı kitap Abdli askerleri taşıyan Missouri gemisine de güzellemeler yapıyor. Tabi bunu dünya savaşında Nazilerle çarpışan Abdli askerlerin yiğitliğine dair iyimserliğe borçlu büyük oranda.
1953 yılında yapımı tamamlanan atamızın edebi istirahatgahının duygu seli ile Anıtkabir isimli bir kitap yayımlar, şair. Aynı sene destan geleneğini İstanbul Fetih Destanı ismindeki eseriyle de devam ettirir.

Eski Istanbul, ruh kadar eski, 
Insan daha fazla eskiyemez ki. 




Kronolojik bir hikaye örüntüsünü takip etmemekle birlikte şiirlere gösterilen özen dikkati çekiyor Sesli okumaya yönelik kahramanlık anlatısına dönüşüyor okuduğumuz. Ve 1955'te benim pek sevdiğim Âsû isimli kitabıyla karşılaşıyoruz. Tamamıyla farklı bir yöne dönüyoruz yüzümüzü. Felsefe ile dirsek teması, sezgisellik, soyut ve sembolik anlatım, bir yandan da toplumsallık, evrensellik, enginlik, anlam kayması, mistik ve ölüm teması. Asu manaen asi demek ve esinini afrikalı kurgusal bir kahramandan alıyor.


Turgut Uyar'ın Terziler ile Geyikli Gece şiirlerini yazdığı dönemi hatırlamadan edemedim. Bu eserden hiç alıntı yapmıyorum. Çünkü hangi birini hangi birini. Hususi olarak bu kitabı alıp saklama niyetindeyim kalbime yakın bir yerde. Tarihte yeterli ilgiye görmemiş bir yapıt olarak yerini alıyor.
Delice Böcek isimli takip eden eseri ise Bağımsızlık Savaşı eki olarak geçiyor. Erzurum'dan yola çıkıp İzmir'e kadar yürüyen böceğin yolculuğunun zorlukları İstiklal savaşını süreç olarak simgeliyor.
Fazıl Hüsnü Dağlarca üzerine yazıların yer aldığı Şiirden dergisinde de Halim Şafak'ın kaleminden Ahmet Oktay'dan da alıntılanan isabetli saptamalara yer vereceğim.
Dağlarca'nın dili baştan beri büyük ölçüde imgesel ve imgenin baskın ve egemen olduğu ama bir uçtan da lirik bulunabilecek ve doğallık içeren bir dildir. Şiirindeki dünyayı da bu imgesel dil ve onun ürettiği imajlar yaratır, oluşturur. Söz konusu imgesel dil ya da dilin yerine geçmiş imge bir yandan da zaman, arzu, ölüm, sonsuzluk, beden ve sığmazlık gibi düşünce ve olgulara bağlı olarak hem metafizikle ve mistik olanla süreklilik gösteren bir ilişki içinde olmasını da sağlamıştır. İmgeler son tahlilde anlam haline dönüşür, anlamın yerini alır. Böylece Dağlarca okuru anlamı imgede arama, imgeyi anlam olarak anlama ve alma yani"imgeyi anlam gibi" okuma konusunda zorlar.

24 Mart 2025 Pazartesi

Arditi - Spirit of Sacrifice (2005)

 Arditi, militarist endüstriyel türü en katışıksız ve saf haliyle yapan gruplardan biri. Faşist estetik askeri marş ritimleri ve meydan nutukları alıntıların üzerinde tekrarlanarak müziğin de bel kemiğini oluşturmakta. Endüstriyel soğukluk halinin şeffaf örtüsü altında sergileniyor tüm temsil. Ürkünç atmosfer buzul çağında ölen bir medeniyetten arta kalan seslerin yankısı gibi. Albüm kapağındaki meşale dahi buzlaşmış olabilir. Ama farklı bir enstrüman ya da melodi ile dinletiyi hafifletme gibi dertleri yok. Ve sonuç olarak maalesef statik tempoda bir iş ortaya çıkıyor. Türün delisine , kemik kitlesine ve ne yapıyormuş bu agalar diyenlere hitap edebilir.

6,25/10

22 Mart 2025 Cumartesi

Belphegor - Pestapokalypse VI (2006)

 Bu ülkede, bu insanlarla yaşamak insanı veba eder. Veba demişken işte böyle böyle  insanlığın veba gibi illetler karşısında yok olmasını kutlayan böyle gül gibi , pompiş albümleri dinleyerek biraz rahatlayabiliriz. Belphegor'u severim ve duydum ki konsere geleceklermiş. Ülke Suriye olmadan önce imkanı olabilecekse tabi. Henüz dinlemediğim albümlerden birkaçına bakayım da hatıralarım şenlensin. Albüm çok çok iyi başlıyor. Şeker gibi melodiler ve durmak bilmez ataklarla beni mutlu ve de üstelik mesut ediyor. Bu kadar sert bir imaja rağmen böyle kolay dinlenir bir ses inşa edebilmeleri takdire şayan. Ve hatta grup çok daha bilinir sevilir olma potansiyelini de bu imajıyla yok ediyor biraz da. Lakin sonlardaki besteler biraz daha karışık. Çok özenilmemiş gibi duruyorlar. Yine sağlam bir eser neticede. Zaten grup belli bir çizgiyi tekrar etmeleri ile biliniyor. Sevebilir ya da sıkılabilirsiniz, dinleyene kalmış.

7,75-/10

Kelela - Raven (2023)

 Darmadağın yamalı bohça gibi bir kayıt bu. Sanatçı ablamızın da 2017'den sonraki ikinci albümü . Demek ki amatörlükten değil yağni. R+b/soul cenahtan atağa geçen demeyelim de nazende nazende salınan albüm tam beste yapısına kavuşmamış atmosferik ara parçalarla (ara parça dediğime bakmayın süreleri kısa değil) kesiliyor. Aksine albümün genelini bozmuyor bu durum, durgun, ışıltılı, dinlendiren, olumlayan havasını tümlüyor. Yine de şarkı gibi şarkıları daha çok içerseymiş diyoruz. Bunu da ritimlerin güçlendiği anlarda başarmaya daha yakın duruyor. Hele baslar dubstep garage gibi tınladığında bir lezzet katmanı oluşuyor. Contact misal.  Sessiz ortamda sesine dikkat kesildiğimizde de yavaş tempolarda dahi sesinin güzelliğine hakkını vermemiz gerektiği daha rahat anlaşılıyor. Aralığını genişletmeyi sevmiyor, atmosferle bütünleşerek kadife bir sesle icra ediyor sanatını. Yetmiyor...

6,50-/10

19 Mart 2025 Çarşamba

Giuseppe Verdi - Aida (1980, Karajan) (1974, Muti) (2000, Levine)

 Verdi 1800'lerin sonunda yaşamış bir besteci olarak opera sanatının standartlarını oluşturan önemli isimlerden biri. Romantizmi gerçekçiliğe bağlayan bir sanatçı ve hala pek çok eseri defaatlen sahnelenmekte. Ben de eserlerinden Ernani ile çok kısa bir süre önce de La Traviata'yı izlemiş bulunmaktayım. Antik Mısır sarayında esir Habeş kralının kızının firavunun kızı ile nişanlı Mısırlı kumandana aşkını ve iki millet arasında savaşta kendi milleti için çabalamasını konu edinen Aida, bestecinin son yıllarında artık reddedemeyeceği bir meblağ sunulduğu için Mısır hidivine hitaben bestelediği bir eser. Kasıtlı mı bilinmez ama antik Mısır yanlısı bir hikaye kaleme almasa da hidive gerçekleştirdiği ilk sunumdan günümüze beste büyük beğeni toplamıştır. Karajan yönetimindeki bu kaydın tenorü Jose Carreras ama solonun büyük çoğunluğu Aida ile firavun kızının görev alanına düşüyor. 

Soprano olarak Mirelli Freni ile firavun kızı Amneris'i Agnes Baltsa seslendiriyor. Riccardo Muti şefliğindeki bu eski kayıtta ise sopranolar Montserrat Caballé ile Fiorenza Cossotto olarak yer alıyor. Kumandan rolünü ise Plácido Domingo üstlenmekte. Domingo aynı zamanda James Levine'in yönettiği amerikanın prestijli Metropolitan Operası'nda kaydedilen videonun da parçası. Kadın vokalleri ise Aprile Millo ile Dolora Zajick üstlenmiş. Neden kadın vokallerin bu kadar üstüne düştüm? Bence bu bestedeki asıl yük onların üzerinde ve bu kayıtların ortak özelliği de erkeklere göre, sadece Domingo ya da Carreras değil firavun ve Habeş kralı rolündekilere de göre daha iyi performans göstermeleri.

Bu kayıtların hepsi de ödüllü ve sağlam kayıtlar. Şahsen Muti'nin Domingo'sunu daha etkileyici buldum. Ama Carreras'ın dinamizmi de bazen öne geçiyor. Çok da opera hayranı değilim, öğrenme amaçlı kültürel bir uğraşı içindeyim ve dediğim gibi bir hikayenin anlatımı da önemliyse görsellikten uzak değerlendirmek çok mümkün değil. Bu noktada aklımda çocukluktan kalma bir imajı aktarmanın tam sırası. TRT2'de Aspendos'ta antik Mısır dekoru önünde sergilenen Aida. Hatırımda yani. Bu atmosferi yenileyen bir video kaydı işte bu, devasa bir prodüksiyon. Domingo biraz durgun, Firavun rolünü oynayan da biraz kasılmış. Ama su gibi akan kadın vokallerin performansı görsel şölen ile birleşince güzel bir dinleti-seyir ortaya çıkmış. Zafer marşı ki bestenin üzerine yükseldiği melodi ya da komutanlık tayin sahnesi gayet de epik. Audio tarafında ise Karajan ile Muti kayıtlarını karşılaştırmak biraz güç. Tek tek sanatçıların performansı, şeflerin seçimleri, prodüksiyon kalitesi gibi farklı kriterlerde birbirleriyle yarışan ve farklı sonuçlara ulaşan bir kıyaslama. Atmosfer olarak misal Karajan biraz daha naif geldi ve kadın vokaller, kıyasla tabi geride. Muti'de ise yardımcı erkek vokaller kulağımda fazla patladı. Lakin sopranolara pek de katlanamayan kulaklarım rahat etti. 2. sahnenin başındaki egzotik tapınak sahnesi ise Muti'de çok zayıf. Buna rağmen Karajan'ın korolarını da daha etnik yaklaşımını da beğendim. Genel olarak yani tüm kayıtlar için yeri gelmişken ilk CD'nin sonları ve 2. CD'nin başları çok farklı yerlere dokunan ve harmanlayan kaliteli bir iş olarak öne çıktığını söylemek lazım. Melodramataik dram son kayıtta öne çıkıyor ve başkaların beğendiği duygusallık bana geçmedi.

Levine DVD 7,50+/10 ; Muti 7,50/10 ; Karajan 7,25+/10



18 Mart 2025 Salı

Gorgoroth - Ad majorem Sathanas gloriam (2006)

 Gorgoroth yine kadayıf şekeri bir albüm kaydetmiş, hem de 2000'lerde revaç olan gürültülü prodüksiyon, gürültü duvarı da denen kayıt seçimine rağmen. Hatta tam tersine bu zorluk dinletimizi çabucak eskitmenin önüne geçiyor. Onun dışında eski usul, agresif marş ritimleri, Gaahl'ın özlediğimiz melek sesi...

Madem dünyanın grupları birleşti ve ülkemize gelmeye karar verdiler, Gorgoroth'dan da nasiplensek diyeceğim de eski kadro yok.

7,50-/10

14 Mart 2025 Cuma

RETRO: Özlem Tekin - Tek Başıma (2002)

 Özlem Tekin'in ayrılık sonrası şarkılarını daha içe içe okuduğu modern minimalist elektronik (parantez açalım bugüne göre ble etkileyici bir prodüksiyonla) albümü genel soundun dışarlıklısı Dağları Deldim ve Hep Yek gibi hitleriyle daha çok bilinir. Samuraylı hip hoplu epik nakaratlı delişmen şarkının klibi de zamanında amma dönmüştü ekranlarda. 2000'lerin başı  değişen popüler müzikal sahnenin son kaliteli işleri. Aradan o kadar vakit geçmiş hala da dinleyebiliyorsunuz. Üstüne üstülük albümün diğer parçaları da , evet bir kaç üç tane vasvasat haricinde, kendi içinde gayet mütevazı sağlamlıkta. Tekno Kırıldım, karayip ritimli Deli Gibi, benim kalbime kalbime işleyen Aşka Dair ve yine hareketlilerden Kim Bilir ismi anılası parçalar.

7,50/10

11 Mart 2025 Salı

Dødheimsgard - Black Medium Current (2023)

 Post-black metal, post-metal ve lö avangartue işleri pek bir severim, bu türde deneyselliklerden karnaval ve teyatrallığa düşmediği sürece pek bir etkilenirim. Bazen bu ağır yükün altından layıkıyla kalkamayan işlerle de karşılaşırız. Buna örnektir DHG benim için. Bir türlü tam tamına ısınamamışımdır. Bu albüm ile bu makus talihini yenecek mi grup? Çok da süre geçmeden evvet diyebiliriz. Süresini iyi ayarlayıp bazı parçaları daha bi coşturabilseydi 9'u geçerdi. Sadece atmosfer değil brütalliği de kreşendolarla daha sık bağlasaydı ibre daha da ilerleyebilirdi. Bu haliyle bile bir ayağı paganizmde bir ayağı uzayda gayet iyi bir yer kaplıyor albüm. Bence 2023'e işitsel olarak da yakışıyor. Belki de o senenin en iyisidir, kim bilir.

8,75+/10

9 Mart 2025 Pazar

3 Mustaphas 3 - Shopping (1987)

 Batı ile Doğu'nun birleştiği ve kaynaştığı coğrafyanın adı Balkan'dır. 3 adet Mustafa gelmiştir oraya. Ama Mustafa değildir hiç biri. Her dilden şarkı söylerler ama bilirler mi o dilleri bilinmez. Feslerinin püskülünü sallandıra sallandıra dolanırlar, düğünleri şenlendirirler. Görmedim ama oyun tutturduklarına da eminim.

Bu ilk albüm ise ilk albüm olmanın amatörlüğünden ve karnaval dağınıklığına varan deneysellikten çok çekiyor. Örneğin Latin ritimlerine, rap vokaline gerek var mıydı diye bazı bazı sorular akılda belirebilir. Ayrıca şarkı seçimi de daha iyi olabilirmiş. Hemen akabinde takip eden albümleri için ise kefil olabilirim. Maalesef dört albüm ile proje sona eriyor ve Avrupalıların kendi doğusuna baktığı doğru bakışlardan biri eksiliyor.

6,75+/10

5 Mart 2025 Çarşamba

Amorphis - Queen of Time (2018)

 Grup kalburüstü çalışmalara imza atıyordu genel olarak da bu albümde bu kadar iyi bir iş beklemiyordum doğrusu. Folklorik melodilere dayanan yine farklı türleri harmanlayan yüksek tempolu eğlence dozajı da sağlam bir çalışma bu. Son dönemlerde her zaman yaptıklarını daha iyi yapmışlar bu sefer. Bir şarkıdaki saksafon, diğer şarkılarda oryantal yaylı ve ud katkısı bile inanılmaz fark etmiş. Bonus parçalar bile boş değil. Konserlik bir kayıt netekim.

8,25/10

Travelers Sezon #3 - Brooklyn Nine-Nine Sezon #1 - Akuma-Kun Sezon #1 - After Life Sezon #1

 Travelers yani zaman yolcularının son sezonu dramatik bir yönde gelişiyor. Hikaye zaten bir yere bağlanmayacaktı bari kıyameti yaşatalım demişler ve alternatif gerçeklik senaryosu devreye sokulmuş. Son dört bölümdeki gerileme ve çöküş dönemi dizinin en güçlü bölümleri olmuş. Ben demiyorum, imdb diyor. Yine de direktör vazgeçmiyor çabasından ve matriks kendini yineliyor.

Komedi dizisi canım çekiyorken şansımı bir karakol komedisi ile deneyeyim dedim. Brooklyn Nine-Nine, Brooklyn'deki 99. mıntıka karakolunda başta hala büyüyememiş atik ve işinde başarılı dedektif ile onun çalışma arakadaşlarını konu alıyor. İlginç karakter inşasına dayalı, bir nevi Avrupa Yakası. Bu tür komedilerde olduğu üzere gerçekten itici karakterler de olacak, tabi kişiden kişiye değişir, favoriniz olacak olanlar da. Ben posterden de kestiğim takıntılı şahısa gıcığım örneğin. Ama çocuk dizisi Carla'da da zamanında rol almış sert kız havalarındaki Diaz'a ve robotik gey başkomisere hayran kaldım. Açıkçası yarattığı karakterlere sempati yaratmada biraz eksik kalıyor dizi. Konular da muhteşem değil. Ama başroldeki Jack'in egzantiriklikleri az çok eğlendirmeyi başarıyor. Sonlara doğru yavaş yavaş , ilk sezon 21 bölümden oluşuyor , aile sıcaklığı klişesini yoklamaya başlıyor.

Akuma-Kun anime dizisinin 12 bölümden oluşan ilk sezonu hem konuyu sonlandırıyor, hem de kapıyı aralık bırakıyor. Netflix'in de dizilerin devamını getirme konusunda kötü bir şöhreti de sözkonusu. Diziye ilk başladığımda şirin grafikleri dikkatimi çekti. Kötü iblislerle mücadele eden bir çocuk var, geçmişi karanlık. Babası da çocuk. Yardımcısı yarı iblis bir çocuk. Niye bunlar çocuk, hiç anlamadım. Ara ara dedektiflik bürosu gibi çalışıyorlar. Ama asıl düşman kanatlı tüylü bir çocuk. Daha doğrusu iblis değil de düşmüş bir melek. Yapma bana bir kelek. Bir de bu çocuğun kalbini yemek isteyen ama yardımcı da olan kadın bir iblis var. Ben anlamadım bu diziyi yafu. Devamı gelmez, gelse de ben gelmez.


After Life ünlü İngiliz komedyen Rick Gervais'in  kara mizah öğeleriyle yüklü ödül delisi drama dizisi. İngiliz dizilerinde çokça rastlanan az bölüm olgusundan muzdarip ki kötü bir şey değil. Yani bu ilk sezonda 6 bölüm var sadece. Yine İngilizlere özgü küçük kasabada küçük insanların hikayelerini anlatmaya odaklanma da burada mevcut. Doktor bilmemne dizisi vardı bir ara, çok severim böyle şeyleri. Tabi bazı İngiliz dizileri de aristokratları konu alıyor ki onun da çok izleyeni var. Konumuz şu: Yerel bir gazetede çalışan orta yaşlardaki bu adamcağız karısını kaybetmiştir. Bir yandan yasını tutarken dünyaya karşı tepkisini kaba davranışlarla, insanlara laf sokarak göstermektedir. İntihara da meyillidir ki köpeği bir nevi hayat çıpası görevini üstlenir. Huzur evindeki artık aklı gitmeye başlamış babasını ziyaret eder. Kasabanın fahişesi, müptezeli ile arkadaşlık yaparken aslında her türlü insanın içindeki iyiliği görmeye başlar ve yavaş yavaş düzelmeye de. Babasına da bakan hastabakıcı kadını en son yemeğe davet eder. Çok katmanlı bir yapım olduğu gerçek. İşte bunun devamı gelir.

4 Mart 2025 Salı

Hermann Hesse - Kaplıcada Bir Konuk

Hermann Hesse denince akla ilk gelen eserlerinden değildir, Kaplıcada Bir Konuk. Bunun da mantıklı bir açıklaması var. Siyatiği yüzünden gittiği uzun süre kalmalı bir kaplıca tedavi merkezinde insanları gözler, hastalık hali üzerine düşünür, kendi kendine dedikodu yapar. Aslında yaşlılığıyla barışma sürecine tanık eder okuyucuyu. Okumayı kolaylaştıran diyalog ve olay örüntüsü deseni örgüsü tütsüsü pek rastlantı etmez. Yine de sarkastik tarzı ile edebi bir lezzet sunmaktadır. Eh, usta olmak bunu gerektirir. Zordur nihayetinde ve apaçık söz edersek, diğer yapıtlarını bitirdiyseniz uğramayı düşünün bu esere.

3 Mart 2025 Pazartesi

Peter V. Brett - İblis Döngüsü V: Nüve

 Serinin son kitabını sırf hikayeyi sonlandırma namına okumaya karar vermek, ayrı bir şey. Bunu gerçekleştirebilmek, apayrı. İnternette ve sahaflarda Türkçe baskısını bulmanın imkanı yok çünkü. İngilizce e-kitap şeklinde yavaş bir okuma neticesinde süprizbozan içererek, hikayeyi anlatayım ki, merak edenler çatlamasın. Özetle farkına vardığımız gibi güçlü bir eser değil, mantık diye bir şey yok, dünyanın neden nüvesinden sihir ürettiğini ve neden iblislerin orada mukim bir şekilde insanlarla ve onların haleti ruhiyesiyle beslendiğini hala da anlıyor olmayacağız. Cevap verme kaygısı da yok. Ayrıca genelde genç yetişkinlerin okuduğu bu türdeki eserlerde olduğu gibi burada da cinsel sapma ve şiddet dolu dilin  pek de bir amaca hizmet ettiğini söyleyemeyiz.

Hülasa ;

Ahmann biliyorsunuz Krasialı arapların şeyhi. İblislere karşı insanlığı birleştirmek için köleci sınıfçı fundemantalist ilkeleri yayıcı emperyalist politikalarla şehir devletlerine bölünmüş saf ortaçağ avrupası toplumunu işgale yeltenir. Diğer yandan da ateist dövmeli adam Arlen var. Kim kehanette bahsi geçen kurtarıcıdır. Düello yaparlarken Arlen rüzgar olur Ahmann'ı kaçırır. Herkesler ikisi de öldü sanar. Ahmann'ın vahşi oğlu liman kentini ele geçirir Abban desteğiyle. Ama başka kentlere yönelince büyük bir hezimete uğrar. Din adamı olan diğer kardeşi de darbe ile yönetimi geçirir. Ahmann'ın karısı Damajah da kızlardan oluşan birliğine dayansa da gelişmeleri önleyemez. Şehir devletleri ve çukurcumalı Leesha arasında da gerilimler ve yönetimsel kaygılar vessair. Ayrıca kurguya direkt hizmet etmeyen bir sürü şehir devletleri entrikaları sayfa sayfa böyle. Arlen aslında nüveye ve iblis kraliçeye yapacağı saldırıya ikna için Ahmann'ı kaçırmıştır. Karısı hamile Renna ki Leesha da Ahmann'dan çift cinsiyetli bir çocuğa hamile kalmıştır ve Ahmannın amcası (amca mı dayı mı bilmiyorum) ve kızı bir grup olur, sefere başlar. Yolda iblis prensini, kraliçeden sonraki en güçlü isim, sağ ele geçirirler. İblis bu amcanın zihnini yok edip kuklası gibi yöneterek iletişim kurabilme gücüne kavuşur. Anlaşılıyor ki kraliçenin yımırtlama vakti gelmiştir. Bir sürü pembe premses dünyaya yayılacaktır. Zaten hemen arkasından pek çok kente topyekün saldırı başlatırlar. Ve bir sürü insanla birlikte bir sürü iblis prens de ölür. Bir yandan da insanlar birbirleriyle savaşır, iyice güçten düşer. Neyse Ahmann ve Arlen daha da derinlere inmeden önce sevdiceklerine bir görünürler ve arkalarını organize ederler. İnsanlar azcık adam olur, bir araya gelir. Yerin altında bin türlü macera ile ilerledikçe ilk kurtarıcının ordularından arta kalan ve bin yıldır iyice vahsileşen Krasialıları bulurlar. Onların dikkatleri dağıtmasıyla doğum odasında kraliçeye ulaşır ve hakikaten de haklamayı başarırlar. Amca ile kızı artık gerek duyulmayan karakterlerdir. Amma bu harala gürele içinde iblislerin baş prensi kaçar. Yani yazar, usanmamıştır, cilt cilt devam yazacağım demektir. Neyse, yumurtalar çatlar ve nazende premsesler birden boy atar. Ekibimizin dayanak gücü kalmamıştır ki Arlen nüvenin sihiriyle kendini bütünleştirir ve yok olur. Bu kraliçecikciklerle beraber. Sonrasında ortadoğu barışı tesis edilir.

2 Mart 2025 Pazar

Antimatter - A Profusion of Thought (2022)

 Maalesef geçtiğimiz haftaki konserlerine gidebilmem için bir itki yaratamadı bu albüm. Havalar da soğuktu ve semt olarak Beşiktaş'ı da sevmem. Bence yeterince güçlü bahaneler bunlar. Anathema'nın ikinci dönemini devam ettirmesiyle gönüllerde taht kuran grubun bu son albümü (ohara 3 sene olmuş) de çok farklı bir soundda değil. Zorlarsak içinden Pearl Jam ve Depeche Mode çıkaracağımız kayıtta vokal vibrasyon bile bazen rahatsız etti. Prodüksiyon dahi bir itici geldi nedense. İnsaniyet iklimin bu kadar kutuplaştıcı ve acımasız olduğu günlerde içe dönük ve kendine acıyan zayıf şeylere yani melankoliye kişisel olarak pek tahammülüm kalmadı artık. Yaş ilerliyor, kalpler kuruyor.

6,75-/10

1 Mart 2025 Cumartesi

Caroline Polachek - Desire, I Want to Turn Into You (2023)

 Son yıllarda pop camiasında çokça ses getiren bir albüm bu. Synth pop deseler de tempo biraz  yavaş kalıyor. Melodiler de yavan. Orijinal mi diye sorulsa hafızanızın kapasitesi 30 sene kadarsa evet çok otantik. Sözlere bakmak lazım. Bakmayı sevmem, o yüzden bunu da eledik. Vokalin tınısı güzel ama çokca müdahale edilmiş. Lakin günümüzün normali bu olsa gerek. Mesele sanırım şu, kötü müzikal seçenekler arasında kaybolmuş yeni nesil sonunda bu yeni eserler arasında eli yüzü düzgün bir şeyler keşfetmiş.

6,50+/10

27 Şubat 2025 Perşembe

Nala Sinephro - Space 1.8 (2021)

 Zihnen yorgunum. Türkiye'de nefes almanın bile bir bedeli var. Bir toz tanesinin ağrlığı... Bu haleti ruhiyeye denk düşen bir müzik bu. Genç sanatçı bu ilk çalışmasında daha çok beste, düzenleme, efektler ve synth üzerine maharetini sergilemekte. Çok alışageldik bir albüm değil yani. Nu jazz diyeceğimiz fon müziğini saksafon, davul, bas, piano gibi enstrümanlar renklendirmekte. Çağdaş bir ses, elektronik temalar sentezin asli parçası. Dinlenme maksatlı daha çok. Çok ses getiren bu ambiyans caz kaydın gücü beni pek de sarsmaya yetmedi. Böyle söğüt dalları gibi narin güzel salındım sadece. Ancak ve de lakin dinleyeni minimal ve bol tekrarlı bir melodiyle uzayda seyahate çıkaran son şarkı için şapka çıkarılır.

6,75-/10

24 Şubat 2025 Pazartesi

Brian Wood/Matthew Woodson - Kuzeyliler: Avlanma , Jared Muralt - Hellship

 Kuzeyliler: Avlanma tek sayıda biten kısa ama çizimleri şölen, basit bir hikaye.  Kışın zemherisinde bir geyiğin peşinde avcı daha da kuzeye savrulurken av ve avcı arasında inadın ilk nerede kopacağını takip ediyoruz. Diğer yandan av ve avcı kışın zor koşullarında doğa ile de inatlaşmaktadır. Anladığım kadarıyla sanal alemde çevirisi yapılarak okumaya sunulmuş kaçak bir yayınla karşı karşıyayız. Ve aradım taradım nereden bulduğumu bulamadım. Büyük ihtimalle yandex paylaşım dosyalarından olsa gerek.

Hellship yani cehennem gemisi, 2. dünya savaşında japonların esir aldıkları amerikan askerlerini taşıyan gemiler için verilmiş bir isim. Pasifikte birbirleriyle Japon öldürmece yarışan küstah Abd'li pilotlar da böyle bir gemiye rastlar ve yanlışlıkla tüm tutsakların ölümüne sebep olur. Çehre çizimlerinin kötüye yakın olduğu grafik roman ayrıca gereksiz sayfa sayısıyla da dikkat çekiyor. Bu da yine sanal ortamda tercüme edilmiş görünüyor.

23 Şubat 2025 Pazar

Old Man's Child - The Pagan Prosperity (1997)

 İşte bu! Grup ikinci albümü ile melodik black metal kulvarına tam anlamıyla yerleşiyor. Bugün bayatlayan ama o zamanlar çok revaçta tonlarda keyboard da destek rolünde, uygun muhteviyatta kullanılıyor. Kayıt daha başta enerjik açılıyor ve bu çok önemli bir detay. Millenium King, Doommaker, Return of the Night Creatures gibi parçalar albümü şereflendiriyor. Evet, vokaller gelgitli. Olur öyle şeyler. Hareketli ve kolay alışılır tekrar edilebilir bestelerle o vakitlerin güzel bir fotoğrafı çekilmiş olunuyor.

8,0/10

22 Şubat 2025 Cumartesi

Roland Barthes - Bir Deneme Bir Ders: Eiffel Kulesi ve Açılış Dersi

 Göstergebilimin öncü isimlerinden Roland Barthes'in birbirinden bağımsız 2 denemesini birleştiren bu eserin konusu Eiffel Kulesi ve College De France açılışı için verdiği ders. Mehmet Rıfat'ın da sunuşunu yazdığı kitabın ilk makalesi sanatsal bir açıdan Eiffel Kulesini odağına alarak kuleden Parise panoramik bakışın izini sürüyor. İnşa sürecinde geleneksel estetiğe aykırı duruşun yatırdığı toplumsal infial ile modernizmin simgesi olması, teknik olarak da nesne kimliğinde demir yapısıyla imkanları zorlaması yoruma tabi tutulmuş. 1977 yılında Edebiyat Göstergebilimi Kürsüsü'nin açılış dersinde iktidarın iktidar-dışı bir yerde olsa bile , yapılan her konuşmada her söylemde gizlendiğini belirtiyor. Hiç bir zaman yıkıma uğramayacak iktidar söylev veren dilin içinde boyun eğdirici bir rolde betimleniyor. Yani kısacası dil iktidarın hizmetindedir. İktidar-dışı dil için mücadele alanı da edebiyat olarak belirliyor yazar . Edebiyat gerçekliktir, gerçeğin ışıltısının ta kendisidir. Dilin iktidarına karşı tek başına mücadeleye girişmiş yazarların hiçbiri, dilin iktidarı altına girmekten kurtulamamışlardır. Yazar sadece ayak direyebilir veya artık çok geçse kendi eserini yadsıma yolunu seçebilir.

Rammstein - Zeit (2022)

 Rammstein, her şey aynı ve her şey daha pop. Yavaş yavaş sönümleniyordu. Ama bir o kadar dimdik ayaktaydı. Biraz heyecanlandırıyordu, biraz da uyutmayı ihmal etmiyordu. Bir kuleydi göğe yükselen ve bir siloydu yeri delen. Bir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu. Üstelik terbiye bozmaya devam ediyorlardı. Ototune'ü de ilk kez duydumdu kendilerinden. Hiç de ayıplamadım. Çünkü delilere ne yakışmaz. Bir hesap makinesi, yeşilinden dolar banknot ve yalan dolan... Hatırlayalım konumuz Rammstein. Onların da eline bir baston, üstüste giyilmiş basma etekler ve yüzlerinde hep bir gülümseme.

Not:Olafur remiksi... özlemişim dinlemeyi Olafur Arnalds'ı.

7,0+/10

20 Şubat 2025 Perşembe

RETRO: Özlem Tekin - Laubali (1999)

 Özlem Tekin'e genç iken aşık biri olarak her albümünde farklı işlere imza atmasını da delidolu hallerini de pek sever idim. Tıpkı Kokoreç gibi albüme adını veren gülünç pop şarkılarıyla da hiç bir problem yaşamam. Ayrıca arabeske boğulup can çekişen pop piyasasına elektronik sounduyla 26 sene öncesinde taşıdığı kaynak suyuyla bugün bile öncü bir imzadır. Ama altı çizilmesi gereken bir gerçek de vardır ki Öz'den sonra bayağı bir zayıftır. Sadece önceki albüme kıyasen değil Özlem Tekin diskografisinde de zayıf bir kurşundur. Yine de yüreğe dokunan şarkılar yok değil. Dinleyene göre değişir elbet. Benim için Biri Var, Yazmamışlar. Ne yazmışlar, bilmem. İşin gerçeği şu ki, dinledikçe ve hatırladıkça ve hatta yepisyeni bir albüm gibi tasavvur edince, hala sıkı bir albüm olduğuna kanaat getirerek değerlendirmemi bir tık yukarı ittiriveriyorum.

7,0-/10

19 Şubat 2025 Çarşamba

Beastie Boys - Paul's Boutique (1989)

 Beyazi rap grubunun bu ikinci albümü kritikler tarafından baş tacı edilse de çıkış albümleri kadar yüksek bir satış rakamına ulaşmamış. Yine de büyük bir rakam tabi. Çünkü duyabildiğim kadarıyla büyük bir hit içermiyor. Bununla birlikte besteler daha karmaşık ve özellikle amerikan popüler müzik dünyasından alıntılarla dolu. Çok sesli sentezlemeler her parçayı dolu dolu yapıyor ama o topraklara yabancı sen ben o için ne kadar etkileyici olabilir, şüpheli. Yine de Looking Down the Barrel of Gun, The Sound of Science gibi şahsi favoriler sunacak voltranlıkta. Sondaki potporiden bahsetmeden geçemeyeceğim. Bahsettim. 

7,0/10

16 Şubat 2025 Pazar

Reverend Kristin Michael Hayter - SAVED! (2023)

Lingua Ignota sahne adıyla 4 adet deneysel kayda imza atan Kristin Hayter dini bularak rahip kisvesi altında  protestan amerikan ilahi türünde besteleri işbu albümde kaydedip kamuoyuna sunuyor. Gerçek mi, yoksa bu da mı proje, bilinmez. Albüme hışırtılı ve gerçekten alınma audiolarla egzantrik bir otantik lezzet vermeye çalışmakla birlikte genel olarak çok temiz bir kaliteye sahip olması, bu dikotomiyi anlamsız hale getiriyor. Özellikle alıntılanan glossolalia kısmına gelelim, kültürlenelim. Karizmatik amerikanlaşmış protestan hatta evanjelik mezhep ve tarikatlarda içine kutsal ruh giren insanların histerik bir şekilde anlaşılmaz bir dilde konuşmaya başlamaları Hz. İsa'nın dili yani Aramiceye yorulmuş zamanında. Haleluya! mucize değil midir şimdi bu! Tabi bugünlerde sadece trans halin dışavurumu gibi psikolojik bir vaka gibi değerlendirilse bile Trump'ı seçen zeka hala savında ısrarcı, hatta meleklerin dili felan diyorlar. Açıkçası kulağa meleklerin değil şeytanın dili gibi geliyor. Ürkütücü ve irkiltici... Diğer yandan piyano ve vokal ikilisi duygusal iletimi sağlamada az çok başarılı. Amerikan folklorune aşina olanlar için başta olmak üzere. Hatta kayıt içinde yer alan bir kaç parçanın da ortalamanın üzerinde etkileyiciliğe ulaştığını söylemek mümkün.

6,75-/10

Necati Cumalı - Tütün Zaman I: Zeliş

 Balkan mübadili ailesiyle beraber Urla'ya yerleşen yazar eserlerine yaşadığı ve gözlediği gerçekliği yansıtması ile dikkati çekiyor. Öykü ve şiir türünde eserlerini takiben sonradan üçleme halini alacak bu ilk romanı ile toplumcu alanda gözlemleri aktarmada daha yetkin olduğu bir anı somutluyor. Urla'da mübadiller ve yerlilerin yaşama tütün ile tutunma gayretinde Zeliş adında bir kızı babasının görece zengin birine sözlemesine rağmen kendi gibi fakir başka bir gence kaçmasını ve tüm baskılara rağmen halkın da bir kısmının desteğini alarak geri adım atmamasını anlatıyor. Aslında konu oldukça basit. Hatta bazen yazarın kendi görüşlerini vererek didaktif bir yöntemle romanın sahiciliğine darbe vurması gibi özellikle 50'li yıllarda raslanan olumsuz bir tarafı da var. Ancak daha ilk sayfalarda gözünüzde çardaklar, bağlar, tütün tarlaları, çorak topraklar, Ege, hepsi bir film gibi canlanıyor. Bunu yansıtabilmek de kalemin gücü. Romanın diğer güçlü tarafı ise hani neredeyse feminist duruşu diyeceğim. Daha 18'ini doldurmamış köylü kızı Zeliş, çok çalışkan, direngen,  mantığını işletiyor, aklını kullanıyor, doğru kararlar veriyor, baskılara göğüs geriyor, kaçtığı sevgilisi yanında toy ve şaşkın bir delikanlı kalıyor. Diğer bir deyişle karakterin baskınlığı hani biraz fazla. Bu yönüyle roman birebir gerçekliği değil cumhuriyet ideaizmini temsil ediyor dersek yanlış olmaz.

15 Şubat 2025 Cumartesi

Gojira - The Way of All Flesh (2008)

 Linç edilmeyi göze alarak söze başlayayım. Progresif groove sludgy death metal gibi egzantrik bir tür adlandırması yapabilirsiniz. Ama benim için bu nümetal. Nümetal elbette kötü değildir ve Slipknot'tan Limp Bizkit'e farklı soundlarla tınlamaktadır. O spektrumun içine de böyle afilli isimlendirmelere gerek duymaksızın gayet rahat Gojira da sığabilir yağni. Benzer çevreci duyarlılığı Sepultura da göstermiştir ki özde grubun otantikliğini sorgulama için bir sebeptir. Ayrıca kayıt bana bile garip gelen mekanik vokal tekniği ile lekelenen şarkılar içermekte. Ki normalde de vokalini beğenmem pek. Sadece ülkemizde değil dünyada heyecan yaratan bir gruptur kendileri ve bunun meyvası olarak grammy ödülü bile aldılar sanırım en son bi vakitlerde. Konser bolluğu yaşayacağımız bu sene en azından benim için karar verme zorluluğunu aşan bir enstrüman olmuşlardır kendileri.

6,50+/10

10 Şubat 2025 Pazartesi

Gustav Mahler - Das Lied von der Erde (1967)

 Mahler bana hitap edebilen bir besteci değil maalesef. Dinlemenin emek istemesinin dışında gergin bir tecrübeye tabi tutuyor dinleyiciyi. Sinirleri yıpratan yakası yüksek, etekleri kafesli asil bir drama seyirliği. Burada performe edilen şiirden beste şarkılar da farklı değil. Canlı dinleme olanağı bulduğum Ihlamur Ağaçlarının Altında ismindeki İDOB konserindeki yalın piyano-vokal ikilisinin üzerine bu kayıt bahsettiğim hissiyatı daha da derinleştiren bir orkestral altyapıya dayanıyor. Bir yandan da önde gelen  şeflerden Otto Klemperer ya da albüm kapağında da isimleri geçen mezosoprano ve tenor kusur bulunmaz bir icraat sergiliyor. Dolayısıyla Mahler'in modern romantizmini beğenenler için kaçırılmaz bir dinleti olduğu kesin. Bu bestelerin uzakdoğulu filozof şairlere cevaben kaleme alındığını da kitapçığından öğrendikten sonra bu kadar kaliteye kayıtsız kalamayıp bir beş kez daha dinledim ama bu dinlemelerim kurak ve soğuk iklimi kat eden empresyonizme (Baharın Sarhoş Adamı yada Bahar Hakkında gibi pozitif isme ve yer yer renkli melodilere besteler bile bu atmosferden azade değil) ancak uzaktan hayran kalabileceğim fikrinin perçimlenmesine yaradı.

6,75+/10

6 Şubat 2025 Perşembe

Absu - Barathrum: V.I.T.R.I.O.L. (1993)

 Maalesef dağılmış olan bu thrashy black metal grubun çıkış albümü ise daha geleneksel formlarda. Amansız gitar ve bateri tremololoları ve patırtıları amansızca dövüyor dövmesine de kadın vokalin renklendirdiği anlarda olduğu gibi albüme bir gariplik sinmiş durumda. Gariplik derken garibanlık değil kıkırdatan bir mahal bu. Tıpkı kapaktaki pembe renk gibi yersiz. Neyse ki sonradan sonradan grup açıldı , bu albümde de gördüğümüz daha doğrusu duyduğumuz atmosferik okült anları zenginleştirdiler ve tür içinde kendilerine has açtıkları odalarıyla bilinir ve sevilir hale geldiler. Dağıldıktan sonra da Proscriptor McGovern's Apsû ismiyle devam ettikleri yolculukları meraklara celp duyurusu geçiyor.

6,50+

5 Şubat 2025 Çarşamba

Halo: Combat Evolved - Halo 2 - Rakuen - Dink Smallwood

 2001 yılında etkileyici bir çıkış yapan bilimkurgu oyunu Halo: Combat Evolved kısa sürede uzun soluklu bir seriye dönüşmüş. Halo The Master Chief Collection kapsamında yeniden düzenlenip cilalanarak serinin diğer oyunları ile birlikte uygun bir fiyatla satışa sunulmuştur. Oyun hala keyifle oynansa da güncellemeler özellikle görüntü kalitesinde çok büyük fark yaratmıyor. Dünyalılara karşı birlik olan uzaylıları zırhlarından dolayı bir süre robot bile sandım. Ayrıca görünmeyen hatlar boyunca lineer bir doğrultuyu izlemek ya da birbirine benzer koridorlarda ilerlemek gibi ilk FPS oyunlarına benzer bir deneyimin parçası olacağız. Yine de gölgelerde çıkış bulamamak ya da gittiğimiz bir yolun tersini katetmek gibi hususlarda kafamız karışacak. 
Halo 2 ise bambaşka bir olay. Aralarda hikayeye güç katan videolar çok kaliteli. Sadece uzaylı silahlarını kullanma fırsatı yakalamıyoruz, pek çok bölümde uzaylıyı da canlandırıyoruz. 

Koridorlarda, açık alanlarda cebelleşmenin yanısıra dağların zirvelerine de uçuyoruz. Devasa tankları kullanmak bazen zaruri oluyor. Yeğenimin oynamasına müsade ettiğimde kolaya aldığım zorluk seviyesini bir türlü eski haline getirememek gibi enteresanlıklarla karşılaştım. Gerçekten zorlayan patron efendilerle de. Zırh ve silah güncellemeler daha iyi olabilirdi. İster istemez Mass Effect'e benzettiğim anlarda olmadı değil. Nihayetinde ise çok  keyif alarak vakit öldürdüğüm en bi iyi oyunlar arasında yerini aldı.

Rakuen şirin bir rol yapma oyunu. Düşük pikselli oyunda çoğunlukla çocuk olmakla birlikte bazen anası da oluyor hayali bir ülke ile onunla ilişkili gerçekteki hastane odalarında mekik dokuyarak insanlara yardım ediyoruz. Herhangi bir şiddet faaliyeti yok. İtfaiyeci babasını da Japonya'daki o büyük depremdeki yangınlarda kaybeden çocuğun hastanede yatacak kadar hasta olması ile birlikte aslında oyunun gidişatını da çözüyorsunuz. Ama ben  her nedense o kadar etkilenmedim. Çünkü duygusal olarak etkileyebilmek için ekstradan çabalıyor. Sonuçta oyun karakter olarak aslında gölgede kalmasına rağmen kadının kayıpları ile baş etmesini konu almakta. Bu oyun da iyilerdendir.

Diğer bir rol yapma oyunu da Dink Smallwood. 1998 gibi eski bir tarihte çıkmasına rağmen hiç duymamış olmam ilginç. Mizahi ve eğlenme odaklı oyunda domuz çiftçisiyiz. Köyler arasında dolaşıp köydeki rakibi bir askeri ararken çetelerle ve en sonunda da şeytani bir düşmanla mücadele eder. Krala da böylece yamanmaya çalışır. Bütün RYO'ların mantığını iyi kötü temel ama basit versiyonda tekrarlamakta. Konuştuğu kişilerden görev almakta, aynı haritada defaatle yeniden doğan canavar ve yaratıklarla mücadele ederek para kazanmakta ve seviye atlamaktadır. Ben sonunu getirmeyi başardım ama oyun sonu şeytanını yenmek için tekrar kendimi güçlendirme faaliyetine girişemedim. Grafik kalitesi aramayan, benim gibi rol yapma oyunlarını sevip kökenleri biraz da meraktan araştırmak isteyenlere hitap edebilir.


4 Şubat 2025 Salı

RETRO: Ceza - Med Cezir (2002)

 Sonraki albümü Rapstar ile asıl patlamasını yapsa da ve hatırladığım kadarıyla ben de onu tercih ederim, bu ilk albümüyle gayet sıkı bir şekilde geldiğini belli etmişti. Özellikle de yıllar sonra bile hala dinledikçe ürperten Med Cezir isimli şarkısıyla. DJ Fuchs, Funky C ve hatta o zamanlar barışık olduğu Sagopa da bu yapıtın hayata gelmesinde önemli katkıları olan isimler. Ama Ceza elbette gökten zembille inmemişti. Öncesinde Nefret vardı ve hakikaten de underground rapin ilk emektarlarındandır. Yıllar sonra bu albümü dinledikçe ne kadar melankolik ve naif bir altyapıya sahip olduğunu idrak ediyorum. Bunu arabeske düşmeden yapabilmesi ise çok değerli. Biraz 90'lardaki Amerika modeli beatlerin havası da sinmiş. Arada Uzakdoğudan esintiler bile var. Yalnız liriklerin pek de incelikli olduğunu söylemek mümkün değil. Açık açık sevmedim pek çok yerde diyebilirim. Unutup yeniden keşfettiğim en bi eğlenceli manyak parça : Komedyenler İş Başında hah hah hah. Abartmadan sevilesi bir kayıttır nihayetinde.

7,75/10


2 Şubat 2025 Pazar

Algiers - Shook (2023)

 Çok konuk sanatçılı (tanıdığım kadarıyla RATM'den Zack, Backxwash, tamam diğerlerini bilmiyorum) bu çalışma post-punk grubu Algiers'in dördüncü uzunçaları. En temelinde gitar sesi duyacağımız bir rock albümü için niyetlendiyseniz benim gibi hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Yine de enteresan bir sound yakalamışlar. Hip hop, synth pop ve bilimkurgusal gelecek atmosferini taşıyan yani post endüstriyel tınılı, nutuklar söylevler barındıran post soul punk gibi bir şey. İlginç bir şekilde melodiler güçlü ve bir yerlerden aşina geliyor kulağa.  Post modern döneme özgün türler ve etnisite aralılığı tabi biraz yumuşatılmış versiyonda da olsa Blade Runner evreninde bir kulüp performasına dönüştürebiliyor. Zira Arapça nakaratlı bir beste bile var. Uzakdoğu da sesini iletebilseydi bu fikri proje tamamlanmaya bir adım daha yaklaşabilirdi. Ayrıca rap'in her türde yüzünü göstermesini sevmem, diğer türler içinde kirletici bir hal alabiliyor. Burada rahatsız etmedi doğrusu. Maalesef böyle bir proje önünde tikilen en büyük engeli aşmayı beceremiyor. Baştan sona akıcı bir dinleti sunma konusunda dengeyi yakalayamıyor. Bir iki dakikalık geçiş parçalarını da eklediğinizde dinleme kafa karışıklığı ve sindirim bozukluğu yaratıyor. Mide şişkinliği ve reflü. Belki de odaklanamayan hızlı yaşam tarzına sahip yeni gençliğin adapte olmasına uygundur.

Everybody Shatter ve Bite Back patlangaçlar.

7,0/10

1 Şubat 2025 Cumartesi

Huun-Huur-Tu - The Orphan's Lament (1994)

 Tuva halk müziği de nihayetinde sonsuz bir kaynak değil. Gırtlaktan polifonik söyleme tekniğinin sergilendiği tür bu albümde de duyduğumuz otantik örneklerden sonra diğer dünya müziği yapan sanatçılarla birlikte sentez bir formda ve deneyselci örneklerle gittikçe sönümlendi. Dolayısıyla nasıl bir kronolojik sıra takip ettiğiniz aldığınız keyfin derekesinde belirleyici oluyor. Bu erken dönem çalışma da kapsamlı içeriğiyle türün farklı kompozisyonlarını mümkün olduğunca  sergilemeyi hedeflemiş. Diğer bir deyişle Sürgün Şarkısı ve Yetimlerin Ağıdı gibi engin parçalar olduğu gibi coğrafyasına yabancısı olan  bizlere daha fasıt döngü gibi gelen parçaları da ihtiva etmekte. Eh tabi, türü seven ve biraz da geriye doğru gelen biri olarak bu sebeplerden dolayı daha da olumlu değerlendiremiyorum. Çok iyi ama baş yapıtı bence değil.

7,75/10

28 Ocak 2025 Salı

Amorphis - Halo (2022)

 Amorphis'in son dönem yaptığı işler birbirine benziyor ve ilginçtir akılda da pek bir şey kalmıyor. Biraz 70'ler, saykedelik şeyler, biraz brütal vokal, biraz folk, biraz metal. Ve ilginçtir bu karmaşadan yine de tutarlı bir şeyler ortaya çıkmayı başarıyor. Ve dinlerken de keyif veriyor. İşin püf noktası bestelerin olabildiğince melodik olmasında sanırım. Nihayetinde bu da farklı bir albüm değil. Daha şimdiden 2025 yaz festivallerine hazırlık yapmak, unuttuklarımızı hatırlamak, eksikleri tamamlamak lazım. 

7,25/10

27 Ocak 2025 Pazartesi

Hüseyin Kıran - Madde Kara

insanım, budur basit mucizem

Hüseyin Kıran'ın 10 yıllık bir hapis döneminin hemen takiben ilk eseri şiir türünde ve hayatında çok önemli bir yer tutmasından  olsa gerek, ,  röportajlarında unutulmasına müsade etmiyor. Maalesef yazarın ismi çirkin olaylara da karışmış. Bu tarz suç unsuru da teşkil eden iddialara istinaden sanatçıların kültür dünyasından temelli dışlanmasını çok doğru bulmuyorum. Sanatçıların kafası zaten bir değişik çalışır. Ne zamanki başkalarına da zarar verirler o zaman suçlarını elbette çekmeliler. Ama sanatta boykota tabi tutulmaları da bir garip. Şahsi olarak tavır göstermek isteyen göstersin tabi.Ne yazık ki bu suçlamaların ardından hem suçlanan hem suçlayan eser üretemez duruma düşüyor, iki ucu keskin bıçak, gerçekliğin keskinliği yaşanacak. Israrcılığın da bir modu olan takıntının ve üstünlük kompleksinin izlerini yazarın eserlerinde görmek mümkün, hem de daha bu ilk eserinden itibaren. Ama bu şiirler ayrıca kara kapkara, hiddetin şiddetin büyülü gerçekçiliğin groteskin yıkıcılığın imgesi sarıyor. Yine de bir arayış, umuda varış çabası yok değil.

orada beni eğrelti otları karşılayacak

ve oltalarda ağzı yırtılmış balıklar

ağıtlar batmış bir kayıt

yere atılı bir mızrak

reçine rakısı, hisar sarısı, konken partisi

dişlerimi işte bunlara geçireceğim

güneşten nasıl da kuşkuluyum

***

şüphesiz hepimiz biliriz

yaşamaktan büyük zulüm yok

yıkandığımız hep aynı ırmak

***

ben?

oyun bozan

işte emrim

safları bozun

amin..


24 Ocak 2025 Cuma

Fever Ray - Radical Romantics (2023)

 7 -8 senede bir de olsa aynı şeyleri yapıp sunmak aynı etkiyi yaratmıyor maalesef. Ya da benim zihnim maşallah zehir. Mensubu olduğu grubu The Knife da uzun süredir sessiz. Halbuki bu uzun aralar sonrası yeni albüm haberi biz sevenlerini ister ve de istemez beklentiye sokacağı aşikardır. Demek ki Karen ablanın olayı buymuş. Gotik bir albüm kapağı denemesi yine çirkinlikte son bulmuş. Müziği ise tabi ki daha iyi. Hemen sarıp sarmalayan bir elektro pop değil. Deliliği hissediyorsunuz. Ritimleri aksayan tempolarda, vokal garip, synth bir oryantal goth. Aynı sularda yıkanmak gibi ama ilk suları hatırlayanlar için ağzımız ekşi. Ya da ağzımızın tadı kalmadı.

6,50+/10