6,75/10
21 Ağustos 2025 Perşembe
Yes - The Yes Album (1971)
20 Ağustos 2025 Çarşamba
Fazıl Hüsnü Dağlarca - Bütün Şiirleri 1 (Bölüm 5)
Birinci cilt sonunda nihayete erdi. 1966 basım yılını taşıyan Vietnam Savaşımız yine o günün gündeminde olan bir meseleyi konu alıyor, ayrıca bu büyük sorunu isminde görüldüğü üzere bizleştiriyor, bize ait kılıyor. Destanlarında aşina olduğumuz savaşın kan, et, yanık kokusu gibi acımasız yüzünü betimleyen unsurlarını bu eserde de kullanmaktan çekinmemiş. O yılların aynasında amerika kanağız, barbar, yamyam gibi sıfatlarla tanımlanmış, bugün de o ve müttefikleri çok farklı değil uygarlık içre.
Kurşunların büyümesi uygarlığın büyümesinden midir?
Savaş suçlarının gölgesinde poetikasını kaybetmiş dizeler ile savaş mağdurlarının ağıdı sayfalarda birbiri ardına sıralanıyor.
Sen kendini karanlığa kilitleyen gecesin.
17 Ağustos 2025 Pazar
Obscura - Omnivium (2011)
6,75+/10
16 Ağustos 2025 Cumartesi
Big Thief - Dragon New Warm Mountain I Believe in You (2022)
7,50/10
14 Ağustos 2025 Perşembe
The Necks - Three (2020)
6,75++/10
13 Ağustos 2025 Çarşamba
St. Vincent - Daddy's Home (2021)
6,75-/10
12 Ağustos 2025 Salı
Bu Çağ #5 - Çıngıraklı Sokak #27 - Üvercinka #125-126 - Patika #128
kalabalıkmış, herkesin aklına bir şey gelmiş, benim aklıma sen. (Mehmet Butakın)
Çıngıraklı Sokak da gazete formatında yayınlanıyor. Mustafa Köz editörlüğünde politik yanı da belirgin aylık şiir gazetesinin Mart- 27. sayısı çok güzel bir eskize ev sahipliği yapıyor. Bir solukta okuyacağınız gazete kültür ve sanat haberlerine de , bulmacaya da ve yemek tariifine de yer veriyor. Kapağı Zülfü Livaneli'nin şarkı olarak söylediği Paul Erlard'a ait ünlü Özgürlük şiiri süslemekte. Tam bir sayfa ayrılarak İlhami Bekir Tez şiirleri ile anılmış. Son sayfası da kadın şairlere ayrılmış, mart ayına ithafen. Cem Uzungüneş ile soruşturma ile 2024 şiirine bakış yazıları dikkat çekiyor. Güncel ve otantik ürünlerin eksikliği de...
eğerek başlarını
yer altından usulca çıkıyorlar. (Gülten Akın)
Patika dergisi 32 yıllık maziye sahip Ankara kökenli bir dergi. Yayıncıları bu istikrar ve sebat için bile takdiri hak ediyor. Mor renkli bu ocak-şubat-mart sayısı 2024 Türk şiirini kapağa taşımış. Konu ile ilgili Hüseyin Peker, Mustafa Köz, Hilmi Kaşal, Yeprem Türk, Halil Şahan inceleme ve değerlendirme kaleme alana isimler. Ortak Türk alfabesi üzerine olduğu gibi dil ve edebiyat hakkında teorik incelemeler ve çevriler de öne çıkıyor. Ürün bazında dengeli bir yayıncılığı gözetmeye çalıştıkları hissedilse de çubuk şiir lehine bükülmüş, öykü eksik kalmış. Artemis dergisi şiir dizisinden basılan esere sahip şair Yusuf Çağlar'ı tanımama vesile olması ile memnunum. Ama bu esere internette sadece shopier sitesinde ulaşılabiliyor. şiir kitaplarının yaygın dağıtılamaması üzücü.
10 Ağustos 2025 Pazar
Asphyx - Last One on Earth (1992) + Wardruna Konseri ( 9 ağustos 2025-Harbiye)
Wardruna'ya 2. kez canlı izledim. Daha küçüklüklerini bilirim onların ve Harbiye'yi bir kaç yüz kişilik boşlukları olsa da dolduracak kadar (4000'e yakın kapasitesi vardır) büyüdüklerine şahit olmak bir baba gibi gururlandırdı beni. kh kh kh. Performans olağanüstü, dinleyicilerin çoğu da şarkılara hakim. Öyle turist seyirci pek yok gibiydi. Tabi bu bir konser değil, bir deneyim. Seyirci o kadar çok alkışladı ki hele bir durun dedi konuşmayı çok sevdiğini anladığımız Einar. Onlar mutlu, biz mutlu, çıkalım kerevetine gayri.
7,50/10
8 Ağustos 2025 Cuma
Lacuna Coil - Unleashed Memories (2001)
6,75/10
After Life Sezon #3 - Yakitori: Soldiers of Misfortune Sezon #1 - Star Trek: Picard Sezon # 3 - Brooklyn Nine-Nine Sezon #3
Brooklyn 99'un 3. sezonu ise en sevdiğim bölümlerden oluşuyor ki şu an izlediğim dördüncü sezon tam da geriye atılmış bir büyük adım. Rosa'nın deli nişanlısı serseri mayın karakteri aşırı kullanılmadığı sürece iyi bir etkide bulunuyor. Çok az oynasa da Peralta'nın tatlı belası Doug da aynı şekilde. Lakin başkomiser tayfaya ayak uydurdukça yani o ciddi, gerçeklikten kopuk entel yanını kaybettikçe ruhunu da kaybediyor. Dörtte özellikle batıyor artık. İzliyor muyuz? Eveeeet.
6 Ağustos 2025 Çarşamba
RETRO: Ceza - Rapstar (2004)
8,75/10
5 Ağustos 2025 Salı
Günümüzde Yeni Siyasal Yaklaşımlar II: Devlet - Hukuk - Özgürlük - Hümanizm (ed. Hilal Onur İnce)
Leo Kofler ve Marksist Hümanist yorumu: dünyanın radikal biçimde hümanize edilmesi, her bireyin tarihsel bir özne olacağı ve tarihin oluşumunda aktif rol alacağı koşulların yaratılmasını ifade eder. Bu köklü değişimin ve insanın özgürleşmesinin en önemli koşulu, siyasi ve ekonomik erkin , kimin elinde olursa olsun, her türlü merkezileştirilmişliğine son vermektir.
Hobbes'tan Berlin'e negatif özgürlük düşüncesi ve Berlin'in agnostik liberalizmi: başkalarının otoritesine maruz kalmadan özgür olma durumu Hobbes ve Locke arasında karşılaştırmalı analizi doğa, sivil ve kamuoyu yasası bazında irdeleniyor. İkisi arasında sentezin Constant tarafından gerçekleştirildiğinden bahsedilir. Mill ve Tocqueville ile birlikte liberal korku çağındaki hassasiyeti gözetir bir negatif özgürlük inşası ayrıntılandırılıyor.
Deleuze, edimselliğin ontolojisi: Deleuze Spinoza'nın beden vurgusu ve olumsallığı ile Nietzsche'nin psikolojik ve kültürel alanda işleyen materyalizmlerini devralmış, özdeşliğin düşünürü olarak nitelendirdiği Hegel'in diyalektizmini reddetmiştir. Hardt ve Badiou'nun Deleuze yorumlamalarına yer verilir zira Deleuze metinlerinde Hegel'e açıkça saldırmamıştır. Maddi hakikate bağlılık konusunda ise Guattari'nin Dekeuze'e desteği olmuştur.
Troçki'nin Sürekli Devrim teorisi ve enternasyonalizm nosyonu: Bu kısma çok aşinayım. Ama aklıma gelen bir yorumu paylaşmak isterim. Stalin sanayide tam da Troçki'nin teorisini pratik eylemiş.
Rosa Luxemburg: Lenin ile girdiği fikir çatışmalarının odağında ulusal hakların karşısında tutumu yer almakla birlikte merkeziyetçilik, parti içi demokrasi, öncü parti ve liderlik gibi farklılıkların da bahsi geçmektedir.
Poulantzas'ın faşizm kuramı: Odağında Alman ve İtalyan deneyimleri olsa da çok parlak bir ışık tutuyor günümüze de ve bu coğrafyaya da. Devlet görece özerk ve içinde çeşitli fraksiyonlar barındıran burjuva sınıfının bir uzanımı olan iktidar bloğunun uzun vadeli çıkarlarının temsilidir. Bu iktidar bloğu kendi içinde yer alan fraksiyonlardan birinin hegemonyası altında birleşmekte ve devlet egemen sınıfların siyasi birliğini oluşturmakta. Faşizmin ortaya çıkmasının koşulları ülkelerin gelişmişlik düzeyinden yada dönemsel krizlerden kaynaklanmaz. Uluslararası emperyalist zincire bağlı siyasal bunalım hali belirleyicidir. Bu halin koşutu ise birbirlerine hakimiyet sağlayamayan egemen sınıfların fraksiyonlarından beslenir. Lokal çelişmelerin yanısıra bu iki etmen yani emperyalist zincirin zayıf halkası olması ve egemen fraksiyonların derinleşen çelişmeleri faşizmi doğurur. Yani güçlenen bir işçi hareketine karşı doğrudan tepki değildir. Bunalım döneminde iktidar bloğu baştan ve özgül biçimde yeniden örgütlenmelidir. Bunalım dönemi ideolojik bunalıma dönüşerek parlamento vasıtasıyla gerçekleşen temsiliyetin altını oyar. Geleneksel partiler sonradan başlarından defedecekleri gayesiyle faşistlerle işbirliğine başlar. Tekelci sermayenin de desteğini almasıyla birlikte faşistler gelenekselcilerden kurtulacaktır. Parlamento görünüşe indirgenir ve iktidar baskı grupları ve milisler eliyle uygulanır hale gelir. Bu dönemde işçi sınıfı ekonomizmin içinde sınırlanmıştır. Küçük burjuvazi ise faşizmde konsolide olmuştur, çünkü faşist hareketin başlangıcı küçük burjuva taleplerinin somutlanmış hali olarak yola çıkar. Devrimci oluşumlar tepki göstermekte gecikmişler, geri dönüşü mümkün olmayan evre geçildikten sonra çıkardıkları ses diğer geleneksel hareketin sesleri arasında kaybolmuştur. Bununla birlikte küçük burjuva, anti-kapitalizm gibi sol hareketin temalarını kendine uydurarak bunalımından çıkmaya çalışır. İktidara tapınım ve devlet fetişizmi, milliyetçilik, ırkçılık, militarizm, (sözde) ahlakçılık ve ailecilik, entelektüelizm düşmanlığı gibi unsurları küçük burjuvazinin temennileri ile birebir örtüşürken, emperyalist, tekelci semayenin varlık ve geliştirme koşullarını güçlendirmeye hizmet eder. Özetle genelleşmiş bir ideoloji bunalımının yol açtığı boşluğu doldurmuş olan faşist ideoloji, küçük burjuvazinin özlemleri ile tekelci sermayenin çıkarlarını, çoğu zaman eklektik bir yapı içinde, güçlü bir şef imgesi ve genişlemiş devlet aygıtı etrafında birleşitrmiş, bu sayede hem işçi sınıfı ideolojisinin hem de liberal burjuva ideolojisinin sönmeye yüz tuttuğu bir periyodda kitlesel arka planını kademe kademe büyütmeyi başarmıştır.
Hardt ve Negri İmparatorluk, Çokluk,Ortak Zenginlik: buna da aşinayız vesselam
Ronald Dworkin ve yargıda yorum: Yargıçlar hukuki kuralları, ilkeleri, emsal kararları, geçmişteki uygulamaları dikkate alarak somut uyuşmazlıkla ilgili bir yorum yapar, verdiği kararla geleneğin bir parçası haline gelir.
Wallerstein ve dünya sistemleri kuramı: Merkez, yarı-çevre ve çevre bölgelerden oluşan kapitalist dünya ekonomisi kuzeybatı Avrupa'da devletçilik ideolojisinden beslenerek doğmuştur. İşçiler birey olarak değil içinde bulundukları, sürekli değişen, içinde yaş ve cinsiyet rollerine dayalı bir işbölümünün olduğu , ücretin yanında tarımsal ürün yetiştirme, küçük meta üretimi, rant ve transfer ödemeleri gibi bir dizi farklı kaynakta çıkan gelirlerin toplandığı hanehalkı tabiri vasıtasıyla tanımlanır.
Roger Griffin'in faşizm analizi: Dirilişçi popülist aşırı milliyetçilik olarak tanımladığı faşizmi içeriden okumaya çalışmaktadır Griffin. Faşizm ruhu itibariyle moderndir ve her türlü teknolojik imkanı kullanmaya eğilimlidir. Krizin ortasında anlam dünyasının sınırlarını belirli bir hale getirerek kapatmak, dolayısıyla siyasal olanın ufkunu kapatıp sonlandırmak üzere ortaya çıkmış , yaratıcı ve yenilikçi bir alternatif modernist tarzıdır faşizm.
Andrew Feenberg'in teknoloji felsefesi: benim ilgime hitap etmedi.
3 Ağustos 2025 Pazar
Mohammed "Jimmy" Mohammed - Hulgizey (In Concert) (2007)
8,0/10
26 Temmuz 2025 Cumartesi
Nilüfer Yanya - PAINLESS (2022)
7,50-/10
Paradis - Recto verso (2016)
7,0/10
UFO - Phenomenon (1974)
7,75/10
Kurtuluş Kendini Anlatıyor V: Seksiyon -VI: Sevdaların Yangınından Geçtik
25 Temmuz 2025 Cuma
Obscura - Cosmogenesis (2009)
7,25+/10
Antonin Dvorak/Tchaikovsky - Cello Concerto in B minor, Op. 104 / Variations on a Rococo Theme (1969, Karajan,Rostropovich)
7,25/10
Tolstoy - Gençlik
17 Temmuz 2025 Perşembe
Lacuna Coil - In a Reverie (1999)
16 Temmuz 2025 Çarşamba
Asphyx - The Rack (1991)
7,0/10
15 Temmuz 2025 Salı
Sun Kil Moon - April (2008)
13 Temmuz 2025 Pazar
Ataol Behramoğlu - Bir Gün Mutlaka
Şairin ilk dönemlerinde yazılmış 25-30 kadar şiirini bir araya getiren kitabın bu baskısı ayn zamanda daha önce ayrı yayınlanmış Bir Ermeni General ismindeki yapıtını da içermekte. Toplumcu ve romantik bir tarzı Garip ekseninde bir araya getiren çizgisinin imgelerden beslendiğini söylemek pek mümkün değil.
kalbim! / sen yoksun. /sen tökezleyen bir şarkısın/ köpüre köpüre akan/ acıyla ve hüzünle beslenen/ bir ırmaksın.
Pek çok bestelenip yorumlanan ünlü dizeler, bir çok şiirinin nakarat yapısıyla bestelenmeye hazır üretilidğine dair kanılar biriktiriyor.
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben cekip giderim bir nehir akıp gider
***
Benim annem güzel annem beni koyver
Sağ yanımda bir sızı var, sol yanımda yandım aman altıpatlar
Bu dert beni verem eder
12 Temmuz 2025 Cumartesi
David Bowie - The Man Who Sold the World (1970)
8,0/10
11 Temmuz 2025 Cuma
Savatage - Edge of Thorns (1993)
7,75-/10
10 Temmuz 2025 Perşembe
Önder Focan - Aubergine / Patlıcan (2022)
Emektar caz müzisyeni Önder Focan'ın bu albümü hiç bilmem nedendir, bayağı ses getirmiş ve hatta mahalle plakçımızda dahi yerini bulmuş. Şirin konsepti notalara yansımış ve hafif dinlemeli , patlıcan tarifli yemeklerin kokusunun sindiği bir iş ortaya çıkmış. Karnıyarık'ta oryantal, Melanzane Alla Parmigiani'de İtalyan, Musakka'da Ege zeybek nağmeleri dinletiyi renklendirmekte. Gitarist sanatçı bestelerde diğer müzisyenlerin icrası için geniş bir alan açmış ve ekibi müziğin ayrılmaz bir parçası olarak çok kaliteli icralara imza atıyor. Sonuçta ruhu besleyen, aydınlık bir deneyim fırsatı sunuyor dinleyene. Bir de patlıcanı dinlemek lazım.
7,75-/10
9 Temmuz 2025 Çarşamba
Old Man's Child - In Defiance of Existence (2003)
8 Temmuz 2025 Salı
Forest Swords - Bolted (2023)
7,75/10
7 Temmuz 2025 Pazartesi
Headbanger's Weekend 2025 heavy metal pikniği
İlk gün Episode XIII ile açılışı yaptım. İlk albümünü bildiğim ve sevdiğim ama arkasını kaçırdığım grup güneşe karşı black metal icra etmeye çalıştı. Davullar gümbürdemedi, hissiyat manasında enerjileri, rahatlıkları kafi gelse de sounddan destek alamadılar. Çünkü küçük sahnenin kurbanıydılar. Manowar'a kadar gruplar bu sahneyi kullandı ki burada açılışı yapan Yaşru'yu dinlememiş bulundum. Arkasından da üç vokaliyle Pentagram geldi. Lakin seslerini pek duyuramadılar ve seyirci bayağı bir müddet olaya giremedi. Murat İlkan'ı ve dönemi aslında Pentagram'ı Pentagram yapan şey ve benim için duygusal anlardı. Hem de yorumlanmaktan eskitilen ve bu yüzden hiç hazzetmediğim Uzun İnce .. bile , Ogün'e rağmen gözlerimi yaşarttı. Bir de tabi gençliğim geldi aklıma her nedense... Sonrasında Candlemass ne yaptılar, ne çevirdiler bilmiyorum ama küçük sahnenin tüm olumsuzluklarını yenebilen dev bir sesle gündemi baştan yazdılar. Adanmış ve nispeten fazla sayıda dinleyicisi beni şaşırttı. Vokali de Marcolin sandım bu kıt bilgimle. Bu vesileyle festivaldeki her grubun çok profesyonel ve çok rahat performans gösterdiğini söylemek lazım ama teknik yetersizlikleri yenebilenler ayrıca devleşti. Günün sonunda Manowar için ana sahnedeydim ve şok: sahne alçak, ön tarafta neler döndüğünü göremiyoruz. Manowar mesele değil de Machine Head ve Bleed from Within konser verirken pek anlayamadık yani. Manowar yaşına göre sıkı bir konser verdi ama ses gerçekten kötüydü, baktım insanlar eğleniyor, sorun bende sandım ve keyif alamadım. Bir müddet mola verip geri döndüğümde düzelmişti ama bu sefer ben kopmuştum. Bilginiz olsun, seneye aynı yerde buluşursak, bir sıkıyönetim, rejim değişikliği, yasak felan gelmezse büyük sahnenin orta sağ cephesinde ses daha iyi geliyor, her ne kadar gölge sola, güneş sağa vursa da. 11-11,30 arası erken kaçma modunu Manowarı terk-i diyar yaparak başlattım. Cuma yorgunluğu diye bir şey var yafu.
Ertesi günün açılışını büyük sahnede Soen'e yetişerek yaptım ki enerjim hayli düşüktü. Bahsettiğim sahnenin solunda, yere konuşlanan kuşlardan biriydim. Soen ve Leprous gibi türler arası geçişkenliği ayarında tutan grupları dinleyebiliyorum ama ürkekçe. Güzel çaldılar. Sails of Serenity, Hatemotion ve Sovak kaçan fırsatlar olarak sıralandı. Arkasından tüm enerjisiyle küçük sahnede hardkorcu Pickpocket arzı endam eyledi. Enerji çok iyiydi ama vokal başta olmak üzere aksaklıklar hissediliyordu. Ve benim de bel ağrım tutunca geri kalan performansları oturarak, yaslanarak, acı çekip odaklanamayarak geçirdim. Bu kadar sert müzik yapılan bir yerde de katlanır kamp sandalyeleriyle gelmiş keyif pelesenkleri bana ilham oldu, getiremesem bile yanımda bir minder taşıyacağım bir dahakine. Kitlenin hatırı sayılır bir kısmı çimlerde, yapay veya asıl, oturarak, kimileri örtüleri ile birlikte bayağı piknik modundaydı. Organizatörler sesimizi duyun, çay, çekirdek ve karpuz servisi istiyoruz. Samimiyet güzel de böyle keyifler felan, benimkisi biraz zorunluluk oldu tabi, sahneye yakın yerlerde değil de arkalarda otursak, yuvarlansak daha iyi olur sanki. Oturunca da müzikten bir şey anlaşılmıyor, teyatro gibim bir şey. Neyse kim vardı sırada: heh Bleed from Within. Büyük bir grup değiller, İskoçya'da belki. Metalkor yapıyorlar. Ben de kaale almadım pek çoğunuz gibi. Herkesi iletişimleri, enerjileri, hiddetleri ve pozitif tavırlarıyla etkilemeyi başardılar. Küçük sahnede politik tavrıyla dikkat çeken ve Türkçe sözlerle coşturan Murder King seyircisini memnun etti. Agresif gidişat ana sahnede Machine Head ile perçinlendi. Vokali kalabalığı orkestra gibi yönetti. O an anlamak mümkün değil videolarda görüyorum, circle pit felan bayağı iyiymiş. Grup da neden daha önce buraya gelemedik ki diye memnuniyetlerini paylaştı. Koşa koşa küçük sahnede çok sevdiğim Dark Tranquillity'ye yetiştim. Barkovizyonu ve eski şarkılarıyla pefrormans iyiydi de genelde bir durgunluk vardı. Yeni şarkılarla dinleyiciden randıman almak mümkün değil. Lethe ile coştuk da öyle bir köşe bulmuşum ki, hem oturabiliyor hem ayaklanabiliyor, ayaktayken de bir direğe tutunabiliyorum. Ve kalabalık artık alana sığmayınca küçük sahnenin absürtlüğü sinyal vermeye başlıyor. Bu sahne alternatif bir sahne değil, daha küçük gruplara ayrılmış değil, burada konser veriyorlarken ana sahnede müzik de devam etmiyor. İki sahne birbiriyle paslaşıyor. Ana sahnedeki güruh ki bence sahnenin maksimum yarısından biraz fazlası dolabiliyordu , hurra küçüğe akıyor. Mola veren, yemeğe içmeye gidenler de sonrasında geliyor. Ne yapalım tavla mı atak? Müzik dinlemeye geldik. Küçük sahne ise büyüğün beşte biri felan. Organizasyon hem para kazanalım, Türkiye'de tutanları getirelim, hem diğer büyük nispeten bizim piyasamızda yeni grupları getirelim diye güzel bir kadroyu ayarlamış ta verili bu altyapıya göre çok ayarlamış. Altından kalkamadı, ertesi gün Katatonia'da patladı. Basit bir şeymiş gibi geçiştirmemek lazım. İzdiham çıkabilirdi. Neyse, son durak ana sahnede Kreator. Haksızlık etmeyeyim bu grubun albümlerini çok dinleyemedim, vokali de kendime göre yırtıcı buldum. Üzerine rahatsızlığım da artınca performanslarına yeterince kendimi veremedim. Etkileyici sahne resmi umarım başımıza dert olmaz, şarkı isimlerini de hatırlarsak :) Anlaşılıyor ki bugün böyle tepinmeli, zıplamalı gruplara ayrılmış. İnsanlar heder olsun felan. Gerçekten de bacağını çatlatan olmuş sanırım, geçmiş olsun. Dökülmedik kurt kalmamıştır inşallah.
Ertesi gün hazırlıklıydım, gündüz başka yerlere gidip dönüp Leprous'a yetişebiliyorum. Ağrıkesici ile ayaktayım. Yaşlıyım ve gençlerin bir kısmı gibi kendimi koyvermiyorum. Leprous da Soen gibi sevdiğim ama temkinli yaklaştığım bir grup. Şiir gibi çaldılar. Şarkıları benzer formüllere sahip. Bir yerde brütale bağlanıyorlar ve bunu en iyi Slave'de yapıyorlar. Grubun canlısı aslından daha iyi. Kaçırdıklarım ise Alkera, Sabhankra ve Pitch Black Process. Konser ve festivallerde yer alan yerli gruplar da artık istikrarı sağlamış olanlar. Küçük sahnede Cemetery Skyline ki yeni ama mazisi onyılları bulan müzisyenlerden kurulu biraz soft grup Leprous gibi kayıttan daha güzel bir icra eyliyorlar. Bilen de bayağı insan varmış. Güneşin alnında çalmaları ironikti. Ben de çayırda oturarak keyifle tecrübe ettim kendilerini efendim. Ana sahnede ise emektar Hypocrisy efsane yazıyordu. Vokal mimikleriyle konseri yönetti. Yırtıcı vokal pek sevmem dedim ama bu performans bir değişikti. Festivalin en iyilerindendi uzun lafın kısası. Ensiferum ise pozitif pozitif duygularla sarmaladı dinleyeni. Yine teknik sıkıntıları olsa da hoş idi, eğlenceli idi, dansa davetti. Ana sahnede ise çok sevdiğim, gençliğimin göz ağrılarından ve geçen sefer hastalığım sebebiyle konserlerini kaçırdığım İngiliz beyefendileri Paradise Lost yeraldılar. Hal tavır ve icra kimilerine donuk sönük gelebilir lakin beni fazlasıyla memnun etti. Kafalar, kollar sallandı, beden bir sola gitti bir sağa. Dolayısıyla Katatonia'ya geç kaldım. Zaten yeni işlerine soğuktum, alanın girişindeki üstü kapalı yolda bir yerde konuşlanıp zorla nefes alarak az çok dinleyebildim bir süre. Bir o kadar insanın alana giremeyip, girebilse de duramayıp ana sahnede beklediğini söylemiş miydim? Kalabalıktı sanki... Şarkı Listesi de so so so. Bazen sıkıcılığa varan takip etmesi zor bestelere sahip bu progresif işlerin neden bu kadar ülkemizde sevildiğini anlayamıyorum. Bu minvalde de ana sahnede Opeth büyük bir kalabalığa çaldı. Bundan etkilenip vokal Manowar'ı Metallica'yı ağzına sakız etti. Haklarını teslim etmek lazım, o brütal vokal nasıl çıkıyor anlamadım. Canlı performansları hakikaten de etkileyici, kayıtlarına nazaran. Normalde para verip konserlerine gitmeyeceğim bir dolu grubu dinleyip tecrübe etmek ve öğrenmek fırsatı açısından festivaller önemlidir. Son gün benim için her nedense ayrıca keyifli geçti (ağrı kesici) Dandik t-shirtim 4-5 kişinin ilgisine mazhar oldu, sağolsunlar selamlaştık. Güzeldi devamını istiyoruz ama Bosphorus'u da es geçmeyelim.
2 Temmuz 2025 Çarşamba
Spiritualized® - Everything Was Beautiful™ (2022)
6,75+/10
1 Temmuz 2025 Salı
Candlemass - King of the Grey Islands (2007)
7,50+/10
30 Haziran 2025 Pazartesi
Adnan Esenyel - Martin Heidegger : Varlığın Patikaları
Tedavi yani insanı Dasein'e, kendi asli yurdu Varlık'a yaklaştıracak şey özlü düşünme, varlığın dili ve özünde şiir olan sanattır. Modern insanın varoluşu Teknik tarafından tehdit hali içindedir. İnsan işlenebilir, denetlenebilir, düzenlenebilir, üretilebilir ve ikame edilebilir bir varolana dönüşmüştür. Tezat bir şekilde ise kendini yeryüzünün efendisi ilan eder. Heidegger Teknik'in kaçınılmaz olduğunu kabul eder. Önemli olan Teknik'in insanın Varlık ile bağlantısının kopardığını ve bunu gizlediğini ve hatta Varlık nosyonunu dahi unutturduğunu bilelim, idrak edelim. Felsefe, bilim idesi nin peşinden gittiği ölçüde teknik bir araç olarak, Varlıktan kendisini tümüyle koparır ve Varlığın açılımını sağlamak yerine sürekli olarak onun unutuluşuna hizmet eder durur. Felsefenin sanata yaklaştırılması belki de onu, teknik bir araç olmaktan kurtaracak olan en temel olanaklardan birisidir. Heidegger'e göre sanat eseri, hakikatin vuku bulduğu bir yer olarak Varlığa ilişkin bir tecrübe sunar. Heidegger, insanın var olma halinin özünde şiirsel, yani poetik olması gerektiğini düşünür, çünkü insan ona göre ancak bu şekilde Varlığın yakında durabilir. O halde insan Heidegger'e göre Varlığın yakınında teknolojik, bilimsel, rasyonel şekilde ikamet ediyor değildir, ancak şiirsel bir ikamet insanı Varlığın yakınına getirebilir. Bu bakımdan Varlığın dili de Düşünmesi de özünde şiirsel, yani poetiktir.
Heidegger, çağdaş insanlığın Varlığın unutuluşu dolayısıyla bir kriz içinde olduğunu düşünür, insanoğlu kendisine yabancı, yersiz yurtsuz , kökeninden kopmuş bir varoluşa sürüklenmiştir. Felsefe ise sanattan beslenen Varlığın dili vasıtasıyla özlü düşünme yöntemiyle insanlığı uyandırabilme potansiyeline sahiptir. Benim aşırıya kaçtığını baştan kabul ettiğim öznel yorumum ise Heidegger'in hissettirdiği, etrafında dönüp durduğu ama asla net söylemediği bir arayışa sahip olduğudur. O da kutsallık içinde yaşayan, bağıntının ötesinde birebir parçası da olduğu bir doğal ortamda yaşayan ilk insanların dünyası. Hani, avladığı geyik için ruhundan özür dileyen, atalarının mezarının üzerine evini kuran, hastalandığında bunu ruhlara, tanrılara, atalara yaptığı saygısızlığa yada doğa ile uyumu bozan bir aksiyona yoran insanların yaşadığı bir dönem. Belki de germenlerin kahramanlar çağı...
29 Haziran 2025 Pazar
Kreator - Terrible Certainty (1987)
7,0+/10