27 Kasım 2024 Çarşamba

Billie Eilish - Happier Than Ever (2021)

 Toptan bir yaklaşımla yeni nesli eleştirmiyoruz. Zaten her nesil kendinden öncekileri beğenmemiştir. Taaa Sümerler döneminde kil tablet üzerinde oğlunu yeren babanın feryatlarını okuma imkanı bile bulmuşuz. Yine de hem istisnalar var diyebiliriz hem de ender de olsa yeni tarz hoş sürprprprizler çıkarabiliyorlar kinderyumurtalarından. Genç neslin bıkkın sıkkın bezgin davranışlarının tercümanı bir şarkıcı Billie Eilish. Seviliyor da yeni nesil popçusu olarak. İtiraf etmek gerekirse işte bu neslin iyi şeylerinden biri de bu, paskalya yumurtasından çıkıvermiş gibi. Modern bir pop eseri Happier Than Ever. R&B'den elektroniğe oradan art popa birbirini yapbozun parçaları gibi tamamlayan şarkılardan müteşekkil bir çalışma. Melankolik bir hava hakim ki genç sanatçının alameti fabrika atölyesi. Parçalar ise beste kabilinden gerçekten çok iyi. Bu kadar şarkıyı nasıl birbirinden farklı ve ilgi çekici hale getirmişler, takdir edilesi. Ben basit bir insan olduğum için basına kuvvet elektro etkili karanlık şarkıları daha bir beğendim.

8,25-/10

24 Kasım 2024 Pazar

Tolstoy - Çocukluk

 İstanbul içinde karayolu seyahatinin çılgınlık seviyesine geldiği son zamanlarda raylar üzerinde taşınırken okumaya elverişli cep boyutunda kitaplara düşkünüm bu aralar. Seveceğimi düşündüğüm yazar Tolstoy'un (Anna Karenina gibi bir başyapıtı referans alıyorum) otobiyografik özellikler taşıyan üçlemesinin ilk eseri çocukluğunun izlenimci etkilerini okuyucuya taşıyor. İzlenimci, çünkü genel bir kurgu yok. Farklı anılar ve kişilerin çocuğun duygularında, düşüncelerinde yansımasını okuyoruz. Aristokrat bir ailenin çiftliğinde kardeşleri ile birlikte, dadıları, mürebbiyeleri, serfleri ile büyüyen saf bir çocuk. Ta ki çocukluğun sona erdiği o elim ana kadar.  Gençliğine tekabül eden, mantıklı olarak, bir vakitte ilk kaleme aldığı eser olmasından dolayı olgunluk çağındaki ustalığı beklemek haksızlık olur. Amma emarelerini erkenden gösteriyor. Ve güçlü bir çıkış olarak tarihte yerini alıyor.

23 Kasım 2024 Cumartesi

Blind Guardian - The God Machine (2022)

 Son Blind Guardian albümü şaşırtıcı bir sertlikte açılıyor ve tempo bir kaç şarkıda orta seviyeye düşse de pek değişmiyor. Belki eski günlerdeki gibi bir balad koysalar diye düşünsem de bu bilinçli seçim ayrıca albüme ayrı bir karakter katıyor. Çünkü progresif metal namına evrildiklere bir dönemi geri bırakıp daha power metal lehine çubuğu bükmüşler. Majestik nakaratlar, epik harmoniler felan bolca rasladığımız unusrlar bu kayıtta da. Yabancısı değiliz. Dinlerken bol bol da melodilerine eşlik ettiriyor. Ha, Hansi şarkı söylemeyi çok seviyor ve susmak bilmiyor hep olduğu gibi. O yüzden vokali enstrüman gibi yönlendirmesinden gayri sözsüz bonus cd hiç bir zaman tam olmayacak. Nihayetinde kurak bir vahaya düşen yağmur gibi ferahlatan, organik elmalardan yapılma şekersiz elma payı gibi lezzetli bir albüm.

8,0/10

20 Kasım 2024 Çarşamba

Sodom - Tapping the Vein (1992)

 Yafu galiba Sodom hayranı oldum ben. Tak tak adrese teslim, yaşlandıkça böyle şeyler hoşuma gitmeye başladı, Bünyamin Buton muyum neyim. Bu albüm sırf böyle, hiç durmuyor. B yüzündeki besteler yüzünden biraz fazla benzeşip dağılıyor. Ve evet biliyoruz Sodom hiç öyle teknik detay inceliklerin grubu değil. Hani bunlar zayıf yönleri, kabul ederseniz. Takdir edilesi bir tarafı da var ki 1992 yılında tüm thrash camiası yönünü şaşırmışken bu adamlar daha sert ne yapabilirim, daha nasıl hızlanabilirim gayretindeler. Artık hangi sürümse bilmiyorum dinlediğim gitar ve bas tonları çok çok ballıçörek.

8,0/10

16 Kasım 2024 Cumartesi

Jack London - Kızıl Veba

 Bir çırpıda okunup bitirilebilen bir eser bu. Alışageldik Jack London yazınından da farklı. Gerçekçi bir bakış, kıyamet sonrası erken dönem edebiyatın ik örneklerinden biri ile ikame edilmiş. Ama dünyayı kasıp kavuran ve bir avuç insanın hayatta kalabildiği bu muhtemel senaryoda bile gerçekçi düşünüşten feragat edilmemiş olması, günümüzdeki fantastik ve bilim kurgu eserlerin mantık dışına çıktığı anların fazlalığı da düşünüldüğünde çok da anlamlı. Yani İngiliz dili ve edebiyatı profesörü medeniyet çöktüğünde becerilerinin akil kaldığına tanık olmakla kalmıyor, yeni nesil çocuklarla anlamlı ve derin bir diyalog içine girmekte bile zorlanıyor. Dil de barbarlaşıyor. Öykü de bu, bu yaşlı adam çocuklara nasıl medeniyetin çöktüğünü anlatıyor ya da anlatmaya çalışıyor. Adamın vaaz ettiğinin tersine kimi çocuklar zorbalığın gücüne hevesleniyor. İnsanlığın hikayesi devam edecek, savaşlarla yıkımla ve tekrar doğuşla.

15 Kasım 2024 Cuma

Dead Can Dance - Spiritchaser (1996)

 Dünya müziği ile Avrupa mirasını enteresan bir şekilde yani organik bir biçimde birleştirebilen ilginç bir gruptur, Dead Can Dance. Bu albümü ile Afrika, yerli Amerika , Hindistan, Avustralya  gibi dünyada köşe bucak her bir yeri karışlıyoruz. Bu da albümü hiç olmadığı kadar new age yapıyor. Belki biraz fazla gelmiş olabilir belki bir tutam tuz kadar. Bence bu tribal sesler, kuş sesleri vessair atmosfer başarıyla kurgulanmış. Ama akılda kalıcılık atmosferin bir miktar gerisinde kalmış, bir tutam karabiber misali.

7,50+/10

14 Kasım 2024 Perşembe

Philip K. Dick - Ubik

 Philip K. Dick çok sıkı bir bilim kurgu yazarı çünkü biraz deli. Gerçeklikle sorunu var. İyi yapıtlarından biri de değişik bir isme sahip Ubik ki anlamı kitap boyunca da ortaya çıkmıyor. Kapitalist bir meta. Konu şöyle ki gelecekte ki bugünlere denk geliyor , Telepatların toplumda gizli kalması gereken yerlere sızabilmelerini önleyen bilişsel güçlere sahip insanları yöneten bir kuruluş ve onun reisi Runciter. Bu adamın karısı da ölmüş ama İsviçre'de diğer paralı insanların olduğu gibi vücudu bir kapsül içinde ve bilincini kurtarmışlar. Yarı-hayatta deniyor. Hayattaki insanlarla aynı odadayken iletişim kurmaları bile mümkün. Bir de görmediğimiz bir düşman var, bu organizasyona savaş açmış. Runciter bir iş için yirmi kişi hurra aydaki bir tesise gider, ve bir patlama olur, tuzağa düşmüşlerdir. Kalabalık arasında yalnız o ölür ve yarı-hayat tesisine bile yetiştiremezler. Karar mekanizması Chip'e geçer. Dünyaya dönerler. Pat diye bir kız da vardır, onun özel yetisi zamanı geri döndürebilmesidir. Fakat bu grup etraftaki her şeyin bozulmaya başladğını fark eder, paraların üzerindeki resimler değişir, bugünden örnek vereyim cep telefonları, tuşlu telefona dönüşür. Gerileme daha da artar çevirmeli telefona dönüşür gibi. Nesneler ve mimari ve teknoloji geriye bozulur ama diğer insanlar pek de farkına varmazlar. Chip için orada burada gizemli mesajlar da belirmeye başlar. Ve gruptakiler birer birer aniden yaşlanarak ölmeye . Gerileme 1930'lara kadar devam eder. Ubik bir spreydir ve bu mesajlarda sürekli buna ulaşma gayreti var. En sonunda bu spreyin gerilemeyi önlediğini öğrenir Chips. Ona ulaşan Runciter sayesinde ki aslında ölen Runciter değil tüm grubudur patlamada. Ve hepsi yarı-yaşam ünitelerinde hapistir. Yine anlaşılır ki Chips'e yardım eden, Ubik'i icat eden ve mesajlar gönderen Runciter değil onun yarı yaşamdaki karısıdır. Bu gerilemenin sebebi de şüphelendikleri Pat değil tesisteki başka bir gençtir ki bu alternatif gerçekliği inşa etmek için gerekli gücü insanların yaşamlarını emerek kazanmaktadır. Sadisttir de. Kadın yeniden doğuma gitmeden önce bu genç ile olan sürekli mücadelesine halefi olarak Chips'i seçmiştir. Eserin sonunda ise Chips hariç karısını ve tüm elemanlarını kaybeden Runciter cebindeki parada Chips'in yüzünü görür, tıpkı Chips'in gerilemenin başında yaşadığı gibi. Bize de neyin gerçek olduğunun bilinemezliği ya da daha doğrusu içiçe geçmiş 2 sanal sözde gerçeklik, neydi ismi Inception, fikrinin atababasını keşfetmenin hazzı düşer. Aslında yaşamın bizzatihi kendisi ve Ubik üzerinden Tanrı/inanç kavramının alegorisidir söz konusu kurgu.

13 Kasım 2024 Çarşamba

Richard Wagner - Das Rheingold (1959 , Solti) (2008/Karajan)

 Wagner'i ya çok seversiniz ya da hiç sever misiniz derler. Farklı sebeplerle de olsa ben ikinci şıkka yakınım sanırım. Epik ve milliyetçi romantik operanın en önemli bestecisidir kendileri ve Alman destanlarını konu alan uzun eserlere imza atmıştır. Sahne geçişlerindeki dinleyeni sallayan bumbastik kısımlar dışında epik duruşu aktör ve aktrislerin Hint dizilerindeki gibi uzun uzun poz vermelerinde de tanık olabiliyoruz. Yoksa yarı melodik bir tarzda konuşan yani destanı ağır ağır ama tümüyle anlatmaya çalışan bir gayretin sürekliliği daha belirgin. Bu yüzden Wagner operaları performans sanatçılarını en çok yoran eserlerdendir. Bir kaç arya ile popülerleştirme yoluna da gitmemiş besteci. Biraz önce bahsi geçen  duruşu da Karajan'ın videosunda izleyebiliyoruz. Duyusal olarak işin doğrusu Solti'nin kaydı tabi yeniden masterlanmış olsa gerek daha canlı ve sanatçıların vokali daha dolgun. Yeri geldi, özellikle sonlarda, videonun görselliğine rağmen albüm hislere hitap etmede daha fazla başarı gösterebiliyor.

 Bu vesileyle videoya gelirsek, 1978'de ilk kayda alınmış. Elimdeki kayıtlarda ise şef Karajan'ın ölümünden çok sonra 2008'de piyasaya sürüldüğünden bahsediliyor. Durgun bir kurgu ve oyunculuğa sahip ki Wagner öyledir. Konuyu da özetleyeyim. Nehir perilerinden bir cüce altın çalar. Ren altını. Bu su altında yüzen periler sekansı iyidir. Açılış böyle. Sonra tanrıların reisi Wotan'ın bir dağ başına devlere yaptırdığı kale-sarayın ücretini ödemekten imtina ettiğini görüyoruz. Zira ücret olarak tanrıça Freya'yı devlere söz vermiştir. Devler ısrarcıdır, tansiyon yükselir. Diğer tanrılar, tanrıçalar ağlaşır. Freya'nın elması mı bir meyvesi vardır, tanrıları besler güçlü kılar. Wotan da kurnazlık tanrısı Loge'den yardım ister. Loge bu çalınan altını ortaya atar, hem devler cüceleri de sevmiyordur zaten. Emaneten Freya devlere teslim edilir , ikili yer altına cüce madenlerine iner. Bu hırsız cüce diğerlerine hükmeden altından dövülen yüzüğü takmıştır. Yüzünde de şekil değiştirmesine yarayan altın bir maske. Diğer cücelerin canına okur, tepeleme altın yığının üstüne kurulmuştur. Tanrılarla anlaşamaz edemezlerken Loge cüceyi oyuna getirir. Sinirleri ile oynayınca cüce ejderhaya dönüşür. Loge derki hadi yiyorsa ufak bir şey olur, misal kurbağa. Oltayı yuttuğunda da cücenin ümüğünü sıkarlar , neyi var neyi yok kendilerine teslim edilmesi karşılığı , fidye yani serbest bırakırlar. Cüce de yüzüğü lanetler, benim olamayan kara toprağın olsun diye. Sonrasında sahneye  devler endam eder, Freya'yı bir kenara alırlar ve o görünmeyecek kadar altın yığınına istinaden serbest bırakmayı kabul ederler. Devler dediysem de iki tane var. Altın Freya'nın boyunu geçse de saçının ışıltısını görüyoruz altın maskeyi de ekleyin der dev. Onu koyarlar, yok arada boşluk var, Wotan'ın el koyduğu yüzüğü de isterler. Olmazdı olurdu neyse Wotan razı gelir. Bu sefer dönüş yolunda yüzüğe kim sahip olacak kavgasıyla devlerden biri diğerini öldürür. Yüzüğün laneti işlemeye başlamıştır. Tanrılar da eğlenedurur.

6,75/10



11 Kasım 2024 Pazartesi

The Witcher Sezon #3 - Travelers Sezon #2 - Cyberpunk Edgerunners - Raël Uzaylıların Peygamberi

 The Witcher iyice dağılmıştı, bu mistik büyük av konseptine de bir türlü varamıyordu. Bu sezon ile en azından fanilerin taht kavgalarının o büyücülerin tahtı da yıkıldığına göre sonlanmaya yaklaştığını varsayabiliriz. Witcherların kalesi de önceki sezonda çökmüştü zaten. Ha gayret, 

Travelers da değişik bir hal aldı. Görüp göreceğiniz herkes kolayca ruh değiştiriyor. Şehirde çatışmalar baş gösteriyor orduya emirler gidiyor nükleer silahlar yetkisiz kişilere teslim ediliyor ölümcül virüsler yayılıyor ama iki günde çaresi bulunuyor. Kimsecikler şüphelenmiyor. Sonra direktör'den kaçan kel kafalı bir kötü adamın oyununa geliyor ekip ve sonda da kimlikleri ifşa oluyor. Yeni sezona başlamak için enerjimiz kalmış yine de evet.

Animelerden Cyberpunk aynı isimli bilgisayar oyunundan esinlenen bir hikayeye sahip. Witcher serisinin arkasındaki ekip hatta. Kaybedecek bir şeyi kalmayan genç bir adamın çetesiyle ortalığı kasıp kavurması şeklinde özetlenebilir. Background ise insanların uzuvlarını ve organlarını mekanikleştirip çoğaltabilecekleri bir gelecek. Çetemiz de şehri yöneten iki megaşirketin mücadelesinin gölgesinde ekmek parasını kazanıyor. Tabi rol model çete reisi var çocuğun aşık olduğu kız var sanal dünya var ihanet var bol bol ve absürt seviyede brütal şiddet var. Genel olarak beğenilmekle beraber ben çizim olarak da uçan patlayan canlanan yırtınan karakterleri ve çevre düzenlemesi ile fazla parlak ve abartı buldum. 


Rael, 70'lerde kendi dinini kuran bir adam ve tarikatı hakkında mini belgesel. Karşıtlarıyla olduğu kadar mürtileri ile de görüşmeler yapıyor ve hakeza aslen Frnasız olan Rael ile de. Aslında uzaylıların insanları kendi suretlerinde yarattığı tezi artık çok orijinal değil. Bilimsel olarak kolay kolay en azından ihtimal olarak reddedemeyeceğiniz bir görüş. Bunun üzerine aslen tanrısız bir din icat etmek ise apayrı bir şey. Komün hayatı yaşayan müritlerini ailesiz, sadakatsiz, ahlaksız, tam özgür bir yaşamı sevketmesi ne kadar dinler konusuna merak salıp okusanız bile buradaki gibi görselliğine ve tanıklıklara mafruz kalmadıkça havada kalabiliyor. Uzaylıların gelince karşılanacağı elçilik binasının inşaatını gerçekleşmeyecek bir şekilde hep canlı tutmak, insan klonlaması gibi kimi çevrelerde umuda dönüşebilecek bir konuyu dinsel doktrine dönüştürüp istismar etmek gibi olguları da izleyince anlamlandırabiliyorsunuz. Davalardan kaçarak en son yerleştiği Japonya'nın kültürünü de kendi öğretisiyle bağdaştırmakta olduğu gibi. Bu tarz belgesellerin devamının gelmesi dileğiyle diyelim.

10 Kasım 2024 Pazar

Leprous - Aphelion (2021)

 Sonunda grup ne yapacağına karar vermiş,  Einar'ın vokal becerilerini ve duygusal aktarımlarını sergileyeceği solo bir projeye dönüşmüş. Metal mi rock mı diye bocalandığı bir geçiş döneminden sonra artık art mı dersiniz progresif mi yoksa alternatif mi, rock cenahında karar kılmışlar. Vallahi daha iyi olmuş. Kararsızlıktan yeğdir canlar. Erginliğe açılan , elektronik tınıların yıldızar gibi parıldadığı gökyüzü ekseninde nabız gibi atan bir çalışma. Bir ferahlıyor bir daralıyor. Draması bol. Eskilerde olsa yani gençliğimde pek bir başucu olurdu. Bugünlerde azcık ucundan abartı buluyorum böyle şeyleri. Onun dışında iyidir.

7,75/10

8 Kasım 2024 Cuma

HSXCHCXCXHS - AÅÄ (2019)

 SHXCXCHCXSH bu albümde oluvermiş HSXCHCXCXHS. Sevdiğimiz klas bir grup doğrusu. Gözümden kaçan bu kayıtla da keyifli endüstriyel tekno dakikaları  tekrar yaşıyoruz. Şükür ki ambiyansın uzağında durmayı seçmişler ki geçmişlerinde bulaştıkları da olmuştu. Kendini tekrar eden robotik vokal parçacıkları ve minimal ritimler kaydın alametleri ve belki de biraz da aşilin topuksuları. Amma basları vurdukları an var ya bu deneyselci duvarlar bir sallanıyordu pir sallanıyordu. AHE AHE AHEYYY!'de olduğu gibi.

7,50-/10

5 Kasım 2024 Salı

Ne Obliviscaris - Exul (2023)

 Pek bir takip ettiğim grubun bu son çalışmasına tepkiyle tepkili bir tepki veriyorum, zira takipçilerini de ikiye ayırandı ki gitmiş yavaş yavaş yükselen kreşşendooular. Besteler de çok karmaşalanmış, sorma ne teknik, katmandulaşmış . Neyse gitmemiş kemanlar hala can yakar. Yine de bunu istememiştik. Ben de istemedim. Bazıları istedi. Onlar sevinsin. Dediler ki konserde bunu baştan sona çalacaklarmış. Bu dediğim bu albüm. Beşiktaştaymış ve de haftaiçiymiş. Bu da konseriymiş. Vazcaymıştım dinledikten sonra bu çormanlığı. Bu da 2023'ün açılışı olsun. Hep geç kalmışım zaten hayata.

6,75/10

4 Kasım 2024 Pazartesi

Cem Karaca - Cem Karaca / Kardaşlar (1973, comp)

 Her şarkının bir karakteri var, düzenlemelerde çeşitlilik var. Dadaloğlu var, Kara Yılan var, Lümüne var. Yine de daha önce dinleme şansına eriştiğim Parka ya da Nem Kaldı'nın bir kaç milim gerisinde kalmış gibi bir hava var. İlk uzunçaları...

8,0/10